Gaziköy köy kahvesinde bazı vatandaşlar Ersin Tatardan, eşinden ve ekibinden dert yanarken Başbakan Ünal Üstel’in yanıtı aslında içinde birçok şey barındırıyordu: “UBP Parti Meclisi henüz Ersin Tatar’ın adaylığını onaylamadı.”
Evet, bu cümleyle bir bakıma koca bir siyasi denklem çözüldü ama bir o kadar da çözümsüzlük perçinlendi. Cumhurbaşkanı olarak görev yapan biri yeniden aday olmak istiyor ama mensubu olduğu partide hâlâ net bir karar yok. Hatta “nabız yoklama” aşamasında olduğu dahi açıkça dile getiriliyor.
E hal böyleyken sormayalım da ne yapalım?
Ersin Tatar nasıl aday olacak? Kim destekleyecek?
UBP tabanı neden Tatar’a “tamamdır” diyemiyor?
Bu belirsizlik sadece UBP içindeki klik hesaplarıyla açıklanabilir mi? Yoksa daha derin, daha sistematik bir huzursuzluk mu var?
Öte yandan hükümetin diğer ortaklarına bakalım…
Demokrat Parti, Serdar Denktaş aday olursa “bizim adayımız odur” diyor. Peki, olacak mı? Kimse emin değil. DP bu pozisyonla hem pazarlık şansını koruyor hem de süreci izlemeye alıyor.
Yeniden Doğuş Partisi deseniz, daha Ersin Tatar’a destek verip vermeyeceklerine dair en ufak bir karar almış değiller. Sanki seçime bir yıldan fazla varmış gibi ağırdan alıyorlar.
Peki bu suskunluk neyin işareti?
Hükümet ortakları neden ağızlarını bıçak açmayacak kadar sessiz?
Yoksa herkes kendi hamlesini, büyük oyun masasındaki kartı mı gizliyor?
Safların sıkılaşacağı belli olan bu yarışta, KKTC’deki sağ partilerin hâlâ aday konusunda belirsizlik yaşaması sadece stratejik bir çekimserlik mi? Yoksa ortada bir liderlik bunalımı mı var?
Ve en önemlisi:
Bu iç hesaplaşmalar, bu erteleme siyaseti, bu sessizlik; halkın güvenini nasıl etkiliyor?
Bölgemiz sıcak. Doğu Akdeniz’de kartlar yeniden karılıyor. Diplomatik mücadeleler sertleşiyor.
Peki ya biz?
Biz hâlâ sağın adayı kim olacak diye kahve köşelerinde tahmin yürütüyoruz.
Dolayısıyla bir seçime değil; bir kaosa mı hazırlanıyoruz?