“MERAK ve APTAL” kelimelerinin etkinliği, anlam yükünün bilinmezliği, bu iki kelimenin beceri haline dönüşerek; SORUN yarattığı ve bu SORUNUN içinde boğulanların gittikçe arttığıdır…
Bu sorun, bir TORUN yarattı ki ; KISKANÇ-LIK !? evlere, kurumlara şenlik… Yaratanlarda benlik, eğitimcilerde, yöneticilerde MODELSİZLİK !?…
“merak(mera:kı), Arapça merāḳ
- isim Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek. 2. isim Bir şeyi edinme, yapma, bir şeyle uğraşma isteği. 3. isim Düşkünlük, heves. 4. isim Kaygı, tasa.
aptal Arapça abdāl
- sıfatZekâsı pek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak, alık salık. 2. ünlem, teklifsiz konuşmada küçümseme ve azarlama bildiren bir seslenme sözü.
kıskanç, -cı sıfat Kıskanma huyunda olan (kimse), günücü, haset, hasetçi, hasetli, hasut. kıskançlık, -ğı isim Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum.” (TDK)
kıskan-ç
-ç aşırılık ifade eden fiilden isim yapan ektir. utan-ç, sevin-ç, üşen-ç, iğren-ç vs gibi.
İnsanlar neden bozuldu desem, hemen İNSAN var mı ki diye sorabilirsiniz, zaten tüm derdimiz de bu değil mi?
İnsanı bulsak, her şey düzelecek… Peki, bunları KİM bu hale getirdi ?.. Duygusuz–vurgusuz anlayıştan, türedi zengin tipi anne-babadan, hoşgörüyü fazla kılan aileden, okulda öğretmenden, toplumda nemelazımcılıktan, yönetenlerin oy kaygısından olunca, ne olacaktı ki ?!..
“Biraz sonra hiddet, birikmiş kin, kıskançlık birdenbire infilak etti.” – A. Hamdi Tanpınar
Tanpınar’ın bu cümlesine baktığımızda bir beklenti süreci var ki, o süreç dünden bugüne gelişte kendini göstererek, HAD safhada ulaştı, aniden patladı …
Neden Kıskanıyoruz ? İkibuçuk yıl önce yazdığımız “İnsanlar Neden Bozuldu ?” köşe yazımızdan alıntı yaparak, devam edip irdeleme yapalım…
Kimliksizlik ve kişiliksizlik içinde özgüven eksiksizliğini ilk neden olarak alalım ve diğerlerini sıralayalım…
- Teknoloji şımarıklığı,
- Hasetlik,
- Para hırsı,
- Zekâsızlık, (yazılım eksikliği),
- Aptallaşma,
- Aileler arası sık görüşme, aileler içi mahremiyete şahit olma ve müdahale etme,
- Bilgisizlik,
- Fazla mal sahibi olma,
- Eziklik duygusu,
- Toplumsal baskı,
- Dedi-kodu ahlâksızlığı,
- Dişilik ve erkeklik gösterileri (bacak açma iş götürme, gülüşle bitirme),
- Dişilikten ve erkeklikten düşme, kendini kimliksiz hissetme.
- Her söyleneni yanlış (tersinden) anlama,
- Aşağılandığını zannetme, aşağılanma nedir bilememe,
- Okumama-dinlememe,
- Kıt yorum yapma yeteneği oluşturma,
- Yetersiz dini bilgi,
- Yetersiz milli bilgi,
- Yetersiz bilimsellik,
- Kimseyi dinlememe- kendi doğrularını dayatma,
- Yorum yapmadan, kafadan yazma,
- Zanları çoğaltma, görmeden-duymadan başkalarına inanma.
- Kazanmadan harcama- hava atma- havayla ezme, lüks yerlerde gezme kendini zengin hissettirme,
- Sosyal zekâ eksikliği,
- Dinlemeden savunma,
- Araya mesafe koymama.
- Bencilliğin tavan yapması,
- Önce sen-siz yerine, hep ben olma,
- Öz güvende sınıfta kalma, başkalarına saldırma-sonra dışlanma…
- Akıllı olup da fikir yürütmeme…
- Saygısızlık-kaygısızlık !..
- Herkesten çok bildiğini zannetme.
- Bilmediğini de bilmeme !..
- Vatanı garibanlara savundurtma, kendisini kaymağa lâyık görme…
- Dediğim dedik, çaldığım düdük deme !?
- Genlerin bozukluğu ve soya çekim.
- Halkı seviyormuş gösterme, halkı ve Hâkk’ı
- Klâsik sloganların arkasına gizlenme…
- Haram-helâl kavramını kendine göre uydurma,
- Hem sistemden yararlanma hem sistemi suçlama, sistemin içinde İSTEM çoğaltma.
- Kendini akıllı, karşısındakini aptal yerine koyarak, kendi aptallığını tescil ettirme (onaylatma)…
- Askeri (vatani) görevini zamanında yapmamak için her sene bir okula kayıt yaptırma, böylece vatan-millete kayıtsız kalma, malı götürme, sonra da para kazanacağım derken, İFLAS etme ve KIÇININ üzerine oturma !?..
- Yalan söyleme, sonra söylediği yalana kendisini inandırma, onunla etrafı bulandırma,
- Korku yaratarak, yarattığı korkudan KORKMA !..
- Mirasyedi olma, üretmeden-tüketme ve kendini ORGANİK kılma,
- Tüm yaptıklarından utanmadan, pişkin pişkin SIRITMA, arsızlığını pekiştirme.
Bu ne hırs, bu ne inat, bu ne çıkar, bu ne kıskançlık, bu ne tuhaflık, bu ne yetersizlik…!? Yukarıda maddeleştirdiğimiz tespitler içinde boğulup gitme, hem kendini hem etrafını MUTSUZ ve UMUTSUZ kılma…
Bizler bu insan tipini NASIL eğiteceğiz, bunlara hangi ders müfredatını uygulayacağız; hangi eğitimciler, nasıl bir EĞİTİM yönetimini etkinleştirecekler, bunlara kim model teşkil edecek, yürekli-bilekli, hoşgörüsü ÇOK, yalakalığı AZ, yavşaklığı olmayan, kavşakları tutmayan Ademler-Havvalar var mı? varsa HAYDİ iş BAŞINA !…
Bunları, hangi ONLİNE sistemiyle ders vererek, topluma nasıl kazandıracağız !..
Herkesi ve kendimizi de göreve çağırıyoruz…
Toplumda kin-nefret-acizlik böyle olunca cinayetler; piyasanın hırsızlığı, insanların devamlı PARA isteme azgınlığı BİTMEZ !…
Aciz değiliz, başarmak için olumlu düşünelim, SEVGİLER diyelim…!?