Türkiye’de uzay merakı uzay endüstrisine dönüşüyor. Birçok şirket, özel yatırımların ön plana çıktığı yeni uzay yarışında yer almak için adımlarını hızlandırdı. Gelin, yeni uzay yarışını aktörlerinden dinleyelim.
Yakın zamana kadar uzay projelerinin maliyetleri yüksek, uzaydan ticari gelir elde etmek hayli zordu. Bu yüzden uzay çoğunlukla devletlerin tekeli altındaydı. Bugünse özel yatırımların ve hızın ön plana çıktığı “Yeni Uzay” kavramıyla karşı karşıyayız.
Yeni uzay yarışında var olmanın önemi giderek artıyor ve yarınlarda söz sahibi olmanın yolu uzaydan geçiyor. Yapılan her çalışma Türkiye’nin tecrübesini ve uzay teknolojisi üretme gücünü artırıyor.
Uzaya özel yatırımlar artıyor
Türkiye’de de yeni uzay yarışının birçok aktörü var. Onlardan üçünün kapısını çaldık ve ilk olarak uzay çalışmalarına nasıl başladıklarını sorduk.
Hello Space Kurucu Ortak ve Genel Müdürü Muzaffer Duysal, uzay çalışmalarına üniversitede başladığını anlatıyor. Bu çalışmaların geldiği son nokta ise Hello Space…
“Hello Space bugün Türkiye’nin ilk cep uydu girişimi ve dünyada da bu alanda, IoT (nesnelerin interneti) özelinde, üçüncü şirketiz.
Cep uydu nedir? Dünyanın en küçük uydu standardı. Yani beş santime beş santimlik bir küp diye düşünebiliriz. Bu uydulardan üretiyoruz şu anda ve ilk uydumuzun ismi İstanbul. İstanbul uydumuzu Mayıs 2023’te SpaceX Falcon 9 roketiyle uzaya göndereceğiz.
Hello Space bu cep uydularla nesnelerin interneti tabanlı veri hizmeti sağlamak istiyor. Dijital tarımdan enerji sektörüne, lojistik sektörüne, tarım ve hayvancılık sektörüne kadar birçok sektöre veri hizmeti sağlamak istiyoruz. Biz 80 adet cep uydu fırlatarak bir takım uydu ağı oluşturmak istiyoruz.”
Plan-S Teknik Genel Müdür Yardımcısı Özdemir Gümüşay, Plan-S’in 2021 Temmuz ayında kurulduğunu ve kuruluşunun arkasında bir girişimcilik hikayesi olduğunu söylüyor ve şöyle anlatıyor:
“Plan-S olarak biz alçak dünya yörüngesine uydular göndererek, bu uydularla haberleşme hizmetleri, bu yörüngelerde, bu irtifalarda, fotoğraf ve video çekerek bunlar üzerinden çeşitli ticari ve sivil hizmetler vermeyi amaçlıyoruz.
Özellikle nesnelerin interneti haberleşme servisleri konusunda global hizmet vermeyi amaçlıyoruz. Yani sadece Türkiye bölgesinde değil, bütün dünyayı kapsayacak bir haberleşme hizmetinden bahsediyoruz.”
Yongatek Microelectronics Genel Müdürü Ali Baran, “Türkiye’de bundan 3-4 yıl öncesinde, uydu ve uzay konusunda çalışmaya başladığımız dönemde, uydu haberleşmesinin bu kadar kritik olacağıyla ilgili çok fazla bir bakış açısı yoktu.” diyor. Uzay konusundaki ajandalarını da şöyle özetliyor:
“Biz çip tasarımıyla uğraşan bir firmayız. Yaptığımız çipler özellikle uydu haberleşmesi, 5G haberleşmesi ve görüntü işleme tarafında robotik endüstri, beyaz eşya, otomotiv gibi birçok sektörde bu ürünlerin kullanım alanı mevcut.
Uydu haberleşmesi esasında her geçen gün çok daha önemli bir hale geliyor. Artık modüler, çok küçük sayıda ve çok hızlı bir şekilde uydu atılarak bunun üzerinden haberleşme sağlanabiliyor.
Bizim yol haritamız şöyle; Biz öncelikle normal çipleri oluşturup bunları otomotiv beyaz eşya, robotik sektörlerine sağlayıp ve buradan sonra, bunun üzerine artık uzay tarafıyla ilgili bir çalışma yapmak olacak.”
Yeni uzay yarışında hızlı olan kazanacak
Yeni uzay yarışında kazanmak için yarışa ilk başlayanlardan biri olmak önemli. Artık yeni kurulan bir şirket, yaklaşık bir yılda uydu üretir hale gelip uzayda var olabiliyor.
Muzaffer Duysal, bu yarışı şöyle özetliyor:
“Geçtiğimiz 20 yılda teknoloji o kadar hızlı ilerledi ki ‘Yeni Uzay’ adında bir konsept ortaya çıktı. Daha önceleri uzay projeleri 5-6 yıl sürüyordu ve buradaki anlayış şuydu; Sistemi çok güvenilir yapmamız gerekiyor. Tasarlayalım, defalarca yerde test edelim ve en son uzaya gönderelim.
Fakat SpaceX bunu şöyle değiştirdi; Bu üretim süresini çok kısaltalım, hızlı bir şekilde uzaya gönderelim ve bu misyon başarısız olduğu zaman biz bu başarısızlıktan ders alarak ikinci misyonu hemen yapalım. Bu konsepti şu an yeni uzay şirketlerinin birçoğu benimsiyor.”
Özdemir Gümüşay ise “Uzayın henüz yeterince mevzuatları oturmuş durumda değil. Dolayısıyla bu yasalar ya da bu düzenlemeler yapıldığında mutlaka uzayda çalışan, uzayda ticari hizmetler veren firmalar ya da kuruluşlar masada oturacaklar. Ve bunların belirlendiği aşamada masada oturuyor olmak bir taraf oluyor olmak çok önemli.
Bu açıdan Türkiye’den böyle bir endüstrinin gelişiyor olması ve zamanında gelişiyor olması önemli.” diye anlatıyor.
Türkiye’nin uzayda potansiyeli yüksek
Görüşlerini paylaşan aktörler, Türkiye’nin uzay çalışmaları için ciddi bir potansiyele sahip olduğu görüşünde.
Muzaffer Duysal, “Hızlı gelişen uzay teknolojisinin gerisinde kalmadı Türkiye ve bu alanda ciddi atılımlar yapılıyor. Bu alanda ilk olmak çok önemli. Çünkü bir uzay projesi en az 6 ay, bir yıl kadar sürüyor. Burada yavaş kaldığınız zaman, çok paranız olsa dahi bu sürelerden dolayı yetişemiyorsunuz.
Daha önceden Türkiye’de de uzay çalışmaları devlet destekli ilerliyordu. Şimdi ‘Yeni Uzay’ konseptinde yeni şirketler ortaya çıktı ve bunun önümüzdeki yıllarda katlanarak artacağını düşünüyorum.” diye anlatıyor.
“Artık uzaya hâkim olmadan, dünyaya hâkim olma şansınız olmayacak.” diyen Ali Baran konuyu şöyle noktalıyor:
“Dünyada ülkeler görüyoruz bazı ambargolar ve kısıtlamalar yiyorlar. Kısıtlamalar esasında yüksek teknoloji ürünler oluyor. Türkiye’ye bir yaptırım gelecekse uzay konusu olabilir. Çünkü o hakikaten stratejik bir hale gelecek. Ulusal güvenliği ilgilendirecek bir konuya gelecek.
Bizim gibi firmaların da böyle bir bilgiye, böyle bir ‘know-how’a sahip olması esasında ülkenin güvenliği açısından da çok stratejik bir önem taşıyacak.”