Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cemaliye Direktör, yüz yüze eğitim başlamasıyla birlikte velilere yönelik tavsiyelerde bulundu.
“Tüm disiplinlerin anlaştığı ortak nokta her çocuğun okula gitmesi gerektiğidir. Okul bir eğitim alanıdır. Ancak eğitim sadece Türkçe, Matematik, Fen gibi akademik becerilerin kazanıldığı bir alan değildir. Bu nedenle okula gitmek akademik becerilerin kazanılmasından öte psikososyal gelişim için gerekli ve zorunludur. Çocukların farklı davranışları okul ortamında daha kolay fark edilir ve aile bu sayede çocuğuna daha erken bir dönemde yardım edebilir” diyen Direktör, yüz yüze eğitime ara verilmesi ile çocukların zamanlarını nasıl geçireceklerini bilemedikleri bir dönem yaşadıklarını ifade etti.
Çocukların düşüncelerini özgürce ifade etmeleri sorunlarını çözmede yardımcı olur
Direktör sözlerine şöyle devam etti; Çocuklar evde aileleri ile birlikte kalarak kendi akranları ile geçirmesi gereken zamanı aile bireyleri ile geçirdiler. Evdeki her birey kendi yaşam alanının ihlali ile ilgili sıkıntı yaşadı. Çocukların davranışları değişti. Daha önce kazandıkları becerileri unutmuş gibi daha küçük çocuklardan beklenen davranışları sergilemeye başladılar. Küçük çocuklar daha çok anne-babayla vakit geçirirken daha büyük çocuklar kendi başlarına hareket etmek isteyip isyankar tavırlarını artırdılar. Bu da evlerde çok sık çatışmaların yaşanmasına neden oldu. “Sıkıldım” kelimesini sürekli duyan anne-babalar çocuklarına yetemediler. Bu nedenle okul açılmalı ancak nasıl? Sıralar arası sosyal mesafe kuralı, maske, dönüşümlü teneffüs gibi kurallar fiziki sağlık için gerekli kurallardır. Ancak çocuklar 2020 Mart itibari ile yüz yüze eğitime ara verdiler. Pandemi diye bir kavramla tüm alışılmış davranışları değişti. Arkadaşı ile oyuncak paylaşımı son buldu, sarılmak yasaklandı, maske engeli ile iletişim kurmaları kısıtlandı. Kaygı, depresyon, motivasyon eksikliği ve uyum problemleri ne yazık ki artmış durumda. Okullar bunları önlemek için önemli alanlardır. Okulun ilk haftalarında yapılacak etkinliklerde özellikle ne hissettiklerinin sorulması, düşüncelerini özgürce ifade etmeleri onlara sorunlarını çözmede yardımcı olacaktır. Bu sorular sorulurken gerçekten anlamak için sorulmalıdır. Okula mutlu giden çocuklar için de benzer sorunlarla karşılaşılabilir. Bunu unutmamak ve kaygılarını dinleyip onların bakış açısı ile anlamaya çalışmak çok önemli.
“Okulda ilk günümüz” söylemi yerine çocuklara ne hissettikleri sorusu sorulmalı
Direktör açıklamasının devamında velilere yönelik tavsiyelerde bulunarak, şunları kaydetti; Çocukların pandemi ile ilişkili yoğun kaygıları var. Belirsizlik kaygı yaratır. Birçok kaygı abartılmış düşünce kalıplarına sahiptir ancak bunların keşfedilmesi ve mantıki çerçevede değerlendirilmesi oldukça zordur. Duygularımız ne düşündüğümüz hakkında bize bilgi verir. Kaygı duyuyorsam belirsizlik, olumsuz bir gelecek beklentim olduğunu düşünüyorumdur. Öfke hissediyorsam haksızlığa uğradığımı ve/veya engellendiğime dair düşüncelerim var demektir. Düşüncemin ne olduğunu anlayıp bunları gerçekçi bir şekilde değerlendirmem gerekiyor. Yani bıkmadan usanmadan önce kendimi keşfetmeliyim ki karşımdakileri anlayabileyim. Biz ya geçmişte yaşayıp pişmanlık duyarız ya gelecekte yaşayıp henüz yaşanmamış bir şey için edişe ederiz. Oysa sadece şimdi vardır. Çocuklar anne-babalarını gözlemlerler, ebeveynlerinin becerilerini onlar da kazanır. Bu nedenle çocuğa yardım etmek için ebeveynlerin önce kendi duyguları ile yüzleşmeleri gerekiyor. “Okulumuz açıldı” “Okulda ilk günümüz” söylemleri ebeveynin okuldaki ilk günü oluyor. Oysa bu çocuğun ilk günüdür. Kendi söylemlerindeki bireyselliği ayıramadığında çocuğun ayrı biri olarak ne hissedeceğine de odaklanamazlar. Direktör bu nedenle, velilerin çocuklara soru sormalarının önemli olduğunu belirterek, bu soruların ise, ne hissediyorsun? ne düşünüyorsun? şeklinde olaması gerektiğini ve çocukları anlamaya çalışılmasının uygun olacağını ifade etti.