Son yaşadığımız hepimizi sarsan ve etkili olduğu bölgelerde can kaybına, maddi ve manevi büyük zararlara neden olan afetler öncesi, sırası ve sonrasında yaşananlar, daha önce birçok kez tekrarlanan ‘Afet Yönetimi’ içerikli bu yazının güncelliğini maalesef koruduğunu göstermiştir.
‘Afet’; insanların fiziksel, sosyal ve ekonomik kayıplarına neden olan, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen doğal ve/veya insan kaynaklı olaylardır.
‘Afet’ler kaynaklarına göre üç gruba ayrılabilirler: (1) ‘Doğal Kaynaklı Afetler’; deprem, dev dalga (tsunami), sel ve su baskını, çığ, toprak kayması, kaya düşmesi, yanardağ patlaması, yangınlar (doğal), çölleşme, kuraklık, salgın hastalıklar, zararlı istilası, fırtına, kasırga, hortum vb.; (2) ‘İnsan Kaynaklı Afetler’; nükleer kazalar, kimyasal ve endüstriyel kazalar, uçak kazaları, demiryolu kazaları, gemi kazaları, trafik kazları, terörizm, toplumsal olaylar, çevre kirliliği, yangınlar, savaşlar vb.; (3) ‘Karmaşık Afetler’; kıtlık, nüfus hareketleri-göçler vb.
Hangi grup içinde olursa olsun, yukarıda sıralanan olayların kendisi değil, doğurduğu olumsuz sonuçlar afettir. Bu sonuçlar, insanlar için olağan dışıdır ve olağan yöntem ve kurallarla bu sonuçların ortadan kaldırılması da çoğunlukla olanaklı değildir. Bu durum bir tür yönetim biçimi ve uzmanlık alanı olan ‘Afet Yönetimi’ni gerektirir.
Afet yönetimini, afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılabilmesi için, afet öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gereken teknik ve idari çalışmaları belirleyen, uygulamaya aktaran, bir olayla karşılaşıldığında etkili bir uygulama yapabilmeyi sağlayan, her olaydan elde edilen bilgi ve tecrübeler ışığında mevcut sistemi geliştiren bilgi temelli bir yönetim biçimi ve uzmanlık alanı olarak tanımlayabiliriz. ‘Afet yönetimi’, zaman boyutu sınırlı olan, yani bir zaman diliminde başlayıp gelişen ve sona eren ‘risk yönetimi’, ‘kriz yönetimi’, ‘acil durum yönetimi’ ve ‘olağanüstü durum yönetimi’nden farklıdır. Afetler öncesi, sırası ve sonrasında, ‘risk yönetimi’ risk durumu anı, ‘kriz yönetimi’ kriz durumu anı, ‘acil durum yönetimi’ acil durum anı ve ‘olağanüstü durum yönetimi’ ise olağanüstü durum anı ile sınırlıdırlar ve ‘Afet Yönetimi’nde çok önemli roller üstlenirler.
Afet yönetimi ile ilgili bütünlüklü çalışmalar, eğitimden yönetime, teknolojiden sağlığa, arama kurtarmadan imar planlarına, inşaat tekniklerinden afet hekimliğine, arazi kullanımından çevre kirliliğine kadar çok geniş bir alanda ve süreklilik gerektiren bilgi temelli çalışmalardır.
Yapılan araştırmalar dünyada afetlerden etkilenen insan sayısının her yıl %6 arttığını, afetlerden etkilenen insanların %90’ının gelişmemiş-bilgi toplumu olmayan toplumlarda yaşadığını göstermektedir. Toplumların afetlerden zarar görmesinin asıl nedeni, bilgi temelli olmayan tüm yapılarıdır (eğitim, sosyal, kültürel, ekonomik, siyasal, sağlık, çevre vd. yapılar). Afet güvenliğinin sağlanması diğer tüm toplumsal olgular gibi bilgi temelli bir etkinlik alanıdır.
Başta siyasi iktidarlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğunu gerektiren ‘Afet Yönetimi’ ile ilgili temel anlayış ve konular ise şöyle sıralanabilir:
- Afet öncesi, afet sırası ve afet sonrası hizmetleriyle bütünlüklü bir politikanın ve stratejinin oluşturulması gereklidir: Afet hizmetlerinde, (1) ‘zarar azaltma’, (2) ‘hazırlık’, (3) ‘müdahale’, (4) ‘iyileştirme’ ve (5) ‘yeniden inşa’ olarak ayrılan beş ana aşamalı bütünlüklü çalışmanın esasları ortaya konulmalıdır.
- Afet Yönetim Sistemlerinde odaklanılan afet sonrası dönem için geçerli ‘müdahale’ ve ‘iyileştirme’ aşamalarından ziyade ‘hazırlık’, ‘planlama’ ve ‘zarar azaltma’ya dönük çalışmalar geliştirilmelidir. Başka bir söyleyişle, kriz yönetimi yerine risk yönetimini ön planda tutan bir anlayış geliştirilmelidir. Bunun için, başta ‘Afet’, ‘Koruma Alanları’, ‘İmar’ ve ‘Yapılaşma’ ile ilgili yasaların yenilenmesi ve aralarında birliğin sağlanması gereklidir.
- Afet Yönetiminde, parçalı yapılanmadan kaynaklanan olumsuzluklar, merkezi planlama anlayışı temelinde ele alınmalı; kurumsal dağınıklık ortadan kaldırılmalı; kurumlar arasında işbirliği ve sinerji yaratılmalıdır.
- Dünyada, zarar azaltma süreçlerinin ilk adımı olarak görülen ve afete duyarlı planlamayı sağlamada önemli bir araç olan, ‘Afet Tehlike ve Risk Haritaları’ (Deprem Tehlike Haritaları, Yangın Tehlike Haritaları, Su Baskını Risk Haritaları, Heyelan Duyarlılık ve Risk Haritaları vd.) hazırlanmalıdır.
- Merkezi ve yerel yönetimler açısından, mevcut yerleşim ve yeni gelişim alanlarının her türlü sınırlarını ve avantajlarını ortaya koyan, kentsel politika ve projelerin ekonomik, sosyal ve çevresel boyutlarını birinci dereceden etkileyen jeolojik, hidrojeolojik, hidrolojik vd. yapı ve koşulları, yapı malzemeleri, jeomorfoloji, zeminlerin fiziksel ve mekanik özellikleri, deprem gibi jeolojik tehlike potansiyeli vb. için jeolojik ve jeoteknik ve hidrolojik verilere dayalı yerleşime uygunluk ve arazi kullanım haritaları hazırlanmalıdır. Her tür ve ölçekteki planlama öncesi, ‘İmar Planına Esas Jeolojik, Jeoteknik ve Hidrolojik Etütler’in yaptırılması konusu, ülkenin, afet yönetim sisteminde öncelik vermek zorunda olduğu zarar azaltma stratejisinin önemli bir parçası olmalıdır.
- Afet zararlarının azaltılması sürecinin önemli bir aktörü yerel yönetimlerdir. Afet riski yüksek alanlardaki Belediyelerden ve Kaymakamlıklardan başlamak üzere yerel yönetimlerin teknik alt yapısı ve personel durumu güçlendirilmeli, başta jeoloji, hidroloji ve orman mühendisleri olmak üzere teknik personel istihdamını artırıcı önlemler alınmalı, afetlere karşı hizmet içi eğitim çalışmaları yapılmalıdır.
- Afeti, yalnızca yasal, kurumsal veya teknik bir sorun olarak gören ve bu noktalarda çözmeye çalışan anlayışlar değişmelidir. Afet olgusunun, bilgi temelli eğitim, sosyal, kültürel, ekonomik ve psikolojik boyutları göz ardı edilmemelidir.
- Bilgiye ve eğitime yatırım yapılmadıkça, afetlerle baş edecek, afet kültürüne sahip bir toplumdan söz edilemez. Toplumun sorunları sahiplenmesini sağlayacak, güvenilir olduğu kadar inandırıcı olan ve olumsuz düşünceleri olumluya ve doğru eyleme dönüştüren bilgi sistemleri ve eğitim programları oluşturulmalı; doğa ve/veya insan kaynaklı olayların bilgisizlik, eğitim, kültür, sosyal, ekonomik, sağlık vd. politikalardaki yetersizlikler sonucu afete dönüştüğü, afetin bir kader olmadığı öğretilmelidir.
- Afet zararlarının giderilmesi amacıyla ortaya çıkan mali kaynak gereksinmelerini karşılamada, bütçeden kaynak aktarma, iç borçlanma, vergiler ve yabancı kuruluşlardan kredi ve yardım alma şeklindeki yöntemler yerine, önceden bir fon yaratmak ve bu fon kaynaklarını etkin bir şekilde yönetmek yolu tercih edilmelidir.
Nihayet, bütün bunları ve ötesini gerçekleştirebilmek ve yönetebilmek için, afet yönetiminde gerekli tüm verilerin ve bilgilerin toplandığı, örgütlendiği, analiz edilip depolandığı ve paylaşılıp kullanıldığı ‘Ulusal Afet Bilgi Yönetim Sistemi’ oluşturulmalı ve çok iyi yönetilmelidir.
Başta siyasi iktidarlar olmak üzere, toplumumuzun tüm kesimleri ve kurumları, yaşamsal önemi bulunan ‘Afet Yönetimi’ konusunda kendilerini sürekli sorgulamalı; bireylerin ve toplumun bilgili olmadığı ve harekete geçemediği bir ‘Afet Yönetimi’ni uygulamanın olanaklı olmadığı gerçeğini de kavramalıdırlar.
______
TMMOB. (2010). Deprem zararı gelişmişliğin göstergesidir. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası.
TMMOB. (2009). Afet ve acil durum yönetimi. TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası.
UNESCO. (2009). The Disaster management systems.