TBMM Başkanı Mustafa Şentop, “Türkiye’nin yeni anayasaya ihtiyacı vardır. TBMM, bu anayasayı yapacak güçtedir, kudrettedir. Hem hukuken hem siyaseten bu konuda kararlılık olursa, ciddi ve samimi bir irade olursa yeni anayasa yapılabilir.” dedi.
Şentop, TBMM Tören Salonunda gerçekleştirilen 27. Dönem 4. Yasama Yılı değerlendirme toplantısı sonrasında, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yeni anayasa çalışmaları sürecine yönelik değerlendirmesinin istenmesi üzerine Şentop, yeni anayasaya bir ihtiyaç olduğunda herkesin mutabık kaldığını söyledi.
Şentop, bunun içeriği, yapılma yöntemleriyle ilgili tartışmalar yaşandığını ve tartışmaların verimli olabileceğini belirterek, “Türkiye’nin yeni anayasaya ihtiyacı vardır. TBMM, bu anayasayı yapacak güçtedir, kudrettedir. Hem hukuken hem siyaseten bu konuda kararlılık olursa, ciddi ve samimi bir irade olursa yeni anayasa yapılabilir.” diye konuştu.
Bir gazetecinin, “Kürt sorunu var mı yok mu?” şeklinde tartışmaları ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu sorunun Meclis’te çözüleceği açıklamasını anımsatması üzerine Şentop, Meclis Başkanı olarak siyasi partiler arasındaki günlük tartışmalara girmemeye çalıştığını belirtti.
TBMM’nin, Türkiye’de hem siyasetin hem de yaşanan bütün sorunların görüşüldüğü, çözüldüğü yer olduğunu vurgulayan Şentop, TBMM’nin bu konuları, sorunları görüştüğü, tartıştığı sırada elinde Anayasa ve İçtüzükte uygun görülmüş enstrümanlar bulunduğunu kaydetti.
Mustafa Şentop, TBMM’nin, anayasa ve kanun değişiklikleri yaptığını, parlamento kararı aldığını, denetim bağlamında araştırma komisyonları kurduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sorunların çözüm yeri olduğunu hiç kimsenin tartışması mümkün değil. Ama bu soyut bir ifadedir. TBMM’nin belirtmiş olduğum anayasal ve İçtüzükten kaynaklanan enstrümanlarla ne yapmasının öngörüldüğü açıkça, somut bir şekilde ifade edilirse, o zaman bence ciddi ve faydalı bir tartışma ortaya çıkabilir. Yani ‘bir sorunun çözüm yeri Meclis’tir’ derken ne diyorsunuz? Anayasa değişikliği mi kanun değişikliği mi bir komisyon kurulmasını mı öneriyorsunuz? Bu şekilde somutlaşan bir tartışma olursa verimli bir tartışmaya dönüşür. Yoksa soyut olarak, içeriği belli olmayan muğlak tartışmalar siyasetimize, toplum hayatımıza katkı vermiyor.”
Meclis-i Mebusan ve Kanun-i Esasi döneminden itibaren bir milletvekilinin, Türkiye’nin bütününü temsil ettiğini vurgulayan Şentop, hangi sorun olursa olsun, bu sorunların muhatabının, bazı milletvekilleri veya bazı siyasi partiler değil, bütün milletvekilleri, TBMM’nin tamamı olduğunu dile getirdi. Şentop, bu nedenle belli konuları, belli kişilerle görüşmek gibi yaklaşımların, parlamento geleneği esasına aykırı olduğunu düşündüğünü bildirdi.
“TARTIŞMALAR, 2023 SEÇİMLERİNE KADAR DEVAM EDER”
Şentop’a, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin eksiklerini belirlemek için Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nce bakanlıklardan bilgi istendiği, TBMM’den de böyle bir şey istenip istenmediği ve İçtüzük değişikliği olup olmayacağı” da soruldu.
Türkiye’de hükümet sistemi tartışmasının çok eskiden beri devam ettiğine işaret eden Şentop, 1982’den sonra benimsenen hükümet sisteminin, tam anlamıyla klasik parlamenter sistem olmadığını, yarı başkanlık sistemine benzediğine dair tartışmaların bulunduğunu ifade etti.
Başkanlık sistemiyle ilgili tartışmaların tarihinin de eski olduğunu, 1983’te basılan bir kitapta bu sistemin Türkiye’de tartışıldığına dair ifadeler yer aldığını anlatan Şentop, “Bu tartışmalar, yapılan anayasa değişikliği sonrasında bir süre devam etti. Tahminim, bir süre, benim kanaatim; yapılacak 2023 seçimlerine kadar devam eder, ondan sonra da bu tartışmalar biter. Kanaatim bu.” dedi.
Şentop, mevcut sistemi savunduğunu vurgulayarak, bu sistemle ilgili sorun olarak dile getirilen hususların, anayasal düzenlemelerden kaynaklanmadığı kanaatinde olduğunu dile getirdi.
İyileştirilmiş veya güçlendirilmiş parlamenter sistem ifadelerinin anayasa hukuku literatüründe bulunduğunu anlatan Şentop, şu görüşleri paylaştı:
“Güçlendirilmiş parlamenter sistemle, parlamenter sistemin neresi güçlendirilmiştir? Muhtemelen çoğunuzun aklına güçlendirme ve parlamenter ifadesi geçtiği için parlamento güçlendirilmiş gibi geliyordur. Öyle değil. Güçlendirilmiş parlamenter sistem kavramı, yürütmenin güçlendirildiği parlamenter sistemdir. Yürütme güçlendiriliyor, parlamento değil. Güçlendirilmiş parlamenter sistem yürütmenin, hükümetin güçlendirildiği parlamenter sistemdir.”
Mustafa Şentop, bu tartışmada, kelimelerin sözlüklerdeki anlamına bakarak değil, kavramlar, terimler üzerinden konuşmakta fayda olduğunu kaydetti.
Hükümet sistemi değişikliğinin, TBMM’de 5’de 3 asgari çoğunlukla Anayasayı değiştirerek gerçekleşebileceğini vurgulayan Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazı partilerin, belli sayıda milletvekilinin bir araya gelmesiyle hükümet sistemi değişikliği olmaz, ancak anayasa değişikliği yaparak hükümet sistemi değişikliği olabilir. Asgari 5’de 3’lük bir çoğunluğun Meclis’te olması lazım. Artı, referandum mecburiyetiyle sağlanabilir veya 3’te 2 ile sağlanabilir. Bu bakımdan, ilk bakışta ‘hükümet sistemi değişikliği istiyorlar, bazı arkadaşlar bir araya geldiler, bunu yapacaklarmış’ gibi bir hava oluşuyor ama işin tamamını anlatmak lazım, bir kısmını değil. Bu bir anayasa değişikliği gerektiren bir durumdur. Ancak Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğu elde ettiğiniz takdirde hükümet sistemini değiştirebilirsiniz.”
“SORUN, EKSİKLİK YOK”
Basın mensuplarının, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde TBMM açısından eksiklikler yok mu? Örneğin yarın TBMM Genel Kurulu açılacak. Yürütme, sizin de üç metre üzerinizdeki bir locada oturarak yukarıdan seyredecekler. Bu bir eksiklik mi değil mi?” sorusu üzerine Şentop, anayasal anlamda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ilgili bir sorun ve eksikliğin olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin literatürde başkanlık sistemi olduğuna dikkati çeken Şentop, “Başkanlık sistemini, başkanlık sistemleriyle mukayese etmek lazım. Başkanlık sistemini parlamenter sistemlerle veya Türkiye’deki daha önceki parlamenter sistem uygulamalarıyla mukayese ederseniz çok büyük bir yanlış yaparsınız ve bu hiçbir işinize yaramaz. Ortaya bir cehalet çıkar. Farklı sistemlerdir. Mantığı, paradigması farklıdır sistemlerin. TBMM’deki fiziki mekan bakımından en yüksek yerde zaten vatandaşlarımız oturuyor o hesaplamayla. Arkada biliyorsunuz daha da yükseliyor. Meclis Başkanlık Divanı’nın karşısındaki alan üç metreden fazla belki.” ifadesini kullandı.
Bir soru üzerine Şentop, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı hem çalışanların hem de milletvekillerinin aşılarının tamamlandığını hatırlattı.
Meclis’in çalışmalarını, Kovid-19 salgınının en yaygın ve etkili olduğu dönemde de yürüttüğünü anımsatan Şentop, “O zamanlar mümkün olabilecek en sıkı önlemleri aldık. Bütün arkadaşlarımız, başta milletvekillerimiz olmak üzere Meclis çalışanlarımız da bunlara samimiyetle riayet ettiler. Yeni bir önleme bu anlamda ihtiyaç yok Meclis’te.” diye konuştu.
“AB’NİN TAAHHÜTLERİNİ YERİNE GETİRMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”
TBMM Başkanı Şentop, bir soru üzerine, AB ile uyum konusunda, önlerinde acil olması gereken bir kanun düzenlemesi bulunduğu kanaatinde olmadığını vurguladı.
Türkiye’nin bu konuda çok önemli ve büyük adımlar attığını vurgulayan Şentop, şu bilgileri verdi:
“Bu sürecin bir tarafı Türkiye bir tarafı da AB. AB’nin de samimiyetle Türkiye’ye verdiği taahhütlere riayet etmesi lazım ama buna riayet edilmiyor. Biliyorsunuz 2016 yılında yapılan bir mutabakat metni vardı. O metinde AB’nin taahhüt etmiş olduğu hususlar. Serbest dolaşım, Gümrük Birliğinin gözden geçirilmesi başta olmak üzere hususlar… Tabii mesafe alınamadı, aradan beş yıl civarında bir süre geçtiği halde. Dolayısıyla Türkiye, kanun düzenlemelerini şüphesiz AB’nin belirlediği kriterleri de dikkate alarak ama Türkiye’de vatandaşlarımızın içinde bulunduğu imkanları iyileştirme, Türkiye’ye ve milletimize faydalı olma amacını gözeterek yapmaktadır. Bundan bağımsız olarak düşünmek lazım ama AB’yle ilişkiler bağlamında, sürecin iki tarafı var. Bir tarafı Türkiye, bir tarafı AB. Türkiye bugüne kadar bütün taahhütlerini yerine getirdi ama karşı tarafın, AB’nin taahhütlerini yerine getirmediğini görüyoruz. Bu süreç böyle devam ediyor.”
“ERKEN SEÇİM OLMASIN DİYE GETİRİLEN BİR SİSTEM VAR”
Erken seçime yönelik çağrıların anımsatılması üzerine TBMM Başkanı Şentop, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yeni hükümet sisteminin tartışıldığı sıralarda, hükümet sistemi değişikliğinin en önemli gerekçelerinden birisi Türkiye’de hükümetlerin çok kısa ömürlü oluşuydu. 1961’den 2002’ye kadar Türkiye’de ortalama hükümet ömrü 1,5 yıl civarında. Başkanlık sistemine, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin gerekçelerinden birisi de istikrarlı hükümetler. İstikrarlı hükümetler nedir? Kolay, çabuk kurulabilen ve uzun ömürlü olan hükümetler. Dolayısıyla bu sistemin mantığında seçim dönemlerinin mümkün olduğu kadar sabit kalması vardır ve farklı ülkelerde, başkanlık sistemlerinde bütünüyle de sabittir. ABD’de, erken seçim diye bir şey yoktur. 200 yıldan fazla bir zamandır seçim aynı gün yapılır.
Biz de öncekinden farklı olarak, bu yeni sistemde erken seçimle ilgili bir karar alma imkanı prensip olarak getirilmiş olmakla beraber bunun mümkün olduğu kadar zorlaştırıldığını ifade etmek isterim. Biraz erken seçim konuşmaları bence Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi öncesi parlamenter sistem alışkanlıklarıdır. Ona bağlıdır. O zaman kolaydı. Meclis’te herhangi bir nitelikli karar yeter sayısı aranmıyordu. Yeni sistemde parlamentonun seçim kararı alması zorlaştırılmıştır. 5’te 3’le ancak seçim kararı parlamento alıyor bir de cumhurbaşkanı seçim kararı alabiliyor. Cumhurbaşkanının yeniden aday olmaması durumunda belki seçim kararı alması izah edilebilir ama yeniden aday olması söz konusuysa cumhurbaşkanının, o zaman önündeki süreyi kısaltmasının siyaseten, hukuken çok anlamlı olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla hem hukuken hem siyaset yeni hükümet sisteminde erken seçimle ilgili düzenlemeler önceki hükümet sistemi dönemine göre oldukça farklı. O bakımdan bir güncelleme yapmamız lazım siyasette. Erken seçim olmasın diye getirilen bir hükümet sistemi var şu anda Türkiye’de.”
Bir gazetecinin, “Sayın Cumhurbaşkanı yeniden aday olabilir mi?” sorusuna Şentop, “Şüphesiz. Onunla ilgili hiçbir tereddüt yok.” yanıtını verdi.
“Önceki sistemin cumhurbaşkanıyla, bu yeni sistemin cumhurbaşkanı kavram olarak sadece adaş. İsim benzerliği var.” diyen Şentop, kavramın içeriği, kapsamı, yetkileri bakımından tamamen farklı olduğunu dile getirdi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, şunları kaydetti:
“Burada iki tane Ahmet diye arkadaşımız olsa Ahmet diye ikisini aynı kişi saymayız. Aynen onun gibi. Önceki parlamenter sistemdeki cumhurbaşkanı dediğimizde kastettiğimiz cumhurbaşkanı, sadece sembolik bazı yetkilere sahip bir cumhurbaşkanıydı. Önceki sembolik yetkilere sahip cumhurbaşkanı için tanınan seçilme hakkını oradan alıp yeni sistemde çok farklı yetkilere ve kapsama sahip olan cumhurbaşkanlığı kavramı için burada devam ettirmek mümkün değil. O farklı bir cumhurbaşkanı, bu farklı bir cumhurbaşkanı. Adı mesela cumhurbaşkanı değil de başkan olsaydı zaten böyle bir tartışma olmayacaktı. Bu sadece isim benzerliğinden kaynaklanan bir tartışma. İçeriklere bakmak lazım. Sadece isimler, kelimeler üzerinden değil o kelimelerin içeriklerini mukayese etmek lazım değerlendirirken. Öyle bir tereddüt yok hukuken. Hiçbir tartışma bence içerikli bir tartışma değildir.”