Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı Bütçesi’nde konuşan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) İskele milletvekili Fide Kürşat, tarımın esasının toprak olduğunu ancak tarımsal arazilerin hızla betonlaştığını, elden çıktığını sıklıkla gündeme getirdiklerini, tarım arazileri konusunda ülkenin alarm verdiğini anlattı.
Fide Kürşat, Toprak Koruma Yasası’nın ivedi hazırlanması gerektiğini, tarımsal arazilerin korunması gerektiğinin altını çizdi.
Kürşat, “Tarımda şema bozuk; tarımın esası tarımsal araziler İçişleri’nde. Kim çiftçi kim hayvancı belli değil. Tarımsal Kalkınma Planının hazırlanıp devlet politikası haline dönüştürülmesi gerekiyor” dedi.
İskele milletvekili Fide Kürşat, “Sanırım bu garabet atanmış hükümetin tarımdaki radikal politikası, Kıbrıslı Türkler için topraksız tarım uygulamalarına geçmektir. Ülkede tarım arazileri kalmadığına göre, tek çözüm topraksız tarım uygulamalarına geçmektir. Belli ki, artık Tarım Bakanı Hüseyin Çavuş da, sektördeki destek politikalarını, teşviklerini güncellemeli, bu yönde revize etmeli ve topraksız tarım uygulamalarına yönlendirmelidir.” İfadelerini kullandı.
Tarım bakanına tavsiye niteliğinde kinayeli konuşan Kürşat , “Alan bazlı desteklerden, alansız desteklere… Apartmanların damına camdan sera… camdan seraya teşvik verilmeli ki 6 milim doluya da dayanıklı olsun, hatta çift cam olsun ki ısı yalıtımı ve iklimlendirme de kolay olsun” şeklinde konuştu.
Kürşat hükümetteki bakanların konuşma ve açıklamalarında kullandıkları zaman kiplerinin de oldukça dikkat çekici olduğunu söyleyerek “Sevgili bakanların gizli zaman kiplerine lütfen dikkat edin. Sıralamayı veriyorum: -Cağında, -Ciğinde. Örnek yasa yapılacağında… Yani bir ara, yapacağız demek istiyorlar. Sonra -Cek –Cak… Klasik sık kullanılan yapılacak, edilecek anlamında… Yani Halledeceyik! Sonra -cuk –cık…cik cik cik! Aynı nakarat… Anlat anlat” dedi.
“MEMLEKET ELDEN GİTTİ SORULARA YANIT YOK; TÜRKÇEDEKİ ZAMAN KİPLERİ KABİNEYE YETMİYOR, UYDURMAYA BAŞLADILAR”
Meclis Genel kuruluna hitap eden Fide Kürşat sözlerini şöyle sürdürdü;
“Mesela şimdi sevgili İçişler Bakanımız Dursun Oğuz var ya, bu sıralamayı da karıştırdı!
Önce cek cak diye başladı, en son kürsüye çıktı geçen Cuma günü İçişleri Bütçe görüşmelerinde, sıralamayı da şaşırdı; cağında ceğinde demeye başladı. En son ne zaman cik cik diye bitirecek merakla bekliyorum… Bugün görüşülen bu bütçenin de ana damarı olan toprak ve tarım arazileri konusu ile bire bir bağlantılı olan, Yabancılara Mal satışları konusunda soruya yanıt olarak;
Net tam olarak şu cümleyi kurdu Bakan: ‘Bunu dediğim gibi netleştirme değil, çalışmayı yaptıktan sonra muhalefetle paylaşacağız, sizin de fikirlerinizi alacağız, yok net bir şey…’ Sizle beraber deyip kürsüden resmen kaçtı ve kayıtlara bu şekilde geçti Bakanın konuşması…
Her halde Ünal Bey kendisine, bu işi yuvarla da geç talimatı veriyor ki, Sayın Oğuz da bu konu ile ilgili konuşmasında zaman kiplerini birbirine karıştırıyor.
Türkçedeki zaman kipleri, bu hükümetin bakanlarına yetmiyor ve uydurmaya başladılar… Cağında ceğinde cek cak cik cik cik en sonunda cuk!!!!
Müteahitler Birliği Başkanı iki hafta önce ‘çalışmaların hepsi birbirine karıştı… tarım arazilerinde de bu talep oluştu ve bu bir tehdittir’ diyor. Yapılan yasal çalışma arazi satışına kısıtlamadır. Ev değil… Arazi alımı ile ilgili bir kısıtlama geliyor. Vahşi bir alımla karşı karşıya kaldık son dönemde… Tarım arazilerinde de bu talep oluştu ve bu bir tehdittir, diyor… Felaket tellallığına gerek yok ama önlem almazsak 3-5 ay içinde felaket olabilir. Keşke bu hassasiyet 3 yıl önce bu yasal çalışmalar başladığında ortaya konsa idi, diyor… 3 yıl diyor! Üç yılda, 3 defa Anayasa çalışılırdı…”
“AKSA LEHİNE KAMU İHALE YASASI’NI ŞİP ŞAK DEĞİŞTİRENLER MESELE TARIM ARAZİLERİ OLUNCA ELLERİ BİRBİRİNE KARIŞTI”
“İşlerine gelince, AKSA istedi diye Kamu İhale Yasası değişikliği, tüm itirazlara rağmen 10 günde, yine Yerel Yönetimler Reformu dedikleri Belediyelerin Birleştirilmesine yönelik yasa, geceli gündüzlü komite çalışmaları ile 2 haftada yapıldı. Ama Yabancılara mülk satışlarının düzenlemesi ile ilgili yasa çalışması birlik başkanına göre 3 yıl önce başladı… Dursun Beyin ilk açıklamalarına göre başsavcılıktaydı, şimdi de yapılacağında cek caklarda…”
“YAKINDIR HER ŞEY GÜN YÜZÜNE ÇIKACAK; KİMSE BUNUN HESABINI VEREMEYECEK. REFORM DEĞİL, DEFORMASYON HÜKÜMETİ…”
“Memleket elden gitti, bunlar hala daha ayın oyun peşinde… 3 5 ay sonra felaket deniliyor, ama sahada görülen şu ki arka planda örtülü perdeli satışlarla felaketin içindeyiz. Yakındır her şey gün yüzüne çıkacak. Kimse bunun hesabını veremeyecek! Pandemi ile birlikte, tüm dünya tarımsal üretim ve üreticilerin desteklenmesi, ülkelerin gıda arz güvenliği konularında yeni düzenlemelere ve desteklere yönelirken, reform üstüne reform yapılırken; Bizde Reform Hükümetiyiz diyen, bu yapı deformasyona devam ediyor. Her konuda büyük büyük laflar ederek reform diyorlar, fakat tarım alanlarında yaptıkları iş, değil yapısal sorunları çözmek, mevcut tarım arazilerini betonlaştırmak oldu. Dünya gider Mersine, biz gideriz tersine…”
“DÜNYADA TARIMSAL ARAZİLER DEĞER KAZANIR, KORUNURKEN BİZDE NE OLUYOR GÖRÜYORUZ”
“Dünyada tarımsal araziler değer kazanırken, korunurken bizde ne oluyor görüyoruz!
Uluslararası haberlere konu olduk, şimdi de Rumlar araziler konusunda Hukuk davasına hazırlanıyor. Şimdi bir de bununla uğraşacağız. Bir iş ancak bu kadar battal edilir, Arap saçına dönüştürülür. Ancak bu kadar beceriksiz olunur. Bu arkadaşlar tam bir deformasyon, yıkım çetesidir… Mevcudu dahi sürdüremeyen, koruyamayan yıkma, dökme, yok etme çetesi… Memlekette son birkaç yıldır bu kadar arazi satıldı, mülkiyet el değiştirdi, kurtulan belki üç beş satan oldu…”
“YATIRIM İKLİMİ DEDİLER, BİR GRUP ÇETE VE KOMİSYONCULARI KALKINIYOR, HALK DEĞİL… İCRAATLARI TAHRİBAT”
“Yatırım iklimi dediler, yatırımcı ülkeyi güvenli buluyor ve geliyor dediler. Sonuç, vergi aldıkları yok, alt yapı, hizmet ve kontrolsüz nüfus akışı sorunu. Bir grup çete ve komisyoncu takımı kalkınıyor, halkın geneli de fakirleştikçe fakirleşiyor. Halka yansıyan ne var?
Piyasaya yansımasını gören oldu mu? Ekonomide iyileşme, halkın alım gücünde artış, sağlık ve eğitim alanında yatırım, iyileşme, refah arttı mı? Hayır, tam tersi memleket dingonun ahırına döndü, hapishanede resmi açıklamaya göre 49 ayrı millet ve ülkeden suçlumuz oldu. Dünyada ortalama 250 kadar bayrağı olan devlet var…”
“SUÇ EKONOMİSİNİ YÖNETEN ZİHNİYETİN SUÇLU KOLLEKSİYONU GENİŞ… HAPİSHANEDE 50 ÜLKEDEN İNSAN. BURASI NEW YORK MU?”
“Anlaşılıyor ki bizim suç ekonomisini yöneten hükümetimizin suç ve suçlu kolleksiyonu da böyle olur. Kolleksiyonerliğimiz bayağı gelişmiş, ha gayret kısa sürede 50’sini topladık, yakında geriye kalanları da toparlarız. Burası New York mu? 50 ülkeden suçlu varmış! KKTC’de dönüm başına kaç yabancı suçlu düşüyor acaba bir de bu hesabı yaptırmayın. Belli ki suça, suçluya bir de hapishaneye yatırım yapılmış… (mülk satışlarından alınan vergilerle birkaç tane daha yapabilirsek iyi olacak çünkü yurtlar da tutuklu evine çevrildi).”
“GAZZE’DE SAVAŞ ÇIKTIKTAN SONRA, TOPRAK DİYE FERYAT KOLAY! BİZ UKRAYNA SAVAŞINDAN ÖNCE DİKKAT ÇEKTİK”
“Kısaca, biz topraklarımızı yabancı yatırımcıya açmışız, içine de suç ektik ve suçlu yetişiyor… Gazze’de savaş çıktıktan sonra, toprak toprak diye feryat etmek, konuşmak kolay! Biz Ukrayna savaşından önce başladık toprağın, üretimin önemini vurgulamaya, bu konuları konuşmaya. Maşallah son günlerde mülksüzleşme ve yabancılaşma konularında herkeste bir aydınlanma yaşandı. Biz bu konulara ilkesel baktık her zaman, üreten yok olmaz, dedik yıllardır. Tarım arazilerinin korunması gerektiğini, tarımsal üretimin desteklenmesi gerektiğini biz her platformda vurguladık. Bunu da bu vesile ile belirtmek ve kayıtlara geçirmek istiyorum. Biz yurdumuza insanımıza topraklarımıza bakıyoruz. Görüyoruz ki her geçen gün yok oluyoruz! Bu zihniyetin son dört yıldır Tahribattan öte icraatı yok!”
“YILLARDIR BEKLEYEN, TOPRAK KORUMA YASASI İVEDİ HAZIRLANMALI, TARIMSAL ARAZİLER KORUNMALI”
“Hem bitkisel, hem de hayvansal üretimin başlangıç noktası, tohumun toprakla buluştuğu noktadır. Toprak yoksa üretim de yoktur. Yıllardır bekleyen, Toprak Koruma yasası ivedilikle hazırlanmalı, ülkesel fizik plana uygun olarak, ülke genelinde kalkınma öncelikleri belirlenmeli, tarımsal araziler korunmalı ve İmar Planları hazırlanıp hayata geçirilmelidir.
İskele, Yeniboğaziçi ve Mağusa İmar Planı 4’lü hükümet zamanında hazırlandı, 4 yıl bekletildi ve bölge yağmalandı. Şimdi Lefke İmar Planı hazır bekliyor.
Tarımsal Üretimi Planlamak, katma değeri yüksek ve ihracatta avantajlı olunabilecek tarımsal ürünlerin yetiştirilebilmesi için yeni stratejik planlamalar yapılması gerekiyor. Tarımsal arazilerin hızla betonlaştığı, mülkiyetin el değiştirdiği şu günlerde, bu planlamaları yapabilmek adına, önce ülkenin kalan tarımsal arazi envanterinin çıkarılması gerekiyor. Tarımsal üretimi Planlamak için, ana unsur olan, toprağın durumunu, tarımsal arazilerin akıbetini bilmek gerekir. Değişen ve artan nüfus yapısı ile tüketim ihtiyacının belirlenmesi ve üretilecek ürünlerin planlanması gereklidir. İç piyasada hangi ürünlere ihtiyacımız vardır? Bunun belirlenmesi gerekir. İhracatta rekabet gücümüzü artıracak, ülke koşullarında üretilebilecek ürünler nelerdir? Bunların analiz edilmesi gereklidir.”
“DEĞİŞEN KOŞULLAR İLE BİRLİKTE ALTERNATİF TARIMSAL ÜRÜNLER İÇİN YENİ STRATEJİLER BELİRLENMELİ”
“KKTC tarım sektörünün, dış pazar rekabet gücü ve ihracat fırsatları değerlendirilmelidir. Pandemi ve sonrasında ortaya çıkan gıda arz güvenliği, arz zincirindeki kırılmalar, navlun fiyatlarındaki artışlar, iklim değişikliğine bağlı olarak artan fiyatlar tarımsal üretimin önemini bir kez daha ortaya koymuştur. Kendi kendini doyuran ülke olmanın önemi ile yeniden yüzleşilmiştir. Değişen koşullar ile birlikte mevcut tarımsal ürünlere ek olarak, alternatif tarımsal ürünler için yeni stratejiler belirlenmelidir. (Dragon, Tropikal meyve yetiştiriciliği).”
“TÜRKİYE’DEN GELEN SUYUN TARIMDA STRATEJİYİ BELİRLEMESİ GEREKİR, ÇALIŞMANIZ VAR MI?”
“Türkiye’den gelen suyun, tarımsal üretimde kullanılmaya başlaması ile birlikte, tarımsal üretimi katma değeri yüksek ürünlere, dış ticaret fırsatları gözetilerek, niş ürünlere, organik tarıma yönlendirmek gerekir. Gelen suyun stratejiyi belirlemesi gerekir. Bakanlığın, bu yönde Planlama yapması, gerekli alanlarda tür değişikliğine gitmesi, sektöre desteklere, teşviklerle yön vermesi ve sektörde yapısal dönüşümler gerçekleştirmesi gerekiyor. Tarım sektörü, birçok yönden toplumların ve ekonomilerin sağlıklı gelişiminde stratejik bir alandır. Tarihsel sürece bakıldığında tarım, geleneksel olarak Kıbrıslı Türklerin en önemli ekonomik faaliyetlerinden biridir. Buna rağmen, Tarım sektörünün en önemli yapısal sorunlarından biri istikrarsızlıktır…”
“BÜTÇE HÜKÜMETİN ÖNCELİĞİNİ VERİR; DÜNYADA OLDUĞUNUN AKSİNE BİZ PANDEMİ SONRASI TARIMA VERDİĞİMİZ ÖNEMİ AZALTTIK”
“Tarımsal üretimin milli gelir içerisindeki payı 1980’lerde %15- 20 iken son yıllarda %5-7’lere inmiştir. Tarımsal istihdamın payı da 1980’lerde %30-40’lık seviyelerde iken, son on yılda %3-5 bandına inmiştir. Buna paralel olarak Son on yılda Bütçe hacminde Tarım Bakanlığı’na ayrılan oranlara baktığımızda;
2014 Yılında %6.7; (2015 Yılında %6,0; 2016 Yılında %6,8 olarak belirlenmişti.
Bu da CTP hükümetlerinin, Tarımsal ve Hayvansal Üretime verdiği önemi ve desteği göstermektedir… Bu oranlar 2017’den itibaren %5,2 ve daha da azalarak geçen yıl %3,67’lere kadar gerilemiştir.) Bu rakamlar bize, UBP Hükümetleri döneminde, Tarım Sektörüne verilen önemi ve değeri göstermektedir. Tablo ortadadır. Bütçeler bize hükümet politikalarında neye öncelik verdiklerini gösteriyor. Pandemi sonrası tarım sektörüne verilen önem daha da azalmıştır. Sektör, öncelikli olarak destekleme ve planlama stratejisine sahip olmalıdır. Günü birlik palyatif çözümlerle, sektörün ayakta durması, sürdürülebilir olması mümkün değildir…”
“AB, ORGANİK TARIM YÖNTEMLERİNE ODAKLANDI; SAĞLIKLI, ÇEVRE DOSTU ÜRÜNLERE DESTEKLERİ ARTIRDI”
“Sürdürülebilir tarım politikaları, çevresel, ekonomik ve sosyal boyutları bir araya getirerek tarımın uzun vadeli olarak sürdürülebilir bir şekilde yapılandırılmasını amaçlamalıdır. Bu noktada çeşitli sertifikasyon programları, organik tarım uygulamaları ve çevre dostu tarım teknikleri gibi yaklaşımların benimsenmesi de gereklidir. Dünyada son yıllarda, organik tarımın ve organik ürünlerin önemi artmaktadır. Dünya, AB ülkeleri, Organik tarım yöntemlerine odaklanarak, sağlıklı ve çevre dostu ürünlere destekleri artmıştır. Bizde bu konuda eksiklikler söz konusudur. Bu ülkelerde, tarım sektörünü desteklemek ve düzenlemek amacıyla çeşitli tarımsal destek mekanizmaları oluşturmuştur. Bu destekler, tarımın sürdürülebilirliğini ve rekabet gücünü artırmayı hedeflemektedir…”
“HÜKÜMETLER AYNI KALSA DA TARIMDA İSTİKRAR SAĞLANAMADI. İSTİKRARINIZ NEREDE?”
“Bizde ise, Tarım sektörü sürekli değişen bakanlar ile istikrasızlığını korumaktadır. Hükümetler aynı kalsa da, tarımda istikrar sağlanamamıştır. Tarım sektörüne yönelik, kısa, orta ve uzun vadeli stratejik planlamalar yapılamamış, sürdürülebilir tarım politikaları oluşturulamamış ve dış rekabet fırsatları değerlendirilmemiştir. Dolaysıyla yıllardır tarımsal üretimde uygulanan alan bazlı destekler, teşvikler ülke ve sektör ihtiyaçları, verimlilik ve kırsal kalkınma öncelikleri göz önünde bulundurularak yapılamamıştır. Stratejik anlamda, Tarım politikalarının yeniden revize edilmesi ve bu doğrultuda bir dizi mevzuat çalışmaları hazırlamak ve önlemleri almak şarttır. Bizde Hal Yasası, 23 yılda hazırlanıp geçirilmiş ama ilgili tüzükler henüz hazırlanmamış ve yatırımlar ve yasa hayata geçmemiştir…”
“ZEYTİNYAĞINDA TAĞŞİŞİ TESPİT İÇİN LABORATUVAR YOK; NUMUNELER HALA TÜRKİYE’YE GÖNDERİLİYOR”
“Yine zeytin ve Zeytin Ürünleri ile ilgili Yasa hazırlanmış, Zeytin Üst Kurulu oluşturulmuş ama ilgili tüzükler hazırlanmadığından Zeytin konusunda da sıkıntılar ve denetimsizlikler devam etmektedir. Zeytin Yağında tağşişi tespit etmek için gerekli, laboratuvar ortamı olmadığı için, numuneler hala Türkiye’ye gönderiliyor. Yeterli bütçe varsa tabi. Zeytinyağında tağşiş (hileli ürün) analizlerinin bir an önce düzenli, sistemli ve kapsamlı bir şekilde yapılması gerekiyor. Yasaların hazırlanması yeterli değildir, gerekli tüzüklerin ivedi olarak hazırlanması, laboratuvar imkanlarının oluşturulması ve memleketteki en büyük sorunların başında gelen denetim eksikliğinin giderilmesi gerekiyor…”
“MEVCUT BÜTÇE İMKÂNLARI İLE SEKTÖRÜN STRATEJİK PLANLAMA VE YAPISAL DÖNÜŞÜMÜ, MÜMKÜN DEĞİL”
“Tarım Bakanlığına ayrılan bütçenin, Genel Bütçedeki payı ise %3.85’dir. Geçen yıl %3,67’idi. Kısmi bir artış olsa da Tarıma ayrılan bütçenin artırılması olumlu… Bütçe Rakamlarına Baktığımızda kabaca üretime ayrılan rakamlara bakarsak; 2023 Tadil Bütçede 610,000,000 olan Doğrudan Gelir Desteği (DGD) 390,000,000 artış ile 1,000,000,000 TL olmuştur. Diğer Teşebbüslerine Kaleminde ise 2023 tadil bütçede 290,000,000 TL iken 2024 Bütçesinde 560,000,000 TL artış ile 850,000,000 TL ayrılmıştır. Son yıllardaki yüksek enflasyon, ortamında, üretim maliyetleri katlanarak artarken, bu kalemlerdeki artış bitkisel ve hayvansal üretimin desteklenmesi için yeterli olmayacağı aşikardır. Mevcut bütçe imkanları ile sektörün ihtiyaç duyduğu stratejik planlama ve yapısal dönüşümlerin, hayata geçmesi mümkün olmayacaktır…”
“TARIMDA ŞEMA BOZUK; TARIMIN ESASI TARIMSAL ARAZİLERİN KİRASI İÇİŞLERİ’NDE. KİM ÇİFTÇİ KİM HAYVANCI BELLİ DEĞİL”
“Tarım Sektörüne baktığımızda ciddi şema bozukluğu var. Tarım, arazi ile bire bir ilişkili iken, tarımsal arazilerin kiralanması konusu İçişleri bakanlığında…
Gerçek üretici ve çiftçi tanımı yıllardır yapılamamıştır. Bu eksiklik, hem tarımsal arazilerin kiralanmasında, hem de sektöre verilen desteklerin adaletli dağılımı konusunda sorunlar yaratıyor. 2013’ten beri Tarım sektöründe, “Entegre Yönetim Bilgi Sistemi”nin kurulacağı, bu yöndeki çalışmaların devam ettiği belirtiliyor. Aradan 10 yıl geçti hızla dijitalleşen dünyada, henüz Tarım Bakanlığı bünyesinde tüm daire ve kurumları Entegre Yönetim Bilgi Sistemine geçememiştir. Her kurum ayrı, farklı programlarla çalışmakta ve kurumlar arası bilgi entegrasyonu mümkün olmamaktadır.
SÜTEK’e kayıtlı süt veren üretici, bir bakıyoruz veterinerde kayıtlı değil ya da başka bir isimle kayıtlı, hayvancılık dairesinde farklı. Bu nedenle, verilen desteklerin denetlenmesi açısından da sıkıntılı durumlar yaşanıyor. Bu sistemin kurulması, tarımda dijitalleşme ve güncel verilere ulaşma, sektörü planlama ve izleme açısından çok önemlidir. Maalesef Tarımsal bilgi alt yapısında çağın çok gerisinde kalmış durumdayız.
Pandemi sonrasında ve yaşanan savaşlarla birlikte Gıda ve emtia fiyatları dünyada yükselmiştir. İthalata dayalı ekonomik yapımızdan dolayı, döviz kurlarındaki yükseliş ile, hem üretim maliyetleri hem de gıda ve emtia fiyatları ülkemizde katlanarak artmaktadır.
Bu nedenle, ülkede, ithalata ikame ürünlerin üretiminin teşvik edilmesi, ithalata bağlı ekonomik yapımızın azaltılması ülke bitki deseni çalışmasına uygun ve ihtiyaç analizine göre, ülkede alternatif, katma değeri yüksek ürünlerin yetiştirilmesi için, planlama ve destekleme politikası oluşturulması gerekmektedir. Üretimin en büyük sorunu girdi maliyetlerindeki artıştır. Özellikle tarımsal üretimde yoğun olarak kullanılan elektrik, akaryakıt girdileri desteklenmelidir. Elektrik konusunda üreten sektörlere verilen destek, artık sembolik bile değildir. Üreten kesimlere, Yenilenebilir Enerji Kaynakları kurulumu için de destek sağlanmalıdır…”
“TARIMSAL ÜRETİMDE, EN ÖNEMLİ GİRDİLERDEN AKARYAKITTA UYGULANAN DESTEK YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMELİ”
“Tarımsal üretimde, en önemli girdilerden biri olan, akaryakıtta uygulanan destek de yeniden gözden geçirilmelidir. Tarımsal üretimde kullanılan akaryakıtın, tamamen vergiden muaf tutulması gerekiyor. Geçmişte bu konu ile ilgili mevzuat çalışmaları hazırlanmış olmasına rağmen hayata geçirilememiştir. Tarımsal amaçlı su kullanımı tarifeleri de yine desteklenmesi gereken, üretimin can damarı olan bir konudur. Faiz oranları sürekli yükseliyor. Tarım Destek Kredilerinin faiz oranı devlet tarafından yeterli oranda desteklenmiyor. Hatta Kalkınma Bankası tarafından üreticilere verilen düşük faizli krediler vadeleri içerisinde faizleri yükseltiliyor. Hükümetin finansman maliyetlerinin katlanarak arttığı, bu yüksek enflasyon ortamında, üreten kesimlere yönelik faiz desteğini artırması ve sıfır faizli kredi sağlaması üretimin devamlığı için şarttır. Tarım Bakanlığının üretim maliyetlerini düşürmeye yönelik bir stratejisi çalışması var mı?”
“HAYVANSAL ÜRETİMDE, BELLİ Kİ BU YIL YİNE KABA YEM AÇIĞI OLACAKTIR; KURAKLIĞIN EN FAZLA ETKİLEYECEĞİ KESİM KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIKTIR”
“Bu yılın yine Kurak geçeceği öngörülüyor. Hayvansal üretimde, belli ki bu yıl yine kaba yem açığı olacaktır. Kaba yem ithali hem zordur hem de maliyetlidir.
Tarım Bakanlığı’nın ülke şartlarına uygun yetiştirilebilecek kaliteli kaba yem üretimini için planlama yapması ve teşvikleri bu yöne oluşturması gerekiyor. Özellikle tirtikale, ayçiçeği gibi ürünlere…
Ülkede yoğun olarak tahıl üretimi yapılıyor. Sertifikalı tohumlarda verimliliğin arttığı ortadadır. Bakanlık sertifikalı tohumlukla arpa üretimini destekliyor, ama şu anda yeterli oranda değildir. Diğer taraftan yemlik arpa konusunda, ithal arpanın kalitesi daha yüksek. Dolaysıyla, dane arpadan kaliteli kaba yem üretimine yönelmek gerekiyor. Kuraklığın en fazla etkileyeceği kesim Küçükbaş hayvancılıktır. Yağışların düşük seyretmesi ile davarları meralarda otlatacak durum olmayacaktır. Verilen kulak parası, yem desteği ile küçükbaş hayvancılığın sürdürülmesi mümkün olmayacaktır. Bu konuda da küçükbaş hayvancılığa, yönelik yıl boyu yem desteği ihtiyacı olacaktır. Bu da bütçe imkânlarını zorlayacak bir durumdur…”
“HELLİM TESCİLİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULDUĞUNDA KÜÇÜKBAŞ SÜTÜNÜN SANAYİYE ULAŞTIRILMASI ÖNEMLİ”
“Hellim Tescili de göz önünde bulundurulduğunda Küçükbaş hayvancılığın artırılması ve sütünün sanayiye ulaştırılması önemlidir. Küçükbaş hayvan varlığının ve sanayiye ulaşan küçükbaş hayvan sütünün miktarının artırılmasına yönelik çalışmalar artırılmalı ve küçükbaş hayvancılığa yönelik destekler bu doğrultuda revize edilmelidir… Ülkede üretilen toplam sütte hala daha sanayiye ulaşan küçükbaş hayvan sütü miktarı %7-8 civarındadır. 2014’te verilen 10 yıllık geçiş sürecinde Kuzey’de maalesef bir arpa boyu yol kat edemedik. Belli ki önümüzdeki dönemlerde de bu ağırdan alma durumu devam edecektir. 2021 Nisanında Hellim tescili ve Yeşilhat Tüzüğündeki değişiklik ile Avrupa Birliği gibi büyük bir pazara açılma fırsatı yakalamışken ve ülkeye büyük oranda döviz getirecek bir fırsatı kendi ev ödevlerimiz yapmadığımızdan dolayı erteleyeceğiz. Güneyden ciddi anlamda kaçak et ve buzağı geldiğini bilmeyen yoktur. Denetimler artırılmalıdır. Hayvancının kasaplık hayvanları elinde kalıyor.”
“ÇAM KESE BÖCEĞİ İÇİN BİYOLOJİK MÜCADELE ZAMANI DARALMASINA RAĞMEN BÜTÇEDE ÖDENEĞİ YOK”
“Çam Kese Böceği ormanlara, yangınlardan daha çok zarar veren, aynı zamanda insan hayatı üzerinde de olumsuzluklar yaratan bir zararlıdır. Çam kese böcekleri ile mücadele uzun soluklu ve süreklilik gerektiren bir mücadeledir. 2016 yılından, 2021 yılına kadar 5 yıl kesintisiz sürdürülen biyolojik mücadele, ne yazık ki, pahalı olduğu için 2021 yılında durdurulmuştur. Bu zararlı ile mücadele konusunda son 3 yıldır UBP’li hükümetler silsilesi sınıfta kalmıştır. Belli ki bu yıl bu sorun daha da can yakıcı hale gelecektir. Bu yıl da bütçede ödenek ayrılmamıştır. Biyolojik mücadele için zaman daralmış durumdadır. Yine geç kalınıyor. Her yıl bire 250 oranında katlanarak artan çam kese böceği popülasyonu, ile artık durum salgına dönüşecektir. Uzmanların bu konudaki uyarıları dikkate alınmalı ve bu zararlı mücadele başlatılmalıdır…”
“GETİRİSİ EN YÜKSEK KALEM YİNE SANCILI… NARENCİYEDE BU YIL KAOS BEKLENİYOR. TÜCCAR TEŞVİK PİRİMİNİ BEKLİYOR”
“Narenciye, başta Güzelyurt Bölgesi’nin ana geçim kaynağı ve ülke ekonomisine önemli oranda katma değer sağlayan, en fazla ihracat geliri sağlayan, en çok döviz getirisi olan üründür. Narenciye üretiminde, girdi maliyetlerinin yüksekliği, pahalı işçilik, pahalı enerji, tarımsal sulama suyu ücretinin yüksekliği, gübre ve ilaç fiyatlarındaki artış önemli sorunlar olasına rağmen en önemli konu Pazarlama sorunlarıdır. Belli ki narenciyede yine sancılı bir yıl! Narenciyede bu yıl kaos bekleniyor. Narenciye gibi başta Güzelyurt Bölgesi’nin ana geçim kaynağı ve ülke ekonomisine önemli oranda katma değer sağlayan sektör şu anda çok sancılı bir sürecin içerisinde… Tarımsal sektörler içerisinde, ülke ekonomisine en fazla getirisi olan, fazla ihracat geliri ve döviz getirisi olan sektörden bahsediyoruz. Narenciye üretiminde, yıllardır kronikleşmiş sorunlar, yanlış politikalar, ve kötü yönetimle birlikte devam ediyor. Enflasyonun katlanarak artmasıyla birlikte, üreticilerin enerji, sulama suyu, işçilik, gübreleme gibi girdi maliyetleri katlanarak artarken bu yıl ürünlerin dalında kalma riski var.
Narenciye üreticileri ile yaptığım görüşmelerde bu yıl hem hasat sıkıntısı, hem de fiyat sıkıntısı olacağını belirtiyorlar. Bugün oldu bir okka ürün alınmadı. Fiyat ve ihracat teşvik primi hala açıklanmadı. Her yıl ekim kasım aylarında oluşan fiyatlar, Pazar ve satış konusu bugün aralık sonuna gelmemize rağmen gerçekleşmedi. Tüccarlar devletin vereceği teşvik priminin açıklanmasını bekliyor. Hükümetten bu konuda tık yok! Kesim işçileri ve ihracat primi konuları önemli… Erkenci ürünler olan yafa, limon, Washington ve greyfurt fiyatların hala açıklanmaması büyük sıkıntı. 2023-2024 sezonu için 120-130 bin ton narenciye rekoltesi öngörülüyor.”
“DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE NARENCİYE ÜRETİMİNDE %30-35 ORANINDA BİR ARTIŞ VAR…”
“Bu yıl dünyada ve Türkiye’de Narenciye üretiminde %30-35 oranında bir artış var. İhracat konusunda maalesef, yıllardır yurtdışından gelen tüccarların inisiyatifinde, ki bu yıl da ürün artışından dolayı üreticilere elinizde kalacağına ucuza verin baskısı yapılıyor. En büyük sıkıntı, bakanlık tarafından hala daha bir fiyat açıklanmamasıdır. Narenciye konusunda bir Pazar arayışı var mıdır? Kesim işçileri konusunda da bir girişim var mıdır? Yoksa üretici kaderine mi terk edilecek? Belli periyotlarla sektörde aynı sorunlar yaşanmaktadır bu nedenle artık Narenciye için ciddi bir tarım politikası oluşturulmalıdır. Geçen yıl 500 TL olan ihracat teşvik primi beklentisi, bu yıl 90$ civarındadır. Belli ki bu bütçe imkânları ile bunu karşılamak mümkün olmayacaktır…”
“CYPFRUVEX’İN KÖTÜ YÖNETİMİN ENKAZINA DÖNÜŞMÜŞTÜR; ATALARIMIZIN DEDİĞİ GİBİ DENİZ AŞIRI GİTMEYEN ÜRÜNLER DE PARA ETMEZ”
“İhracat teşvik priminin olması gerektiği seviyelere getirilmemesi durumunda sektörde ciddi pazarlama sorunları yaşanacaktır. Cypfruvex’in sektörde denge unsuru, ana aktör olması beklenirken, yıllar içerisinde zayıflatılan mali ve idari yapısı ile şu anda etkisiz eleman rolündedir. Mevcut müdürden dolayı, sıkıntılar yaşayan çalışanların iş huzuru ve motivasyonu kalmamıştır. Teknik ve tecrübeli elemanlar devre dışı bırakılmıştır. Resmen kötü yönetimin enkazına dönüşmüştür. Şu anda 65-70 bin ton mandora rekoltesi öngörülüyor. Bunun ancak 8-10 bin tonunu alacak durumdadır. Mandora yoğunlukla Ukrayna ve Rusya Pazarına ihraç ediliyordu, bir miktar da Kuzey Irak’a. AB pazarından bu ürüne talep yok. Konsantre hale dönüştürülse de Pazar sıkıntısı var. Geçen yıl Cypfuvex’in 2 bin ton mandora heba edildiği iddia ediliyor. Bir kısmı burada buzluklarda bir kısmı da Türkiye’de… Ovalara döküldüğü, hayvanlara yem olduğu iddiaları var. Bir kısmı da sıkılmış. Bunun ne kadarı satıldı bu ürünün akıbeti ne oldu?
Mandora’nın hasat dönemi de kısıtlı ve şu anda gecikilmiş bir süreç var bu konuda çalışmalar ne durumdadır? Cypfruvex bir devlet kurumu niteliğinde olarak, İhracatçı ile üretici arasındaki fiyat istikrarını korumada bir denge unsuru olmalıdır. Cypfuvex’in bu konuda bir Pazar arayışı, girişimi var mı?
Mandora için yeni pazarlar mutlaka zorlanmalıdır ki bunu da Cypfruvex yapmalıdır. Mevcut yönetim yapısıyla belli ki olmuyor! Bu konuda işin ehli insanlar göreve getirilmelidir. Yüzlerce üreticinin emeği kötü yönetime heba edilmemelidir!
Valencia içinde Avrupa Pazarı özellikle Hollanda’ya daha fazla ürün gönderilebilmesi için şimdiden anlaşmalar yapılmalıdır. Narenciye ülkesiyiz ama ihracatta, Türkiye’den gelen tüccarlara bağlıyız. Üretim Pazar olmadığı sürece bir şey ifade etmiyor. Pazarlanamayan ürünün değeri olmaz! Ve Atalarımızın dediği gibi deniz aşırı gitmeyen ürünler de para etmez…”
“HARUPTA ÜRETİCİ NE 10 TL DESTEĞİ NE DE ÜRÜN BEDELİNİ ALABİLDİ. DURUM NEDİR?”
“Binboğa Kurulduğu günden beri ilk kez harup alımı yapmadı. Üreticiler hasadını tamamladı aylarca haruplar ambarlarda fire verdi, kurtlanmaya yüz tuttu. Neyse ki TÜK vasıtasıyla alım yapıldı. Ama henüz üretici ne 10 TL desteği ne de 10 TL ürün bedelini alabildi. Durum nedir?
TL’nin sürekli değer kaybettiği bu dönemlerde zamanında ödenmeyen ürün bedelleri ve teşvikler enflasyon karşısında eriyip pul oluyor. Zamanında ödemeler konusu bu dönemde çok önemlidir…”
“YEM HAM MADDELERİNDE İTHALATA BAĞIMLILIK AZALTILMALI… MARKALAŞMA, PAZARLAMA İLE İHRACAT HEDEFLİ PROJELERE YOĞUNLAŞILMALI”
“Tarımsal Ve Hayvansal Üretimin sağlıklı, sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması için görüş ve önerilerimi de belirtmek istiyorum; Bitkisel üretimde verilen desteklerin, henüz daha alan bazlı, hayvansal üretimde ise hayvan başına verilmeye devam edilmesi bitkisel ve hayvansal üretimde verimliliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Tarımsal desteklerin gelir desteği olarak değil girdi maliyetlerini aşağıya çekecek şekilde ve doğru alanlara planlı bir şekilde yönlendirilmesi gerekir.
Akaryakıt ve elektrik Desteği ciddi şekilde güncellenmelidir. Hayvansal üretimin en önemli maliyet unsuru olan yem hammaddelerinin ve kaba yem ihtiyacının üretim planlamasının yapılması ve doğru teşvik sistemiyle desteklenmesi gerekmektedir. Yem ham maddelerinde ithalata bağımlılık azaltılmalıdır. Kısacası Tarımsal desteklerin girdi maliyetlerini aşağıya çekecek şekilde ve doğru alanlara planlı bir şekilde yönlendirilmesi gerekir. Kooperatifleşme ve kümelenmenin yaygınlaştırılarak ürün geliştirme, markalaşma, pazarlama ile ihracat hedefli projelerin hayata geçirilmesi için tarım alanında verilen teşviklerin yeniden gözden geçirilmesi ve kooperatifler ile kümelenmeler üzerinden de yapılmasına ihtiyaç vardır.
Kooperatiflerin ve kümelenmelerin uluslararası kalite standartlarında üretim yapmaları, kurumsallaşmaları için teknik ve mali destek sağlanmalıdır. Pandemi ile birlikte kooperatifleşme dünyada toplumsal dayanışmanın ve üretimin önemli kurumu haline gelmiştir…”
“TARIMSAL KALKINMA PLANININ HAZIRLANIP DEVLET POLİTİKASI HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ GEREKİYOR”
“Tarım Sektöründe mevcut koşullar göz önünde bulundurularak Tarımsal Kalkınma Planının hazırlanıp devlet politikası haline dönüştürülmesi ve sektörün kısa, orta ve uzun vadeli olarak planlanmasına ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması gerekir. Tarım ve hayvancılık sektöründe alt yapı eksikliklerinin giderilmesi, üretim maliyetlerinin azaltılması ve teknolojik gelişimlerin sektöre katılması gerekmektedir. Örneğin yıllarca kullanılan biçerdöverler %30 dane kaybına neden olmaktadır. Çiftçilerin kendi imkanları ile almaları hem ekonomik değildir hem de rantable değildir. Bu noktada kooperatifler aracılığı ile alınmaları daha uygun olur. Sektöre Katma değeri yüksek, yerel tarımsal ürünlerin uluslararası standartlarda üretilmesi, yeni istihdam olanaklarının yaratılması ve kırsal kalkınmanın sağlanması için teknik ve finansal destekler verilmesi gerekir. Zeytin, harup, üzüm ve nar gibi dünya piyasalarında rekabet gücü yüksek olan tarımsal ürünlerimizin, uluslararası kalite standartlarında üretiminin artırılması ve yan sanayilerinin kurulması desteklenmeli ve ihracatları teşvik edilmelidir. Yürürlükteki teşvik programı yeniden gözden geçirilerek hedefler doğrultusunda güncellenmesi gerekmektedir.”
“SEKTÖRÜN YENİDEN YAPILANDIRILMASINA YÖNELİK KAPSAMLI ÇALIŞMALARA İHTİYAÇ VAR”
“İyi tarım uygulamaları ve Gıda Güvenliğinin sağlanması için gerekli alt yapı eksikliklerini ve planlamaları tespit etmek ve devlet tarafından teşviklendirilmelidir. Çiftçinin, tarımcının, hayvancının kısacası tüm tarımsal üretim alanları ve kırsal kalkınma programları kapsamında sürdürülebilir bir yapıda, sektörün yeniden yapılandırılmasına yönelik kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Sürdürülebilir Tarım Politikaları ile, üreticilere doğrudan gelir desteği ödemeleri yeniden gözden geçirilmeli, pazar düzenlemeleri, kırsal kalkınma öncelikleri belirlenmelidir”.