Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Avukat Akan Kürşat’ın tutuklanma ve yargılanması sürecine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
Barolar Birliği Başkanı Avukat Hasan Esendağlı, Kürşat’ın 30 Aralık’ta İtalya’da tutuklanması ile başlayan süreçte yaşanan son gelişmeleri aktardı.
Tutuklamanın Kıbrıs Rum Kesimi tarafından 2005 yılında çıkartılan ve 2007 yılında yenilenen Avrupa Tutuklama Emri kapsamında gerçekleştirildiğini belirten Esendağlı, Kürşat’ın 40 gün boyunca olumsuz koşullarda özgürlüğünden mahrum bırakıldığını kaydetti.
Kürşat’a karşı üretilen suçlamaların tümünün 1974 öncesi sahiplerinin Kıbrıslı Rumlar olduğu belirtilen ve KKTC tarafından koçan verilmiş bulunan Girne’deki bazı taşınmazların tasarrufu, kullanımı veya satışı ile ilgili olgulara dayandığını belirten Esendağlı, kendisine yöneltilen toplam 20 davanın hiçbirini kabul etmeyen Akan Kürşat’ın mahkeme tarafından teminat ile serbest bırakıldığını, duruşmanın ise 29 Şubat’ta görüleceğini hatırlattı.
Esendağlı “Bu noktada meslektaşımıza yönelik iddianamenin içeriği ve dayandığı olgular incelendiğinde, iddia edilen fiillerin Kıbrıs’ın ne kuzeyinde ne de güneyinde suç teşkil ettiği ve/veya meslektaşımızın suç nitelikli bir fiilinin bulunmadığı bariz şekilde görülebilmektedir. Yargı sürecinin sonunda mahkeme huzurunda bu gerçeğin ortaya çıkacağına inancımız tamdır” dedi.
Süreci normal, olağan bir yargı süreci olarak görmenin mümkün olmadığını ifade eden Esendağlı, açıklamasında Kıbrıs’ın her iki tarafında devam eden inşaat faaliyetlerinin yarattığı çevre tahribatı ile emlak fiyatlarındaki fahiş artışın yarattığı sosyal sorunlara da vurgu yaptı.
Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü gerçekleşmeden mülkiyet sonununa ilişkin Kıbrıs cumhuriyeti vatandaşı olan Kıbrıslı Türklerin bireysel olarak hedef alındığı cezai enstrümanlara başvurulmasının hakkaniyetli, doğru veya yasal bir tarafının olmadığını kaydeden Esendağlı, sözlerine şöyle devam etti;
“Rum Kesiminin, yaptığı yasalarla; gerek yerel, gerekse Avrupa Birliği mevzuatı bakımından yargısal yetkisinin veya egemenliğinin bulunmadığı Kuzey Kıbrıs’ta gerçekleşen fiilleri suç haline getirmesi ve Kıbrıslı Türk’leri bu suçları işler duruma düşürmesi, ne hukuki ne de insani açıdan kabul edilebilir değildir. Bu bakış açısı, her iki taraf açısından oldukça tehlikeli müteakip adımlara gebedir.”
Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki hakları bağlamında kendilerine sağlanan seyahat özgürlüğü üzerinden bu şekilde kıskaca alınması veya bu yönde bir endişe ortamı yaratılmasının yanlış ve haksız olduğunu vurgulayan Esendağlı “Bu yanlıştan dönülmemesi ve bireysel mağduriyetlerin artırılması halinde vatandaşlarımızın haklarının Uluslararası Hukuk kuralları çerçevesinde aranmasını teşvik etmek de bizim görevimiz olacaktır” ifadelerini kullandı.
BRT