Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından büyük güçlerin siyasi, askeri ve ekonomik olarak çekişme sahası haline gelen Afrika’da yaşanan gelişmeler kıtada güç dengelerini etkilemeye devam ediyor.
Bunun son örneği, ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı askeri ve sivil personelin Nijer’de görev yapmasına izin veren askeri anlaşmanın derhal yürürlükten kaldırıldığının duyurulmasıyla yaşandı.
Bilindiği gibi Temmuz 2023’te Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum’u devirerek yönetimi ele geçiren General Abdourahamane Tchiani, ilk olarak Fransa ile askeri anlaşmaları feshederek, Fransa’nın Niamey Büyükelçisi Sylvain Itte’yi istenmeyen kişi ilan etti.
ABD ise, ülkede yaşananları “darbe” olarak adlandırmaktan yaklaşık 2,5 ay kaçınarak, Fransa’nın aksine Nijer ile ilişkileri bir süreliğine de olsa korumayı amaçlıyordu.
Ancak öyle olmadı.
Rusya ve İran ile iş birliği suçlaması Niamey’i kızdırdı
ABD, askeri yönetimle her ne kadar Fransa gibi sert kriz yaşamasa da Washington’ın Nijer’in Rusya ve İran ile yakınlaşmasından rahatsız olduğu bir süredir biliniyordu.
Darbe sonrası Fransa ve Avrupalı askeri birlikleri ülkeden gönderen Niamey yönetimi, yine askerlerin yönetimde olduğu Mali ve Burkina Faso gibi Rusya ile yakınlaşma sürecine girdi.
Aralık 2023’te Rusya’dan bir heyet Niamey’i ziyaret ederken, ocak ayında Başbakan Ali Lamine Zeine, askeri ve ekonomik iş birliklerini görüşmek üzere Moskova’ya gitti.
Başbakan Zeine, ocak sonunda ise İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi tarafından kabul edildi.
Zeine’nin Tahran ziyaretinde, dünyanın en önemli uranyum rezervlerinden birine sahip Nijer’den uranyum satın alınması konusunda uzlaşıldığı hatta 2 ülke arasında bu minvalde bir ön anlaşma imzalandığı öne sürüldü.
ABD’nin Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Molly Phee, ABD Savunma Bakanlığı Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Celeste Wallander ve ABD Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley’in 12-13 Mart’ta Nijer’e yaptığı ziyarette de İran ve Rusya konusu gündeme geldi.
Pentagon Sözcü Yardımcısı Sabrina Singh, ABD heyetinin ziyarette, Niamey’in İran ve Rusya ile “olası” yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdiğini aktardı.
Niamey ise ABD’nin ortaya attığı İran ile uranyum konusunda anlaşma imzalandığı iddialarını kesin bir dille reddetti ve hemen akabinde bu ülke ile 2012’de imzalanan askeri iş birliği anlaşmasının da feshedildiğini duyurdu.
ABD’nin Sahel’i gözetlediği 110 milyon dolarlık İHA üssü
Nijer’de yaklaşık bin ABD askeri bulunuyor. Sahra Çölü’nün güney ucundaki Agadez kenti yakınlarında ise “Niger Air Base 201” isimli İHA üssü yer alıyor.
Bu üs, ABD’nin Cibuti’deki daimi üssünden sonra İHA operasyonlarını da yürüttüğü Afrika’daki en büyük ikinci üs konumunda bulunuyor.
ABD’nin Cibuti’deki askeri üssü ülkenin bölge üzerindeki siyasi ve askeri etkinliğini artırması için çok önemli konumunda. Üs, Orta Doğu petrolünün bir kısmının Kızıldeniz üzerinden taşındığı günümüzde, ABD’nin bölgedeki varlığını daha belirgin hale getiriyor.
İnşaatı ve finansmanı ABD’ye, mülkiyeti ise Nijer ordusuna ait üs, yüksek teknolojili uydu iletişim sistemleriyle 2019’dan bu yana hizmet veriyor.
Nijer devletinden 10 yıllığına kiralanan Niger Air Base 201, ABD’nin en büyük ve en pahalı İHA üssü olarak kabul ediliyor.
İnşası için 110 milyon dolar, yıllık bakımı için ise 30 milyon dolar harcayan ABD, söz konusu üssü, Sahel’deki ana istihbarat ve gözetleme merkezi olarak kullanıyor.
ABD kan kaybediyor
ABD, son yıllarda Çin, Fransa, Rusya, Türkiye, Hindistan ve Brezilya başta olmak üzere başka ülkelerin kıtada artan varlığından oldukça rahatsız.
Başkan Joe Biden yönetiminin de en son Barack Obama döneminde düzenlenen Afrikalı liderler Zirvesi’ni 8 yıl aradan sonra düzenlemesi bunun en önemli göstergesi.
Zira bu zirve, Çin, Türkiye, Rusya ve en son Japonya’nın Tunus’ta düzenlediği toplantıların ardından gelmesi bakımından da oldukça önemliydi. Zaten ABD’nin dünden bugüne Afrika politikasını da proaktif olarak tanımlamak zor.
ABD, 90’lı yıllardan itibaren Çin’in etkinliğini artırarak önemli bir ekonomik güce dönüşmesi üzerine, bu ülkeyi sınırlama motivasyonu ile son yıllarda kıtada askeri varlığını artıran bir dış politika geliştirdi.
Afrika’daki 54 ülkenin 50’sinde askeri personeli bulunan ABD, 2008’de Afrika kıtasındaki askeri varlığını Birleşik Devletler Afrika Komutanlığı (AFRICOM) bünyesinde birleştirdi.
Somali, Kenya, Nijer, Kamerun, Uganda, Güney Sudan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC), Orta Afrika Cumhuriyeti (OAC), Mısır ve Cibuti’de ABD güçleri çatışmaya girmek üzere donatıldı.
Ancak kıtada yatırım ve kalkınma yerine güvenliğe öncelik veren bu yaklaşım, birçok Afrika ülkesi tarafından benimsenmedi.
Afrika ülkelerini Amerikan müttefiki olan/olmayan biçiminde ayıran ABD politikasının, Çin’i kıtada sınırlayabileceği ise oldukça tartışmalı bir konu.
Fransa için “kış” uzun süredir başladı
Sahel bölgesi, Fransa’nın yıllarca sömürdüğü ülkelerden oluşuyor. Ülkeler bağımsızlığını kazansa da Fransa ile güçlü bağları devam ediyor. Özellikle 2010’lu yıllardan itibaren bölgede artan terör, Batı’nın askeri anlamda bölgeye tekrar dönüşünü simgeliyor.
Ancak bu gerçekler bir süredir değişiyor. Orta Afrika Cumhuriyeti’yle başlayan sonra Burkina Faso, Mali ve Nijer’de devam eden olaylara bakıldığında görünen salt gerçeklik, Paris’in bölgede nüfuzunu ciddi oranda kaybettiği yönünde.
Bölgede birçok noktada sık sık Fransız Büyükelçilik binaları önünde gösteriler düzenleniyor.
Göstericiler Fransız karşıtı sloganlar atarken çoğunlukla Rusya yanlısı pankartların açılması ise dikkati çekiyor.
Her ne kadar Rusya’dan yaşanan olaylara dair diplomatik açıklamalar gelse de söz konusu ülkelerin Moskova ile yakınlaştığı görülüyor. Rusya ile yakınlaşmak ise, Afrika’da oldukça etkin olan Rus paralı milis grubu Wagner ile çalışmak demek. Zira, bölge ülkelerinin en büyük problemlerinden biri güvenlik.
Hem isyancılar hem de terör örgütleriyle mücadele eden ülkeler, Batı’dan yeteri desteği göremediklerini ya da “iki yüzlü” bir destek gördüklerini belirtiyor. Örneğin Fransız askerlerin kovulduğu Mali’de, ülkenin önemli yetkilileri, terörle mücadele için asker bulunduran Paris’i terör örgütleriyle iş tutmakla suçladı.