Irak’ın kuzeyinde bir süredir sular durulmuyor. Bunda hem bölgede yaşanan yeni gelişmeler hem de yeni aktörlerin sahaya çıkmasının etkisi var. Bilindiği üzere uzun yıllar bölgenin en önemli aktörlerinden olan Celal Talabani 2017 yılında hayatını kaybetti, Mesut Barzani ise iktidarını yeğeni ile oğluna bıraktı.
KYB, Irak’taki Kürt siyasetinin Mesut Barzani’nin partisi Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile birlikte iki yürütücü gücünden biri olan Celal Talabani nedeniyle “Talabani partisi” olarak adlandırılıyor.
KYB’de lider Celal Talabani’nin hayatını kaybetmesinin ardından ise “veraset savaşı” baş gösterdi. Talabani’nin eşi ve KYB Politbüro Üyesi Hero İbrahim Ahmet ile KYB’nin 2’nci Genel Sekreter Yardımcısı Berham Salih arasında partinin yönetilmesi konusunda ciddi tartışmalar meydana geldi.
Yıllarca süren bu savaşlardan kazançlı çıkan aktör ise Talabani’nin büyük oğlu Bafel oldu. Bafel ismi daha sonra bölgede neredeyse her krizde sıkça duyulacaktı.
Son krizin nedeni ne?
İki aktör arasındaki son kriz, Irak Federal Mahkemesi’nin IKBY’deki memur maaşlarının Irak bankalarında açılacak hesaplara yatırılmasına, Bağdat hükümetinin, IKBY’ye “borç para verme” yetkisinin elinden alınmasına ve IKBY’nin tüm petrol ile petrol dışı gelirlerinin merkezi hükümete teslim edilmesi gerektiğine hükmetmesinin ardından patlak verdi.
Esasen dava KYB’nin başvurusuyla başladı. IKBY’nin 2’nci büyük partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) kota sandalyelerinin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) tarafından araçsallaştırıldığı gerekçesiyle sandalyelerin iptali için Irak Federal Yüksek Mahkemesi’ne itiraz başvurusunda bulundu.
111 milletvekilinden oluşan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Parlamentosu’nun 11 sandalyesi 5’i Türkmenlerden, 5’i Hristiyanlardan ve 1’i Ermeniler’den olmak üzere bölgede yaşayan azınlıklara tahsis ediliyor ve kota sandalyeleri olarak anılıyor.
İşte Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nden çıkan bu karar sonrası KDP, 10 Haziran’da yapılacak seçimlere katılmayacağını açıkladı.
Bölgenin diğer aktörü KYB ise mahkeme kararından oldukça memnun. Kararın açıklanmasının ardından Bafel Talabani, “Seçimlerde Erbil’de de kazanacağız” açıklaması yaptı. Bu durum iki aktör arasındaki rekabeti ve yarışı bir kez daha gün yüzüne çıkardı.
Diğer taraftan KDP’li aktörler, Federal Mahkeme’nin aldığı kararın altında İran dayatmasının da olduğunu değerlendiriyor.
Çatışmanın kökleri derin
İki parti arasında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde iktidar için uzun yıllardır süren bir mücadele var. İlk kavga Celal Talabani’nin 1966’da Mustafa Barzani’ye karşı Irak ile iş birliği yaparak Peşmerge’ye karşı savaşmasıyla başladı.
Bu olaya 66 Cahşları Olayı deniyor.
O tarihten sonra İbrahim Ahmed ve Talabani öncülüğündeki Süleymaniye kanadının Barzanilere karşı mücadelesi hiç bitmedi.
Ancak bölgedeki en eski siyasi geçmişe sahip iki parti ilk defa Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in Baas rejimine karşı etkili bir mücadele sergilemek için ideolojik farklılıkları bıraktı.
Irak’taki Kürt bölgesinde siyasi ve askeri hakimiyet kuran KDP ve KYB, Erbil’de kendi yönetimlerini ilan etmek için 19 Mayıs 1992 yılında parlamento seçimlerine gitti.
Bölgede yapılan seçimlerde KDP oyların yüzde 51’ini, KYB ise yüzde 49’unu aldı ancak her iki taraf arasında yapılan anlaşma sonucu iktidarın her konuda paylaşılmasına karar verildi.
İç Savaş
İç savaş ve iki idarenin kurulması Irak’ın kuzeyinde başkentinin Erbil olmasına karar verilen Kürt Yönetimi Parlamentosu, KDP-KYB arasında 1994 yılında patlak veren iç savaştan dolayı çöktü. İki siyasi parti arasındaki savaşın gittikçe vahim bir hal almasından sonra KDP, İran’ın KYB üzerinden bölgedeki nüfuzunun arttığını fark etti ve Irak ordusundan askeri yardım talebinde bulundu.
Bunun üzerine 31 Ağustos 1996 yılında Erbil ve Süleymaniye’deki KYB güçlerinin geriye çekilmesini sağladı. KDP ve KYB çatışması, Kürt bölgesinde fiilen iki yönetimin oluşmasına yol açtı. KDP kontrolündeki Erbil-Duhok ile KYB kontrolündeki Süleymaniye’de iki farklı idari sistem faaliyete geçti.
Taraflar arasında güçlü ve kalıcı bir ateşkesin sağlanması için 1998 yılında ABD arabulucuk yaptı.
ABD’nin Irak işgaliyle birlikte iki aktör arasında da sıcak rüzgarlar esmeye başladı. İttifakın ana omurgası, KDP’nin Talabani’nin cumhurbaşkanlığına, KYB’nin ise Barzani’nin IKYB başkanlığına destek vermesi esasına dayanan stratejisiydi. Ancak Celal Talabani’nin hayatını kaybetmesi bu ittifaka büyük bir darbe vurdu.
Bafel-PKK ilişkisi
Bafel Talabani babasının ardından son olarak kuzeni Lahor Şeyh Cengi ile KYB’nin liderliği için büyük bir yarışa girdi ve kazanan olarak çıktı. Süleymaniye merkezli yeni bir siyasi ve askeri güç-denge oluşturma hevesindeki Bafel, IKYB içerisinde kaybettiği nüfuzunu geri kazanmak için hamlelerde bulundu.
Iraklı Şii gruplarla yakın ilişki geliştiren Bafel liderliğindeki KYB, Sadr-KDP ve Sünnilerin oluşturduğu koalisyona destek vermeyerek Şii partilerin önünü açtı.
Öte yandan KDP ile KYP arasındaki derin sorunlar kısmında da değinildiği üzere Barzanilerin Türkiye ile yakınlaşması, rahatsızlık uyandırdı. Partisini eski gücüne kavuşturmak isteyen Bafel, KDP karşıtı güçleri bir araya getirmeye ve onlarla ittifaklar kurmaya başladı. Bafel, Irak’ın Süleymaniye vilayeti ile Suriye’deki PKK/YPG kadroları arasında bir terör koridoru oluşturma hevesine kapıldı.
İlk adımı düzenlediği bir toplantıya terör örgütü PKK’yı ve Suriye kolu YPG’yi davet ederek attı. Daha sonra ise muhtemelen ABD’lilerin de yönlendirmesiyle YPG ile organik ve sıkı ilişkiler geliştirmeye başladı.
Öyle ki, YPG’nin elebaşı Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin’nin Süleymaniye’yi ziyaret ettiği ve burada PKK’nın sözde yöneticileriyle görüştüğü de haber kanallarında çokça yer aldı.
Öte yandan Bafel Talabani’nin bu adımları Türkiye tarafından da yakından takip ediliyor. Özellikle Süleymaniye’de yürütülen faaliyetler konusunda Türkiye uyarılarda bulunuyor.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada KYB’yi açık sözlerle uyardı.
“Süleymaniye’deki arkadaşlarımızın yol yakınken hatalarından geri dönmesi, Türkiye ile dostluklarını tarihte olduğu gibi bugün de perçinlemeleri ve ortak geleceğe beraber hareket etmemiz gerekli. Ben bunu yapacağım ve bunu yaparken de sana hile kurmuyorum, tuzak kurmuyorum, yüzüne söylüyorum. Bundan vazgeç çünkü bu senin lehine değil, hiç kimsenin lehine değil.”
Aslında bu Türkiye’den Bafel Talabani’ye giden ilk uyarı da değil. Yine Dışişleri Bakanı Fidan tarafından KYB-PKK ilişkisine dikkat çekilen bir açıklama yapılmıştı.
“Aidiyeti ihtilaflı bölgelerde peşmergenin sahadaki varlığının azalması da birtakım Iraklı bazı milis kuvvetlerle PKK arasında taktiksel ilişkiler kurulması sonucunu vermiştir. KYB’nin, Suriye’deki PKK/YPG unsurlarına eğitim verdiği, Irak’ın kuzeyinde düşen SDG helikopterleri ve Arbat Havalimanı hadiseleriyle iyice açığa çıkmıştır. Bu durum, KYB ile PKK arasındaki ilişkinin boyutlarını da ortaya koymaktadır.
Süleymaniye’ye yönelik yaptırımlarımıza rağmen KYB, PKK’ya müzahir tutumunu değiştirmezse daha ileri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz.”
Tüm bu olaylarda öne çıkan önemli bir kent var: Süleymaniye. Kenti önemli kılan ise hem KYB’nin merkezi hem de PKK ile Suriye kolu YPG’nin buluşma noktası olması.
Neden Süleymaniye?
Süleymaniye, Irak’ın kuzeyinde Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) kontrolü alanındaki 3 vilayetten biri ve terör örgütü PKK’nın da Irak’taki ana üslenme noktası olarak bilinen Kandil Dağı da Süleymaniye’nin idari sınırları içerisinde.
PKK’nın Kandil’e yerleşmesi yeni değil. Filistin’in Kurtuluşu İçin Demokratik Cephe isimli örgütün saflarından PKK’nın eğitim aldığı Lübnan’daki Beka Vadisi 1982’de İsrail tarafından saldırıya uğrayarak boşaltılmıştı.
Bunun ardından kendine alan arayışı içerisinde olan PKK’nın, önce Duhok bölgesindeki alanları hedeflediği ancak daha sonra stratejik bir konumlama için Türkiye-Irak-İran üçgenini yaşam alanı olarak seçtiği biliniyor.
1982-1983 itibarıyla Kandil bölgesi PKK’nın ana üs noktası haline geliyor. Bu bölge söz konusu dönemde de KYB’nin kontrolünde ve Celal Talabani’nin izniyle terör örgütü PKK’nın Kandil’e yerleştiği söyleniyor.