İsrail kurulduğundan bu yana Filistinlileri uluslararası hukuka aykırı şekilde gözaltına alan, tutuklayan, yargılama hakkından mahrum bırakan Tel Aviv, her geçen gün yıldırma politikasında yeni bir aşamaya geçiyor.
Bugünlerde dünyanın en büyük açık hava hapishanesinden, en büyük mezarlığına dönüşen Gazze’de İsrail tarafından alıkonulanların sayısı konusunda bir netlik yok.
Zaten Şifa Hastanesi ve Nasır Hastanesi çevresinde bulunan toplu mezarlar, Gazzelileri birçok insanın akıbeti konusunda karamsarlığa itiyor.
Radyoyla gelen umut
Tıbbi ihmal, hücre hapsi gibi oldukça kötü koşullarda yaşayan Filistinli mahkumlar en basit insan haklarından dahi mahrum bırakılıyor.
İsrail hapishanelerindeki Filistinlilerin aileleri, yakınlarıyla görüştürülmüyor. Tel Aviv yönetimi bu durumu bir işkence yöntemi olarak benimsiyor. Filistinliler ise, içerideki yakınlarına umut olmak için radyo yayınlarını kullanıyor.
Ancak buna da kısıtlama getiriyor İsrail. Serbest bırakılan tutuklulara göre İsrail yönetimi, hapishanelerde radyoları toplatarak, tutuklu Filistinlilerin ailelerinin sesini duymasını bile engelliyor.
Halbuki Filistinliler seslerini duyurmak için yerel radyo istasyonlarına başvururken, hapishanelerde seslerini yayınlayan radyolar olduğu umudunu taşıyorlar.
Hapishane mirası: Sağlık sorunları
Filistin Esirler Cemiyeti’ne göre, İsrail hapishanelerinden serbest bırakılan Filistinlilerin çoğu sağlık sorunları yaşıyor, bazıları ise tedavi için hastaneye naklediliyor.
Yaşanan sağlık sorunlarının “katı gözaltı koşulları” ve Gazze Şeridi’ne saldırıların başladığı 7 Ekim 2023 sonrasında İsrail Cezaevi İdaresinin tırmandırdığı “sistematik politikalardan” kaynaklandığı ifade ediliyor.
İsrail Cezaevi İdaresi’nin uyguladığı sistematik politikalardan bazılarının “işkence, aç bırakma ve serbest bırakıldıktan sonra hayatını kaybetmesine yol açacak eziyetler” olduğuna dikkat çekiliyor.
Son dönemde serbest bırakılan Filistinlilerin bazılarının vücutlarındaki ağrılardan şikayet ettiği, kalıcı tedavi gerektiren sağlık sorunları yaşadığı, bazılarının ise tutukluluk sürecinde maruz kaldığı darp sonucu kemiklerinin kırıldığı aktarılıyor.
Bu kişilerden bazılarının aradan geçen zamana rağmen hala tutukluluk sürecinin olumsuz etkilerini üzerlerinde taşıdığı, kilo kaybı, halsizlik ve görünümlerindeki belirgin değişikliğe vurgu yapılıyor.
Filistin Esirler Cemiyeti, Gazze’deki saldırıları takiben İsrail hapishanelerinde artan katı uygulamaların sürmesi durumunda, sağlık koşullarının daha da kötüleşeceği ve sağlıklı kişileri bile hasta edebileceği uyarısında bulunuyor.
Filistin Esirler Cemiyeti, pazar günü yayınladığı bir istatistikte İsrail’in şu anda Gazze Şeridi’nden tutuklananlara ek olarak 9 bin 500 Filistinliyi gözaltında tuttuğunu söyledi. Toplam sayının 12 bini aşması beklenirken bu kişilerin kesin sayısı ve akıbetleri halen bilinmiyor.
İdari tutuklama sistemi nasıl çalışıyor?
İsrail ordusu, iç istihbarat teşkilatı Şabak (Şin-Bet) ile iş birliği halinde, işgal altındaki Batı Şeria’da “ileride suç işleyebileceği” gerekçesiyle Filistinlileri idari tutuklu olarak gözaltına alabiliyor.
Gözaltındaki Filistinliler, 8 gün içinde askeri mahkemeye çıkartılıyor. Ancak burada tutuklu Filistinli veya avukatı, askeri savcının mahkemeye sunduğu tutuklama gerekçesini, bununla ilgili delilleri “güvenliğe zarar verebileceği” mazeretiyle öğrenemiyor. Bu nedenle bir yargı süreci ya da savunma mümkün değil.
İsrailli hak örgütlerine göre, askeri mahkemeler tutuklanan kişiler hakkında “otomatik onay mercileri” gibi hareket ediyor.
Filistinliler, haklarındaki suçlamayı öğrenemeden ve kendilerini savunma hakkından mahrum biçimde 6 aya kadar hapse atılabiliyor. 6 ay sonra yeniden askeri mahkemeye sevk edilen ancak suçlamadan habersiz bir Filistinlinin tutukluluk süresi defalarca yeniden uzatılabiliyor.
Örneğin, Hamas’ın önde gelen liderlerinden Hatim Kafişa, İsrail hapishanelerinde 15 yıl süreyle aralıksız olarak idari tutuklama uygulamasına maruz kalmasıyla tanınıyor.
“Suçlama ve yargılamadan yoksun ceza”
Filistinli tutukluların koşullarını ve insan haklarını izleyen örgüt “Ed-Damir”, idari tutukluluk sürecini “suçlama ve yargılamadan yoksun ceza” şeklinde tanımlıyor.
Damir, idari tutukluluk sürecine mahkum bir kişinin hakkındaki suçlama iddiasını “gizli dosya” gerekçesiyle öğrenemediğine dikkati çekiyor.
İdari tutukluların serbest bırakılacakları günü bilmediklerine işaret eden Damir, hapisten çıkmalarına birkaç gün kala, bazen de çıkacakları gün Filistinlilerin tutukluluklarının uzatıldığını aktarıyor.
İsrail, 1967’den bugüne 50 bin defa bu yönteme başvurdu
Filistin Esirler Cemiyeti’nin paylaştığı verilere göre, İsrail hapishanelerindeki idari tutukluların sayısı 2021’de 500’e ulaştı. İsrail ordusu, 2021’de bin 595 idari tutukluluk emri verdi. Bunun bir kısmının Filistinlilerin idari tutukluluk cezalarının uzatılması kararlarını içerdiği paylaşıldı.
Filistin Tutuklu Çalışmaları Merkezi, İsrail hapishanelerinde bugün itibarıyla 6 Filistinli milletvekili, 4 çocuk ve iki kadın idari tutuklu olduğuna işaret etti.
İnsan hakları örgütlerine göre, bölgede yaşanan toplumsal olaylarda, idari tutukluların sayısında artış kaydedildi. Filistin’de yaşanan Birinci ve İkinci İntifada ile 2015’te yaşanan olaylarda İsrail idari tutukluluk yöntemine daha sık başvurdu.
Hak örgütlerine göre İsrail, 1967’den itibaren tutukladığı 700 bin Filistinliden 50 bininde idari tutukluluk uygulamasına başvurdu ve bugüne kadarki idari tutuklamaların neredeyse yarısı 2000-2014 arasında yaşandı.
İsrailli insan hakları örgütü B’Tselem’e göre, İkinci İntifada’nın yaşandığı 2003’te İsrail hapishanelerinde bin Filistinli idari tutuklu vardı.
Hak örgütleri, İsrail’in delillerin yetersizliği ve mahkeme sürecinden kaçındığı durumlarda idari tutukluluk yoluyla Filistinlileri cezalandırmaya gittiğine dikkati çekti.