Dışişleri Bakanlığı, Kıbrıs’ta konuşlu Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün görev süresinin altı ay süre ile 31 Ocak 2022 tarihine kadar uzatılmasına ilişkin açıklama yaptı.
Bakanlık açıklamasında, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün adadaki varlığı ve faaliyetlerine ilişkin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamlarının rıza ve onayının yine alınmadığına dikkat çekildi.
Bu durumun, Birleşmiş Milletlerin kendi kural ve ilkelerine dahi aykırı olduğu ifade edilen açıklamada “Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti topraklarındaki faaliyetlerini makamlarımızın iyi niyeti ve yapıcı tutumu sayesinde sürdürmekte olduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda vardır” denildi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin BM Barış Gücü’nün ülkemizdeki faaliyetleri için BM ve KKTC arasında yasal bir düzenleme yapılmasına yönelik uzun yıllardan bu yana haklı bir talebi bulunduğu hatırlatılan açıklamada, “Makul bir zaman dilimi içinde BM Barış Gücü’nün ülkemizdeki faaliyetlerine ilişkin talebimize olumlu yanıt verilmemesi halinde, iyi niyete dayalı yaklaşımımızı gözden geçirmek zorunda kalacağımızı uluslararası toplumun dikkatine getirmek isteriz” ifadelerine yer verildi.
BM Güvenlik Konseyi’nin sözkonusu kararında, 27-29 Nisan 2021 tarihinde gerçekleştirilen 5+BM gayri resmi görüşmelerinde, Kıbrıs Türk tarafının sunduğu yapıcı öneriyi göz ardı etmekte olduğu ifade edilen açıklamada başarısızlığı yıllardır ispatlanmış, gerçeklerden uzak formüller dayatmaya çalışması, Güvenlik Konseyi’nin, Kıbrıs Rum tarafı lehine olan statükoyu muhafaza etmeye çalıştığını bir kez daha göstermekte olduğu vurgulandı.
Bugün, Kıbrıs Adasında, kendi kendini yöneten, kendi toprakları üzerinde ayrı ayrı egemenlik hakları olan iki farklı Devlet bulunduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu gerçekler ışığında, Kıbrıs Türk tarafının, iki Devletin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statülerinin kabul görmesini ve ardından iki taraf arasında bir işbirliği ilişkisi tesis edilmesini teminen resmi müzakerelerin başlamasını önermekte olduğu belirtildi.
Kıbrıs Türk tarafının önerisinin gerçeklere uygun ve başarı şansı olan tek çıkış yolu olduğunun altı çizilen açıklamada, Ada ve etrafındaki doğal kaynakların iki halka ait olduğuna da işaret edildi.
Kıbrıs Türk tarafının hidrokarbon konusunda Kıbrıs Rum tarafına yapıcı öneriler sunduğu ve 13 Temmuz 2019 tarihli önerisinin de hala geçerli olduğu hatırlatılan açıklamada Güvenlik Konseyi kararında bu gerçeklerin yansıtılmamış olmasının önemli diğer bir eksiklik olduğu belirtildi.
Rum tarafının, Kıbrıs Türk Halkının meşru hakları hilafına, hidrokarbon kaynaklarına ilişkin paylaşım ve işbirliğinden uzak, kışkırtıcı tutumunu devam ettirmesinin, Doğu Akdeniz’deki gerginliğin esas sebebini oluşturmakta olduğu ifade edilen açıklamada Ada üzerindeki gerginliğin tırmanmasına neden olan Rum tarafının sınır boyu ve ara bölgeye 233 adet beton mevzi yerleştirmesi gibi pek çok kışkırtıcı eylemine de, önceki kararlarda olduğu gibi, bu kararda da değinilmediğine işaret edildi.
Açıklamada “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin gerek ada üzerinde gerek ada etrafındaki gerginliği artırma politikasını gizlemeye çalıştığı, hatta cesaretlendirdiği görülmektedir” denildi..
Mayınlardan arındırılmış bir ada konusunda Güvenlik Konseyi kararında adadaki her iki tarafa çağrıda bulunulduğuna dikkat çekilen açıklamada kararda, BM Genel Sekreteri’nin adadaki Birleşmiş Milletler Barış Gücü faaliyetleri hakkında yayınladığı son raporda, KKTC makamlarının konuya ilişkin olumlu yaklaşımına karşın Rum tarafının isteksiz davrandığı yönündeki açık ifadelerinin yansıtılmamasının da kabul edilemez olduğu vurgulandı.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, BG Güvenlik Konseyi Kararı’nda kapalı Maraş’a ilişkin yer alan ifadelerin de Rum-Yunan propagandasının bir eseri olduğunun açık olduğunun açık olduğu belirtildi.
“Kapalı Maraş’a yönelik Hükümetimiz tarafından atılmakta olan adımların doğru yorumlanması önem arz etmektedir. Rum tarafının retçi tutumu nedeniyle kapalı Maraş yıllardan bu yana statükonun sembolü haline gelmiştir. Kıbrıs Türk tarafının uluslararası hukuku ve özel mülkiyet hakkını gözeterek herkesin faydasına olacak bir açılım yapması, olumlu bir adım olarak değerlendirilmelidir. Hükümetimiz, ülkemizin bir parçası olan kapalı Maraş’ta gerekli gördüğü kararları, aynı anlayışla atmaya devam edecektir” değerlendirmesinde bulunuldu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin adanın tümünü temsil ettiği yanılsamasından kurtulması gerektiği de ifade edilen açıklamada adada egemen eşitliğe sahip iki Devletin ve iki Halkın bulunduğu gerçeği üzerine inşa edilecek bir modelin, sürdürülebilir bir anlaşmayı mümkün kılacağı gerçeğinin BM Güvenlik Konseyi tarafından anlaşılmasını bekledikleri vurgulandı.