Dünya liderleri İskoçya’nın Glasgow kentinde çevre için bir araya geliyor. Hedefleri, küresel ısınmanın önüne geçebilecek önlemler için taahhütlerin ne kadar yerine getirildiğini görmek ve yol haritasını netleştirmek.
İskoçya’da yapılacak 26’ncı BM İklim Değişikliği Konferansı’nda (COP26), küresel sıcaklık artışının sanayi devri öncesine oranla 1,5 derece ile sınırlandırılmasına odaklanılacak.
Konferanslarda, liderler, 1992 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) uyarınca “tehlikeli iklim değişikliğini önlemek” ve küresel olarak adil bir şekilde sera gazı emisyonlarını azaltmanın yolları üzerinde duruyor, yeni hedefler belirliyor.
Koronavirüs salgını nedeniyle bir yıl ertelenen konferans, 31 Ekim-12 Kasım’da Glasgow kentinde düzenlenecek.
Müzakereler başlayacak
120’den fazla dünya lideri, konferansın ilk birkaç gününde bir araya gelecek. Liderler daha sonra ayrılarak yerlerini müzakereleri yapacak başta çevre bakanları olmak üzere üst düzey yetkililere bırakacak.
Yaklaşık 25 bin kişinin katılması beklenen konferansta görüşmelerin 12 Kasım Cuma günü saat 18.00’de sona ermesi planlansa da geçmiş deneyimler, müzakerelerin cumartesiye ve pazara kadar uzayacağını gösteriyor.
Küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılması hedefleniyor
Bu seneki konferans, ağırlıklı olarak küresel sıcaklık artışının sınırlandırılmasına odaklanıyor. Bu konuda dönüm noktası olarak kabul edilen 2015 Paris İklim Anlaşması’nda ülkeler küresel sıcaklık artışını, sanayi devrimi öncesine oranla 2 derecenin “çok altında” tutmayı taahhüt ederken, bunu 1,5 derece ile sınırlandırmak için çaba göstereceklerini bildirdi.
Bağlayıcı olan bu hedeflere ulaşmak için ülkeler, yakın gelecekte sera gazı emisyonunu azaltmak veya sıfırlamak için bağlayıcı olmayan ulusal hedefler üzerinde de anlaştı.
Ancak bu ulusal hedeflerin, Paris İklim Anlaşması’ndaki sıcaklık hedeflerini tutturmak için yeterli olmayacağı hatta 3 derece veya daha fazla ısınmanın görüleceği belirlendi. Bunun üzerine Fransa’nın talebiyle 5 yılda bir yeni taahhütlerle masaya geri dönülmesini öngören bir mekanizma oluşturuldu. Bu 5 yıl, 31 Aralık 2020’de dolsa da salgın nedeniyle konu görüşülemedi.
Yeni sözler verilmesi isteniyor
Şimdi tüm ülkelerden, 1,5 derece hedefine uygun olarak ulusal hedeflerler belirlemeleri isteniyor. Bilim insanları, dünyanın 1,5 derece hedef için emisyonların 2030 yılına kadar 2010 seviyelerine kıyasla yüzde 45 azaltılması ve ardından da 2050’ye kadar net sıfır emisyona düşürülmesi gerektiğini tahmin ediyor.
BM, eski veya revize edilen ulusal hedeflerin hala yetersiz olduğunu, hedeflerin, gerekli yüzde 45’lik kesintiden çok emisyonlarda yüzde 16’lık bir artışla sonuçlanacağı konusunda uyarıda bulundu.
Gözler Çin, Brezilya, Suudi Arabistan, Rusya ve Avustralya’da
Emisyonda ülke olarak en büyük payı olan Çin’in lideri Şi Cinping’in Glasgow’a gelmesi beklenmiyor. Ancak buna rağmen Çin’in taahhütte bulunabileceği değerlendiriliyor.
Şi, 2020’de Çin’in 2060 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşacağı sözü verse de analistler, Pekin’in uygulamalarının sıcaklığın 1,5 dereceyi aşmasına yol açabileceğini belirtiyor.
Çin’in yanı sıra Suudi Arabistan, Rusya ve Avustralya dahil büyük fosil yakıt üreticileri de taahhütlerini güçlendirmeyi reddediyor. Brezilya ise hala Amazon ormanlarını kesmeyi sürdürüyor.
Sıcaklık artışının etkisi
Paris İklim Anlaşması’nın parçası olan ve 1,5 derecelik bir sıcaklık artışının gezegen için ne anlama geleceğini yakından incelemekle görevlendirilen Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli, 1,5 derece ile 2 derece arasındaki farkın büyük hasarlara yol açabileceğini belirledi.
Buna göre, 1,5 derecelik artış; deniz seviyelerinin yükselmesi, mercan resiflerinin zarar görmesi ve sıcak hava dalgaları, kuraklıklar, seller, daha şiddetli fırtınalar ve diğer aşırı hava koşullarında artışa neden olsa da 2 derecelik artıştan çok daha az etkili olacak.
Mevcut durumda sıcaklıklar halihazırda sanayi öncesi seviyelerin yaklaşık 1,1-1,2 derece üzerinde seyrediyor ve sera gazı emisyonları da artış eğiliminde.
2020’de COVID-19 kaynaklı karantinalar sırasında karbondioksit üretimi düşse de ekonomilerin toparlanmasıyla tekrar yükseldi. 1,5 derece hedefi için küresel emisyonların her yıl yüzde 7 azalması gerekiyor.
Neler yapılması gerekiyor
1,5 derece hedefi için karbondioksit ve diğer sera gazlarının 2050’ye kadar emisyonunun durdurulması şart. Bu noktada fosil yakıtların yakılması, metan gazı oluşturan tarım ve hayvancılık, ağaçların kesilmesi ve bazı endüstriyel işlemler gündeme geliyor.
Geniş karbon depoları görevi gören ormanlar, turbalıklar ve sulak alanların çoğaltılması önlemler arasında sıralanıyor.
Zirvede, 1,5 derece hedefinin yanı sıra yoksul ülkelere iklim konusundaki hedeflere ulaşmaları için yardım edilmesini öngören iklim finansmanı, kömürün aşamalı olarak kullanımına son verilmesi ve doğaya dayalı çözümler de masada olacak.
Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede öncü rol üstlenme sözü veriyor
Ekim başında Paris İklim Anlaşması’nı onaylayan Türkiye, 2053 net sıfır hedefine giden yol haritasını belirleyebilmek amacıyla 2022’nin başlarında kapsayıcı bir İklim Şurası oluşturacak.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının adı “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” olarak değiştiren Türkiye; enerji, tarım, sanayi, ulaşım, ekonominin her sektöründe, iklim gündemiyle uyumlu güçlü politikalar uygulamaya ve küresel iklim eyleminde öncü bir rol üstlenme sözü veriyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da eylülde BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, tedbir alınmadığı takdirde 1,5 derece hedefinin çok da mümkün olmayacağına işaret ederek “Bunun için öncelikle ve en çok da iklim değişikliğine yol açan sorunların ortaya çıkmasında tarihi sorumluluğu olan ülkelerin elini taşın altına koyması şarttır” ifadesini kullanmıştı.
“Kimsenin, ‘Ben güçlüyüm, fatura ödemem’ deme hakkı yok”
“Dünya 5’ten büyüktür” tespitini, iklim değişikliği hususunda da tekrarladıklarını söyleyen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulunmuştu:
“Tabiata, havamıza, suyumuza, toprağımıza, yeryüzüne kim en çok zararı verdiyse, doğal kaynakları kim vahşice sömürdüyse, iklim değişikliğiyle mücadeleye en büyük katkıyı da onlar yapmalıdır. Geçmişten farklı olarak bu defa kimsenin, ‘Ben güçlüyüm, fatura ödemem’ deme hakkı yoktur. Çünkü iklim değişikliği, insanoğluna oldukça adil davranıyor. Avrupalı-Asyalı, Amerikalı-Afrikalı, zengin-fakir farkı dinlemeden herkese aynı muameleyi yapıyor.”