Krizlerin ardı arkası kesilmiyor. Güne Asya’da patlak veren bir krizle başlayıp akşamı ABD’deki çarpıcı bir gelişmeyle sonlandırabiliyoruz. Büyük bir dönüşümün içerisinde olduğumuzun belki de farkında değiliz.
Asya ülkelerinin ekonomik ve diplomatik ağırlıkları artarken Batılı ülkeler bu değişimi sindirebilmekle meşgul.
Safların nasıl şekilleneceğine ilişkin güçlü emareler gelmeye başladı. Gerilimin arttığı bu süreçte, Türkiye bütün taraflarla oturup sağlıklı bir diyalog kurabiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz 15 günde bir yandan Rusya ve Çin devlet lideriyle görüşürken bir yandan da NATO Zirvesi vesilesiyle Batılı ülkelerin devlet başkanlarıyla bir araya gelebiliyor.
Astana’da Avrasya’daki sorunlar masaya yatırılırken Vaşington’da terörle mücadeleden Suriye krizine küresel sınamalar ele alınıyor. Her iki görüşmede de Türkiye masanın ağır topu olarak ortaya çıkıyor. Her iki taraf da Türkiye’nin iki masada aynı anda yer almasından hoşnutsuz değil.
NATO üyesi olan Türkiye, aynı anda hem AB’ye hem BRICS+’ya hem de Şanhay İş Birliği Örgütü’ne üye olmak istiyor. Çünkü Türkiye herhangi bir kalıba sığdırılabilecek bir ülke değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu durumu şu sözleriyle özetliyor: “Bizi, kimsenin kendi dar kalıplarına hapsetmesine izin vermeyiz. Biz ne Batı için Doğu’ya sırtımızı döneriz, ne Doğu için Batı’yı ihmal ederiz.”
Ankara’nın çözümleri herkese fayda sağlıyor
Sistemde tıkanan damarlar, Ankara’nın bulduğu “esnek ve bütün tarafları gözeten” çözümlerle rahatlıyor.
2022’de Tahıl Koridoru Anlaşması’nın mimarı Türkiye sayesinde Afrika’dan Asya’ya milli güvenlik sorunu haline gelen gıda güvenliğine ilişkin endişeler ortadan kalktı.
7 Ekim 2023’te başlayan İsrail’in soykırımına “dur” demek amacıyla ilk zirve İstanbul’da Türkiye’nin önderliğinde gerçekleştirildi.
Çok taraflı platformlardaki çabalarla beraber Ankara’nın ikili çözümleri de bölgesel refaha katkı sağlıyor.
Uzun yıllar iç savaş ve istikrarsızlıkla mücadele eden Somali’ye yardım elini uzatan ilk ülke Türkiye olmuştu. Bugünse Türkiye – Somali ilişkileri yeni merhaleye daha erişti. İmzalanan iş birliği anlaşmalarıyla, büyük bir zenginliğin üzerinde oturan Somali artık kendi zenginliğinden faydalanabilecek. Bu gelişme uluslararası sistem açısından da çok önemli.
Akdeniz ile Güney Asya’yı birbirine bağlayan yegane deniz yolu Süveyş’in girişinde yer alan Somali’deki bir kriz dünya ticaretini sekteye uğratabilir. Türkiye’nin Somali ile baş koyduğu bu ortaklık, sadece iki ülke için değil herkesin çıkarına.
Aynı hafta içerisinde Nijer’e tabiri caizse gerçekleştirilen çıkarma bir milat niteliğinde. Bölgesinde dahi “tecrit” edilen Nijer’e dostluk elini uzatan ilk ülke Türkiye oldu.
Uluslararası kamuoyu Nijer’i doğal kaynaklardan ibaret görüyor olabilir ama Ankara’nın vizyonu girişimci olduğu kadar insani de. Girişimci çünkü Nijer ülke güvenliğini tehdit eden sınamalarla boğuşurken Türkiye bu sorunlara bir çözüm üretilebileceği konusunda kendinden emin hareket ediyor.
Somali’de olduğu gibi kimsenin taşın altına eline koymadığı bir dönemde Türkiye yine elini taşın altına koyuyor. Güvenlikten sağlığa hemen hemen her alanda iş birliği önerisiyle giden Türkiye, Nijer ve Sahel bölgesinde oluşabilecek bir dramın da önünü alıyor.
Zamanın ruhunu yakalayan tek başkent Ankara
“Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözü bugünün dünyasının özeti.
Dost ve düşman tanımlamaları birbirine geçmiş durumda. Sorunların yapısı dahi değişiyor. Bazı aktörler, bu değişimi inatla görmezden gelip üç maymunu oynamaya çalışırken bazılarıysa alışkanlıklarından vazgeçemiyor.
Ankara’nın vizyonuysa diğer aktörlere göre pozitif ayrışıyor. Sorunları kompartımanlara bölüp çözüm odaklı yaklaşımlar benimseyen Ankara’nın politikalarının ortak noktasında insanlık yer alıyor.
Afrika’da bölgesel kalkınma desteklenirken Orta Doğu’da kanayan yara terörle askeri araçlarla mücadele edilirken Basra Kalkınma Yolu gibi projelerle terörün kaynakları kurutulmaya çalışılıyor.
NATO’da Çin ve Rusya’ya ilişkin endişeleri gideren Ankara, Astana’da Batılı ülkelerin çekincelerini Asyalı muhataplarına aktarıyor. Orta Koridor ile de Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlıyor.
Tek kutuplu ya da çift kutuplu dünya tartışmalarını bir kenara bırakmanın artık zamanı geldi de geçiyor.
Zaman bir masa etrafına oturup sorunlara ortak çözümler üretme zamanı. Bu gerçekliğe direnen devletler olabilir ancak Ankara’nın elde ettiği başarılar, diğer devletler açısından da örnek teşkil edebilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın defaatle dile getirdiği gibi daha adil bir dünya mümkün ve bu dünyanın yolu Türkiye’nin yaptığı gibi karşılıklı anlayış ve insanlığın ortak değerlerini savunmaktan geçiyor.