Avrupa’nın en fazla Müslüman nüfusa sahip ülkesi Fransa’da Müslüman karşıtlığı endişe verici boyuta ulaştı.
Fransa’da hem İslamafobik devlet politikaları hem de toplumun ayrımcı tutumu, yaklaşık 7 milyon ile nüfusun yüzde 10’unu oluşturan Müslümanların sorunlarını derinleştiriyor. Fransa’da göçmen karşıtlığı, 2000’li yıllardan itibaren Müslümanlara yönelik ırkçılığa doğru dönüştü.
Müslümanlara yönelik ayrımcı muamelenin kaynaklarının aslında Fransız Anayasası’na dayandığını söylemek mümkün. Anayasada yer alan laiklik ilkesi ve kanun önünde eşitlik ilkesinin yanlış yorumlanması ve uygulanması neticesinde ayrımcı muameleler oluşuyor.
Ülkede Müslüman kimliğiyle kariyer yapmak isteyen kadınlar, yeterli eğitim ve donanıma sahip olsalar da gördükleri ayrımcılık nedeniyle ülke dışında iş imkanları aramak zorunda kalıyor.
Hiçbir camide ezan okunmasına izin verilmiyor
Fransa’da tüm kamu kurumlarında başörtüsü dahil herhangi bir dini sembolün taşınması yasak. Bunun yanı sıra başörtüsü takan annelerin çocuklarının okul gezilerine eşlik etmesine de izin verilmiyor. 7 Eylül 2023 tarihinden alınan bir kararla okullarda abaya giyilmesi yasaklandı. Bu karar sonrası “laiklik” ilkesinin uygulanmasıyla ilgili tartışmalar başladı ancak bir ilerleme sağlanamadı.
Fransa genelinde yaklaşık 2 bin 500 cami bulunmasına rağmen, hiçbir camide ezan okunmasına izin verilmiyor. Bu yasaklar, Fransa’nın laiklik anlayışının bir parçası olarak savunulsa da, birçok kesim tarafından dini özgürlüklerin ihlali olarak değerlendiriliyor.
Yasaklar ülkesi Fransa
Fransa, İslam karşıtı yasaklar konusunda uzun bir geçmişe sahip. İlk olarak 2004 yılında, devlet okullarında başörtüsü ve diğer dini sembollerin yasaklanmasıyla başlayan süreç, 2010 yılında kamusal alanlarda peçe ve burka gibi yüzü tamamen kapatan giysilerin yasaklanmasıyla devam etti. Bu yasaklar, Fransa’nın laiklik ilkesi ve güvenlik gerekçeleriyle savunuldu.
Takvim 2015’i gösterdiğinde bir ortaokul öğrencisi, 2016’yı gösterdiğinde ise bir lise öğrencisi uzun etek giydikleri gerekçesiyle okula alınmadı.
2023 yılına gelindiğinde ise hala bir adım ilerlenmedi hatta okullarda abaya giyilmesi de yasaklandı.
Kadın futbolunda başörtüsü yasak
Fransa Futbol Federasyonu (FFF), 2016’dan bu yana başörtüsü takılmasına izin vermiyor. Bu yasak, kadınların 2014’ten beri başörtüsüyle oynamasına izin veren FIFA kurallarıyla çelişiyor.
2020 yılında kurulan “Les Hijabeuses” adlı topluluk, FFF’nin bu yasağına karşı çıkarak Danıştaya başvuruda bulundu. Ancak olumlu dönüş alamadı.
Fransız sporcular olimpiyatlarda başörtüsü takamıyor
Fransa’nın ev sahipliğinde düzenlenen 2024 Paris Olimpiyat Oyunları’nda ülkesini temsil eden Fransız koşucu Sounkamba Sylla, ülkesinin sporcularına başörtüsüyle katılma izni vermediği açılış töreninde şapka taktı.
Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin başörtüsü ya da dini kıyafetleri yasaklayan bir kuralı yok. Başörtüsü yasağı sadece Fransa vatandaşı sporcuları kapsadığı için Avustralyalı sporcu Tina Rahimi törende başörtüsüyle hazır bulundu.
Olimpiyatlar süresince Fransa’da yarışacak yabancı ülke vatandaşlarına yönelik de yasal kısıtlama söz konusu değil. Ancak eşitlik ilkesi gereğince olimpiyatlarda görev alan Fransa sporcularının dini kıyafet giymeleri yasak.
Sporcuların kamu görevlisi olduğu kabul ediliyor
Fransa Spor Bakanı Oudea-Castera, 24 Eylül 2023’te Paris Olimpiyat Oyunları’nda Fransız sporcuların başörtüsü takmasının yasaklandığını duyurmuş ve sporda “katı bir laiklik” rejimi uygulanmasından yana olduklarını belirtmişti.
Spor Bakanı Oudéa-Castéra, ülkenin milli formasını giyen sporcuların “kamu görevlisi” statüsünde olduğunu da söyledi.
Yasak kararı spor camiasından ve insan hakları kuruluşlarından tepki alırken, Uluslararası Af Örgütü başta olmak üzere birçok kuruluş bir araya gelerek 24 Mayıs’ta, uygulanması kararlaştırılan yasağa karşı IOC’ye bir mektup göndermişti.
Mektupta, hem Paris Olimpiyat Oyunları’nda hem de tüm spor müsabakalarında başörtüsü takan Fransız sporculara yönelik tüm yasakların kaldırılması için IOC’den Fransa’daki spor otoritelerine kamuya açık bir çağrıda bulunması talep edilmişti ancak insan hakları kuruluşlarının bu girişimi sonuçsuz kalmıştı.