Slavin, yaptığı açıklamada, Müslümanlar ile Filistinlileri hedef alan nefret suçlarında yüzde 196’lık bir artış gözlemlediklerini ifade etti.
Konseyin temel amacının, Müslüman kimlikleri sebebiyle ırkçılığa uğrayanların haklarını savunmak olduğunu vurgulayan Slavin, CAIR Chicago Şubesinin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının başladığı 7 Ekim 2023’ten bu yana çeşitli alanlarda destek verdiği hukuki süreçlerde yüzde 97 oranında bir artış yaşandığını, bazı spesifik alanlarda ise bu oranın yüzde 200’e kadar yükseldiğini belirtti.
Slavin, Müslüman ve Filistinli Amerikalıları hedef alan ve Müslüman karşıtlığı olaylarında en çok artış gösteren üç ana başlığın “istihdam davaları, nefret suçları ve okullar” olduğunu vurguladı.
“Bunu özellikle Nisan ve Mayıs 2024’teki kampüslerde, üniversite öğrencilerinin Birinci Anayasa haklarına dayanarak seslerini duyurmak için gösteri düzenlediklerinde gördük. Çeşitli üniversite yönetimlerinin bu protestoları bastırdığını, hatta bazı durumlarda öğrencileri tutukladığını gözlemledik. Bu durum bizim için son derece endişe vericiydi.” diyen Slavin, o dönem kampüs güvenliği veya polis departmanları tarafından yapılan uygunsuz muamelelerle ilgili öğrencilerden birçok telefon aldıklarını söyledi.
Slavin, ayrıca FBI ve federal yetkililerle yaşanan uygunsuz etkileşimlerle ilgili de iletişime geçildiğini aktararak, bunun 11 Eylül sonrası dönemle çok benzerlik taşıdığını vurguladı.
Müslüman biriyle evli olduğunu ve kendisinin de İslam’ı seçtiğini anlatan Slavin, şöyle devam etti:
“Eşimin küçük bir çocukken FBI tarafından ailesinin kapısının çalınmasını anlatma şekli, şu an üzerinde çalıştığımız davalarla neredeyse aynı ve aradan 20 yıl geçti. Bu durumlar bir çeşit cadı avına benziyor ve hiçbir haklı gerekçesi yok. FBI kapıya geldiğinde, ‘FBI kapımda, ne yapmalıyım?’ şeklinde telefonlar alıyoruz. Daha önce böyle bir şey görmemiştik. CAIR Chicago’da sadece bir yıldır çalışıyorum, avukatlarımıza sordum ve daha önce çok nadiren FBI’ın birinin kapısına gittiğini söylediler. Bu, gerçekten korkutucu bir yeni durum.”
Slavin, iş dünyasında da çok sayıda Amerikalı Müslüman çalışanın, özellikle sosyal medya hesaplarında Filistin haklarını savundukları için sansüre uğradıklarını ifade ederek, “Bu vakalardan bazılarında haksız yere işten çıkarma bile gördük.” şeklinde konuştu.
“Dayanıklı olmamak Filistinli kardeşlerimize bir haksızlık olurdu”
Maggie Slavin, Chicago’da 1 Eylül gecesi Filistinli Eyad Zeid’e ait “Nabala Cafe”ye düzenlenen saldırı örneğini vererek, Ekim 2023’ten bu yana geçen senenin başlarına kıyasla nefret suçlarında yüzde 196’lık artış gözlemlediklerini söyledi.
Bu tür vakalarda ABD’li yetkililerin tavrının çok değişken olduğunu söyleyen Slavin, “Bazen bir nefret suçu meydana geldiğinde, polis departmanı tamamen dayanışma içinde olurken, bazen de gerçek manada peşine düşüp onları zorlamak ve bunun bir nefret suçu olduğunu onlara kabul ettirmemiz gerekiyor.” dedi.
Slavin, Nabala Cafe saldırısına ilişkin Chicago Polis Departmanının (CPD) ilk yayımladığı raporda bunun bir nefret suçu olmadığını ve CPD bunu kabul edene kadar yasal olarak sürecin peşinde olacaklarını vurguladı.
“Amerikalı Müslümanların Anayasa’nın Birinci Maddesi’nin sağladığı hakları özgürce kullanabildiğine inanıyor musunuz?” sorusunu Slavin, “Hayır, çünkü Amerikalı Müslüman topluluğundan olan insanların hayatlarının her alanında sansür çok güçlü.” şeklinde yanıtladı.
Slavin, Filistinlilerin haklarını savunanlara “antisemit” yakıştırması yapıldığını belirterek, “Bu, topluluğumuzdaki insanların söylemeye çalıştıklarını çarpıtan ve ciddiyetsiz bir şekilde yansıtan samimiyetsiz bir yaklaşım gibi geliyor bana.” diye konuştu.
“Gerçek antisemitizm, yani Yahudi inancını doğrudan hedef almak, bizim için bir tehdittir; tüm azınlıklar için bir tehdittir.” ifadelerini kullanan Slavin, her şeyin “antisemitizm” olarak lanse edilmesinin bu kavramın ciddiyetini azalttığını söyledi.
Slavin, Chicago’daki Amerikalı Müslümanlar ve Filistinlilerin yaşananlardan nasıl etkilendiği sorusu hakkında da “Bu gerçekten önemli bir soru çünkü cevabın çok fazla bağlam gerektirdiğini ve Chicago’daki Müslüman ve Filistinli Amerikalı topluluğunun şu anki durumunu anlamayı gerektirdiğini düşünüyorum.” diye konuştu.
7 Ekim 2023’ten birkaç gün sonra, Illinois eyaletinde yer alan Plainfield banliyösünde, Filistin asıllı 6 yaşındaki Wadi Al-Fayoumi’nin ev sahibi tarafından katledildiğini hatırlatan Slavin, “Bu, herkesi sarstı ve bu cinayetin ardından insanlar çok gerginleşti. Her ne kadar işimizi kaybetmekten korksak da okuldaki haklarımızı savunmaktan korksak da nerede olursa olsun, Chicago’daki topluluğumuzun güçlü ve dayanıklı olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Slavin, “Dayanıklıyız çünkü Gazze’de ve Batı Şeria’da neler olduğunu görüyoruz ve bu vahşi soykırımı yaşayan Filistinlilerin dayanıklılığına şahitlik ediyoruz. Dolayısıyla, dayanıklı olmamak Filistinli kardeşlerimize bir haksızlık olurdu.” ifadelerini kullandı.
İsrail güçleri tarafından katledilen Amerikalı Türk vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi hakkında ise Slavin, şunları söyledi:
“Kazayla hedef alınmadığını, bilinçli bir şekilde hedef alındığını düşünüyoruz çünkü sosyal medya hesapları aktivizm paylaşımları ile dolu. Ve bu şunu gösteriyor, İsrail güçleri eğer Müslümansanız, Amerikalı olmanızı umursamıyor ve insanlığınızı yok sayıp sizi katledebileceğini gösteriyor.”