Hafta sonu ülkemizde iki güzel festivale katıldım. Ev sahipliğini Adanalı ve Adıyamanlı kardeşlerimizin yaptığı ve büyük emekler sarf ettiği bu etkinliklerde, halkımızın birlik ve beraberlik içinde, partizanlıktan uzak, saf ve samimi ortamlara gerçekten hasret kaldığını fark ettim. Bir yanda halaylar çekiliyor, diğer yanda yöresel kıyafetli insanlarımız ve özenle hazırlanmış yöresel yemekler misafirlere sunuluyordu. Tüm bunların bütününe baktığımızda, örf, âdet ve geleneklerimizin yaşatılması adına ortak bir çabanın olduğunu görüyoruz.
Özellikle sosyo-ekonomik sıkıntıların ve sosyo-kültürel yozlaşmanın yaşandığı bu dönemde, imece usulüyle düzenlenen bu tür etkinliklerde çoluk çocuk, genç yaşlı hep birlikte mutlu bir şekilde vakit geçirebilmek, geleceğimiz ve nesillerimiz için ayrı bir güzellik taşıyor.
Hafta sonundan bugüne, bu iki festivalle ilgili yapılan anlamsız eleştirilere gelecek olursak; bana göre bu eleştirilerin tek bir amacı vardır: Art niyetle algı yaratarak, geçmişte olduğu gibi insanlarımızın arasına nifak tohumları ekmek ve böylece birilerinin çıkar sağlamasına olanak tanımak. Bu ülke, solcusu sağcısı, Limasollusu Karslısı, Baflısı Karpazlısı, Adanalısı Adıyamanlısı ile hepimizindir. Her kültür, kendi coğrafyasının izlerini taşır. Unutmayalım ki köklerimize sıkıca bağlı kaldığımız sürece gökyüzüne istediğimiz kadar dal verebiliriz. Her bir dalımız, her bölgemizin kültüründen beslenir ve zenginleşir. Ancak, kökümüzün sağlam kalması, kültürel değerlerimizin korunması ve toplumsal bilincin artırılması toplumsal barışla mümkündür.
Bunlara ek olarak, ülkemizde eksik olan bir diğer konu ise yöresel sanat ve sanatçılarımızdır. Lütfen toplum olarak sanata ve sanatçılarımıza da sahip çıkalım.
Son olarak, 1. Adana Kebap ve Şalgam Festivali ile 1. Adıyaman Çiğ Köfte Festivali’nde emeği geçen tüm dernek yöneticileri, dernek üyeleri ve katkı veren tüm gönül insanlarına sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.