Medyada öz denetim sağlamak amacıyla 2013 yılından beri faaliyet gösteren Medya Etik Kurulu, bu yıl çoğunluğu internet gazeteleri hakkında 100’ü aşkın şikayeti değerlendirdi.
Kurula göre, “ırkçı ve nefret ifadeleri ile kadını küçümseyen deyimler kullanmak, çocuk hakları ihlali ve özel hayata saygı gösterilmemesi” Kıbrıs Türk basınında etik açısından yapılan yaygın hatalar… Ayrıca, sosyal medyanın kaynak olarak kullanılması da önemli bir sorun olarak niteleniyor.
Medya Etik Kurulu Başkanı Bekir Azgın, kurulun öz denetim oluşturmak amacıyla yola çıktığını belirterek, “uyarma ve kınama” yetkisi olan kurulun ceza vermesinin doğru olmadığını vurguladı.
Medya Etik Kurulu gibi kurulların tüm dünyada bulunduğunu dile getiren Azgın, bu kurulların varlık nedeninin, politikacıları bu konuda yasa yapmak zorunda bırakmamak olduğunu kaydetti. Azgın, “Gazeteciliğe saygı duyduğumuz için oradayız ve gazeteciliğin saygınlığının artırılması için çalışıyoruz” dedi.
Irkçı ve nefret ifadeleri ile kadını küçümseyen deyimler kullanmak, çocuk hakları ihlali ve özel hayata saygı gösterilmemesinin Kıbrıs Türk basınında etik açısından yapılan yaygın hatalar olduğunu ifade eden Azgın, sosyal medyanın kaynak olarak kullanılmasının da büyük bir sorun oluşturduğunu söyledi.
“İŞİMİZ HEM ÇOK, HEM ZOR”
Bu yıl 100’ü aşkın şikâyet aldıklarını açıklayan Azgın, son dönemde şikâyetlerin çoğunluğunun internet gazeteleriyle ilgili olduğunu belirtti.
Sosyal medyanın yaygınlaşmasının etik konusunda büyük çürümelere yol açtığını ifade eden Bekir Azgın, “Geçmişte Medya Etik Kurulu başkanı olsaydım bu kadar çok işimizin olacağını sanmıyorum, işimiz daha az olacaktı. Şimdi hem daha çok, hem daha zor” diye konuştu.
Medya Etik Kurulu Başkanı Bekir Azgın, kurulun çalışmalarını, gazetecilik etiği açısından Kıbrıs Türk basınının durumunu ve geldiği aşamayı Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) değerlendirdi.
DEKLARASYONA 30 MEDYA KURULUŞU İMZA ATTI
Azgın, 27 medya kuruluşunun bir araya gelerek, öz denetim oluşturmak amacıyla Medya Etik Kurulu’nu oluşturduğunu belirterek, medya kuruluşlarının, belirlenen etik ilkeleri kabul ettiklerine dair Medya Etik Kurulu Deklarasyonu’na imza attıklarını kaydetti.
İlk aşamada imza atmayan bazı medya kuruluşların da daha sonra deklarasyona imza attığını söyleyen Azgın, 30 civarında kuruluşun katılımının gerçekleştiğini ifade etti.
2013 yılında kurulan Medya Etik Kurulu’nda 4 gazeteci, üniversitelerin iletişim fakültelerini temsilen 2 kişi ve Barolar Birliği’ni temsilen 1 kişi yer aldığını aktaran Azgın, tüzük gereği, her 3 yılda bir iletişim fakülteleri ve Barolar Birliği’ni temsil eden isimlerin yenilendiğini belirtti.
“TOPLANTILAR HER AYIN İLK SALI GÜNÜ”
Pandemi sürecinde toplantıların aksadığını, çalışmaların internet üzerinden yürütüldüğünü anlatan Azgın, prensip olarak her ayın ilk salı günü toplandıklarını kaydetti ve son 2 aydır yeniden yüz yüze toplantılara başladıklarını söyledi. Bekir Azgın, acil sorunlar çıkması durumunda ay ortasında da ekstra toplantı yapıldığını belirtti.
“BU YIL 100’Ü AŞKIN ŞİKÂYET ALDIK”
Bu yıl 100’ü aşkın şikâyet aldıklarını ve bu şikâyetlerin kurulda değerlendirilerek, kararlar alındığını açıklayan Azgın, kurul üyelerinin bir sorunu gündeme getirme hakkı olduğunu fakat çoğunlukla somut şikâyetleri ön plana çıkarmayı tercih ettiklerini söyledi.
Şikâyetlerin yazılı olarak yapılması gerektiğini anlatan Medya Etik Kurulu Başkanı Azgın, şikâyet edilen konunun örneğin gazete ise kupürünün de gönderilmesi gerektiğini ifade etti.
Televizyonlarla ilgili şikâyetlerin görüntünün de gönderilmesi gerektiği için az sayıda olduğunu dile getiren Azgın, şikâyetlerin çoğunlukla yazılı basın ve internet gazeteleri hakkında olduğunu söyledi. Hakkında şikâyette bulunulan kuruluşlardan karar verilmeden önce savunma aldıklarını belirten Azgın, iki hafta içinde yazılı geri dönüş yapılması için söz konusu kuruluşlara yazı gönderdiklerini kaydetti.
“SON DÖNEMDE ŞİKÂYETLERİN ÇOĞU İNTERNET GAZETELERİYLE İLGİLİ”
Buna karşın internet gazete sahiplerinin birçoğundan yanıt alamadıklarını ifade eden Azgın, son dönemde şikâyetlerinin çoğunluğunun internet gazeteleriyle ilgili olduğunu belirtti. İnternet gazetelerinin çoğunun Medya Etik Kurulu Deklarasyonu’na imza atmadığına dikkat çeken Azgın, Medya Etik Kurulu’nun yayınladığı uyarı/kınama kararlarını içeren açıklamalara da yer vermediklerini kaydetti.
Aynı kuruluşla ilgili çocuk hakları ihlali hakkında ikinci veya üçüncü defa şikâyet almaları durumunda savunma almadan da değerlendirme yaptıklarını kaydeden Azgın, şikâyet ilk defa yapılmışsa mutlaka yazılı savunma istediklerini belirtti. İki hafta içinde gönderdikleri yazıya yanıt alamamaları durumunda da savunma olmaksızın karar aldıklarını dile getiren Bekir Azgın, yayınladıkları açıklamada da karşı tarafın görüşü istenmesine rağmen yanıt vermediğinin belirtildiğini söyledi.
Medya Etik Kurulu Başkanı Azgın, etik dışı bir haberin birçok gazetede yayınlanması ve gazetelerin sadece biri hakkında şikâyet gelmesi veya hiçbiri hakkında şikâyet gelmemesi durumunda kurulun, gazetecilere genel bir hatırlatma yaptığını da belirtti.
“KULLANDIĞIMIZ DİLDE IRKÇI VE NEFRET İFADELERİ VAR… KADINI KÜÇÜMSEYEN DEYİMLERİ KULLANIYORUZ”
“Biz ırkçı değiliz, kimseden de nefret etmeyiz” yaygın söylemine rağmen temelde kullanılan dilde ırkçı ve nefret ifadeleri olduğunu belirten Azgın, “Hem de atalarımızdan gelme, kadınları küçümseyen deyimleri kullanmayı severiz ve bunu yaparken de karşı tarafı incittiğimizi bile fark etmeyiz” şeklinde konuştu. Bunların basında etik açısından yapılan yaygın hatalardan bazıları olduğunu ifade eden Azgın, öte yandan ilkokulu bitiren bireylerin çocuk olmaktan çıktığı izlenimi olduğundan da bahsetti. Bunun yaygın bir mantalite olduğunu kaydeden Bekir Azgın, 18 yaşından küçük bireylerin çocuk olduğuna vurgu yaparak, çocuk haklarına riayet edilmesinin önemini belirtti.
“ÖZEL HAYAT GÖZ ÖNÜNDE TUTULMUYOR”
Haberlerde özel hayatın da göz önünde tutulmadığına işaret eden Azgın, eli kepçeli bir zanlının mahkemeye götürülürken fotoğrafının çekildiğini ve etik dışı başlık atıldığını belirtti. Daha sonra söz konusu zanlının beraat etse bile toplum içinde ilk izleniminin devam ettiğini söyleyen Azgın, “suçluluk, zanlı, sanık” gibi çeşitli safhalarda kullanılması gereken terminolojinin her zaman yerinde kullanılmadığını belirtti.
Azgın, bunun yanı sıra, “Hastanede yatan bir kişinin izin alınmadan söylediklerinin yayınlanması veya fotoğrafının çekilmesinin etik olmadığını anlamakta zorluk çekiyoruz” dedi.
“SOSYAL MEDYANIN KAYNAK OLARAK KULLANILMASI BÜYÜK BİR SORUN”
Gazetecilerin, sosyal medyayı kaynak olarak kullanıp, araştırma yapmadan haber yapmasının da büyük bir sorun oluşturduğunu ifade eden Azgın, sosyal medyada kasıtlı olarak yalan veya başkalarını yanıltmak için bilgiler olabildiğine işaret etti.
Öte yandan Medya Etik Kurulu’nun kuruluşundan bu yana etik açısından bazı konularda ilerleme olduğunu ifade eden Azgın, eskiden intihar haberlerinin çok yaygın olduğunu ve detaylar verildiğini kaydederek, bunun asgariye indirildiğini ve ciddi bir mesafe kat edildiğini söyledi.
Trafik kazası haberlerinde kanlı fotoğrafların yayınlanmasında da büyük bir azalma olduğunu belirten Azgın, eskiden bir olaya karışan Kıbrıs Türkü değilse, muhakkak nereli olduğunun yazıldığına da dikkat çekerek, bu konuda da bir iyileşme olduğunu kaydetti. Azgın, özellikle yapılanın etik olmadığının farkına varılmadığı konular dikkate getirildiği zaman o konularda iyileşme sürecinin başladığını söyledi.
“BENİM ÖZLEDİĞİM NOKTAYA HENÜZ GELMİŞ DEĞİLİZ”
Bazı konularda yaşanan iyileşmelere karşın Azgın, “Benim özlediğim noktaya henüz gelmiş değiliz” dedi.
“AR PERDESİ YIRTILMIŞ OLANLAR HİÇBİR ŞEYİ UMURSAMAZLAR”
Kurulun yasal yaptırımı olmaması nedeniyle uyarıların dikkate alınıp, alınmadığı konusunda görüşü sorulan Azgın, şu yanıtı verdi:
“İnsanları ikiye ayırmak lazım. Bir; ar perdesi yırtılmış olanlar, bir de; yerinde olanlar. Ar perdesi yırtılmış olanlar zaten hiçbir şeyi umursamazlar. Dolayısıyla hiç umurlarında değil, kınanmış, uyarılmış, o bildiği gibi gider. Ama bu işi ciddiye alan gazetecilerimiz, gazetelerimiz vardır. Onlar bunun üzerinde düşünür…”
Azgın, Medya Etik Kurulu gibi kurulların tüm dünyada olduğunu dile getirerek, bu kurulların varlık nedeninin, politikacıları bu konuda yasa yapmak zorunda bırakmamak olduğunu kaydetti. Yasa koyucu politikacının bildiği tek yolun ceza kesmek olduğunu ifade eden Bekir Azgın, öz denetim niyetiyle yola çıkan kurulda üyelerin para almadan gönüllü olarak çalıştığını belirtti.
“GAZETECİLİĞİN SAYGINLIĞININ ARTIRILMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ”
“Gazeteciliğe saygı duyduğumuz için ordayız ve gazeteciliğin saygınlığının artırılması için çalışıyoruz” diyen Azgın, “Bizim ceza vermeye başlamamız doğru değildir, biz onu önlemeye çalışırız” vurgusu yaparak, şöyle devam etti:
“Meslektaşlarımıza diyoruz ki; imza attığınız ilkelere uyun ki politikacıları uzakta tutalım. İşimize karışmasınlar…”
İnternetin çok tehlikeli olduğunu ifade eden Azgın, oraya giren bir bilginin yayılabildiğine ve yıllarca orada kalabildiğine işaret etti. Her gazetenin bir de internet gazetesi olduğuna dikkat çeken Bekir Azgın, bir kişinin bir haberle ilgili haksızlığa maruz kaldığı zaman onu geçici veya tamamen kaldırma yetkisinin düşünülebileceğini ancak bunun da tartışma kaldırır bir konu olduğunu söyledi.
KIBRIS TÜRK BASINININ GEÇMİŞİ VE BUGÜNÜ…
Kıbrıs Türk basınının geçmişi ve bugününü karşılaştıran Medya Etik Kurulu Başkanı Azgın, teknoloji açısında çok ilerleme kaydedildiğini belirtti. Geçmişte gazetecilerin çoğunun gazetecilik eğitimi almadığını dile getiren Azgın, bu nedenle gazetecilik etiğinin çok iyi bilinmediğini, buna rağmen çok hata yapılmadığını ifade etti.
“SOSYAL MEDYANIN YAYGINLAŞMASI ETİK KONUSUNDA BÜYÜK ÇÜRÜMELERE YOL AÇTI”
Günümüze geldikçe gazetecilik fakültesi öğrencilerinin sayısının arttığını kaydeden Azgın, “Fakat sosyal medyanın yaygınlaşması etik konusunda büyük çürümelere yol açtı. Geçmişte Medya Etik Kurulu başkanı olsaydım bu kadar çok işimizin olacağını sanmıyorum, işimiz daha az olacaktı. Şimdi hem daha çoktur, hem daha zordur” diye konuştu.
Medya Etik Kurulu olarak yaşadıkları en büyük sıkıntıya da değinen Bekir Azgın, bunu bir örnekle şöyle anlattı:
“Bir konuda açıklama yaparak, kınıyoruz. Daha sonra şikâyet edenlerden biri telefon edip, ‘Şikâyetimiz vardı, sonuç alamadık’ diyor. Gazeteyi görmediniz mi açıklama yaptık diyoruz. ‘Hepsi o mu, bu kadar olur mu? Bu haberi kaldırmayacak mısınız’ diye soruyor. Dava açmanız lazım diyoruz. ‘Dava açtık ama zaman var bu arada siz haberi kaldıramaz mısınız’ sorusunu soruyor. Hayır, yapamayız, böyle bir hakkımız, yetkimiz yoktur diyoruz. ‘Siz ne işe yararsınız o halde’ diyor.”
“BİZİM KURULUŞ AMACIMIZ FARKLI”
Medya Etik Kurulu’nun, Yayın Yüksek Kurulu ile karıştırıldığını düşünen Azgın, “Çünkü onların karartma cezası verme gibi birtakım hakları vardır. Bizim de o yönde haklarımız olduğu sanılıyor ama yoktur. Bizim kuruluş amacımız ondan tamamen farklıdır. Bunun öğrenilmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.
BRT/TAK