Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ), Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) gurur kaynaklarından biri olarak yıllardır uluslararası bir marka değerine sahip. Akademik kadrosunun üstün başarısı ve öğrencilerinin dünya çapında kazandığı itibara rağmen, DAÜ, yönetimsel zaaflar ve siyasi müdahaleler nedeniyle ciddi bir çöküşün eşiğine gelmiş durumda. Daha da önemlisi, bu durum yalnızca DAÜ’yü değil, KKTC’nin yükseköğretim sistemini de tehdit eder hale gelmiştir.
Akademik Başarı, Yönetimsel Başarısızlık
DAÜ, akademisyenlerinin bilimsel üretkenliği ve başarılarıyla ülkenin eğitim sisteminin gurur kaynağıdır. Ancak bu başarı, yıllardır süregelen yönetimsel beceriksizliklerin ve yanlış kararların gölgesinde kalmıştır. Üniversitenin finansal ve idari sorunları, etkisiz yöneticiler tarafından daha da derinleştirilmiş; buna ek olarak, siyasi müdahaleler ve yanlış stratejiler, DAÜ’yü sürdürülebilir bir geleceğe taşımaktan çok uzakta bırakmıştır.
Siyasilerin Çelişkili Tutumu
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar başta olmak üzere birçok siyasi, DAÜ’yü “KKTC’nin göz bebeği” olarak nitelendirirken, bu söylemlerin samimiyeti sorgulanmaktadır. Siyasiler, fırsat eşitliği ilkesini çiğneyerek yalnızca belirli gruplara ve projelere maddi katkılar sağlamakta, fakat bu katkıların DAÜ’yü kurtarmaya yetmeyeceğini görmezden gelmektedirler. Sorunları çözmek yerine, yalnızca konuşarak gündemde tutmayı görev edinmiş bir siyasi anlayış, DAÜ’nün krizini daha da büyütmektedir.
Turgay Avcı ve YÖDAK Krizi
Eski YÖDAK Başkanı Turgay Avcı’nın yaşadığı problemler ve bu problemlerin DAÜ ile olan bağlantısı, KKTC yükseköğretim sisteminde önemli yaralar açmıştır. Bu süreçte Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın, Turgay Avcı’ya gereksiz ve haksız bir şekilde sahip çıkması, krizin daha da büyümesine yol açmıştır. Avcı’nın görev süresinde yükseköğretim sistemine dair yaşanan sorunlar, etkili bir şekilde çözülmek yerine siyasi örtbaslarla geçiştirilmiş; bu durum, DAÜ gibi köklü kurumların daha fazla zarar görmesine neden olmuştur.
Yükseköğretimde Çöküşe Doğru
DAÜ’nün yaşadığı bu kriz, KKTC yükseköğretim sisteminin geneline sirayet eden daha büyük bir sorunun parçasıdır. Yükseköğretimin finansal, idari ve akademik temelleri hızla zayıflarken, siyasilerin pasif tutumu ve etkisiz müdahaleleri, bu çöküşü hızlandırmaktadır. Cumhurbaşkanı’nın zamanında müdahalede bulunmaması, sistemin kendi içinde çürümesine sebep olmuştur.
Çözüm İçin Atılması Gereken Adımlar
DAÜ’nün ve KKTC yükseköğretim sisteminin bu krizden çıkması için hızlı ve kararlı adımlar atılmalıdır:
1. Liyakat Temelli Yönetim: DAÜ’nün yönetim kadrosu, akademik ve idari tecrübeye sahip, liyakat esasına göre belirlenmiş kişilerden oluşmalıdır.
2. Siyasi Müdahalelerin Sonu: Üniversiteler, siyasi müdahalelerin etkisinden kurtarılmalı ve bağımsız bir şekilde yönetilmelidir. Eğitim kurumlarının, siyasi oyunların bir aracı haline gelmesi kabul edilemez.
3. Şeffaf Finans Yönetimi: Üniversitelerin mali durumu şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılmalı, kaynakların doğru ve verimli kullanımı sağlanmalıdır.
4. Cumhurbaşkanlığı’nın Etkin Rolü: Cumhurbaşkanı, yükseköğretim krizine kayıtsız kalmak yerine aktif bir liderlik sergilemeli ve gerekli reformların gerçekleşmesi için öncü olmalıdır.
Sessizliğin Bedeli
Eğitim, bir ülkenin geleceğini şekillendiren en önemli unsurdur. DAÜ gibi köklü bir kurumun yaşadığı kriz, yalnızca üniversiteyi değil, KKTC’nin eğitimdeki uluslararası itibarını da tehlikeye atmaktadır. Bu noktada siyasi liderlerin ve yetkililerin sessiz kalması, yalnızca sorunun büyümesine hizmet eder. Siyasetçilerin artık sorumluluk alarak gerçekçi ve sürdürülebilir çözümler üretmesi gerekmektedir.
DAÜ’nün ve KKTC yükseköğretiminin kurtuluşu, ancak siyasi çıkarların bir kenara bırakıldığı, liyakat ve şeffaflık temelinde bir reform süreciyle mümkündür. Aksi takdirde, bugünün sessizliği yarının kaybolmuş bir yükseköğretim sistemiyle sonuçlanacaktır.