Almanya, Şubat ayında düzenlenecek erken seçimlere doğru hızla ilerliyor. Şansölye Olaf Scholz’un liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti (SPD), koalisyon hükümetinin dağılması ve güven oylamasını kaybetmesiyle zorlu bir süreçten geçiyor.
Anketlerde ise eski Şansölye Angela Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) önde görünüyor. Ancak asıl dikkat çeken gelişme, aşırı sağ Almanya için Alternatif Partisi’nin (AfD) yükselişi.
Merkel’in CDU’su yeniden güçleniyor
Almanya’yı 16 yıl boyunca yöneten ve istikrarın sembolü olarak görülen Angela Merkel’in partisi CDU, şu anda anketlerde yüzde 30-35 bandında yer alıyor. Merkel’in ardından CDU, Avrupa’da muhafazakar politikaların merkezi olmayı sürdürüyor.
Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İsmail Ermağan’a göre CDU, Olaf Scholz hükümetinin ekonomik kriz, enerji darboğazı ve göç politikalarındaki başarısızlığı sayesinde yeniden halk desteği kazanmış durumda.
Ancak CDU’nun tek başına iktidara gelmesi zor görünüyor. Liberaller (FDP) ile bir koalisyonun en olası senaryo olduğunu belirten Ermağan, “CDU’nun liberallerle ittifakı, ilk tercih olarak öne çıkıyor. Ancak bu ittifak yeterli olmazsa siyasi dengeyi yeniden şekillendirecek yeni ortaklıklar gündeme gelebilir” diyor.
Aşırı sağcıların yükselişte
Almanya’da enerji krizi, hayat pahalılığı ve göçmen politikalarına duyulan tepki, AfD’yi büyük bir siyasi güç haline getirdi. AfD’nin özellikle doğu eyaletlerinde güçlü bir tabana sahip olduğuna dikkat çeken Ermağan, partinin yeni bir protesto kültürünü temsil ettiğini söylüyor. AfD, Rusya-Ukrayna savaşı konusunda farklı bir duruş sergileyerek “Rusya ile diyaloğun sürdürülmesi gerektiğini” savunuyor.
Bu durum, Olaf Scholz hükümetinin sert Rusya karşıtı politikalarına alternatif bir çözüm arayışında olan seçmenlerin ilgisini çekiyor. Ancak AfD’nin aşırı sağcı söylemleri nedeniyle CDU, resmi olarak AfD ile işbirliğine mesafeli duruyor.
“CDU-AfD işbirliği olasılığı var”
Eyalet düzeyinde bazı noktalarda CDU ve AfD’nin sınırlı işbirlikleri dikkat çekiyor. Prof. Dr. İsmail Ermağan, seçim sonuçlarının CDU’yu AfD ile dolaylı ya da doğrudan bir işbirliğine zorlayabileceğini belirtiyor.
Ermağan, “Resmiyette AfD ile çalışmayacaklarını ifade ediyorlar. Ancak seçim sonuçları CDU’yu bu noktada zorlayabilir. Almanya, bu tarz yeni politik işbirliklerine alışmak zorunda kalabilir” diyor.
SPD ve yeşiller düşüşte
Şansölye Scholz liderliğindeki SPD, ekonomik kriz ve enerji politikalarındaki başarısızlık nedeniyle halk desteğini kaybediyor. Ermağan, Scholz’un yönetim performansının beklentileri karşılamadığını vurguluyor. “Olaf Scholz, hem iç hem de dış politikada zorlu konjonktürde yetersiz kaldı. Rusya-Ukrayna savaşı, enerji krizi ve varlıksal korkular, seçmeni aşırı sağa yönlendirdi” yorumunu yapıyor.
Yeşiller Partisi ise enerji krizine çözüm bulamaması nedeniyle kan kaybediyor. Liberallerin (FDP) oy oranı CDU’ya destek verecek düzeyde kalırsa, Almanya’nın yeni yönetimi muhafazakarların öncülüğünde şekillenebilir.
Avrupa’da aşırı sağ rüzgarı
Avrupa genelinde aşırı sağ partilerin yükselişi, Almanya’da da kendini gösteriyor. Fransa’dan İtalya’ya kadar birçok ülkede sağ politikaların güçlenmesi, Almanya’yı da etkisi altına aldı. Almanya’daki erken seçim, sadece ülke içindeki politik dengeyi değil, Avrupa Birliği’nin geleceğini de etkileyecek.
Ermağan’a göre, Olaf Scholz’un dört yıllık yönetiminin ardından CDU ve AfD’nin etkili olacağı yeni bir dönem başlıyor. “Merkel’in CDU’su liderliği yeniden ele geçirebilir. Ancak AfD’nin yükselişi ve liberallerle kurulacak olası koalisyon, Almanya’da yepyeni bir siyasi manzarayı karşımıza çıkaracak” diye ekliyor.
Sonuç olarak, Almanya’yı erken seçimle birlikte zorlu bir siyasi süreç bekliyor. CDU’nun liderliği önde görünse de AfD’nin yükselişi, muhafazakarlar üzerinde baskı oluşturuyor. Şubat seçimleri, Almanya’da ve Avrupa’da yeni bir dönemin başlangıcı olabilir.