Siyaset, bir toplumun geleceğini şekillendiren, toplumsal düzeni inşa eden ve bireylerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen bir süreçtir. Ancak ne yazık ki, zaman zaman siyasetin kirli çarkları, bireysel çıkarlar ve iktidar mücadelesi adına adaletin ve halkın çıkarlarının gölgelenmesine yol açabiliyor. Bugün gelinen noktada, geçmişte bir arada yürütülen politikalar ve oluşturulan ittifaklar, kişisel menfaatler uğruna kolayca hiçe sayılabiliyor. Bu durum, siyasetin temel ilkelerinden biri olan şeffaflık ve güveni zedelemekte, kamuoyunun siyasi aktörlere olan inancını yavaşça yitirmesine neden olmaktadır.
Geçmişte bir araya gelen, farklı siyasi görüşlere sahip olan aktörlerin, aynı masada bölüştükleri güç ve sorumluluklar, bugün kolayca unutulmakta, eski dostlar birer düşman haline getirilmektedir. Bir zamanlar birbirlerini savunan, aynı platformda aynı idealleri paylaşan kişiler, şimdi menfaat farklılıkları nedeniyle birbirlerini karalamaya başlamaktadır. Bu, sadece politik bir çelişki değil, aynı zamanda toplumda büyük bir güven kaybına yol açmaktadır. İnsanlar, siyasi aktörlerin bir zamanlar birbirleriyle kurdukları ittifakları ve paylaşımları unutarak, sadece kişisel çıkarlar doğrultusunda hareket etmelerini görmekte, bu da halkın siyasete olan güvenini erozyona uğratmaktadır.
Siyaset, yalnızca kişisel ikbalin değil, toplumun ortak faydasının peşinden gitmek olmalıdır. Siyasi liderler ve aktörler, kararlarını halkın iyiliği için almalı, birbirlerine karşı dürüst ve şeffaf olmalıdır. Sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden ve geçmişteki ittifaklarını unutan bir lider, kısa vadede güç kazanabilir belki; ancak uzun vadede bu tür bir tutum, hem halkın güvenini hem de siyasi sistemin sağlıklı işlemesini tehlikeye atar. Çünkü bir liderin en değerli sermayesi, halkın güvenidir. Bu güven bir kez kaybedildiğinde, geri kazanılması çok zordur.
Şeffaflık, siyasetin olmazsa olmaz bir ilkesidir. Bir lider, sadece kendi çıkarlarını savunarak halkı kandıramaz. Eğer dün birlikte hareket ettiği kişileri bugün kötü göstererek siyasi avantaj sağlamak isterse, bu sadece politik bir hamle değil, aynı zamanda etik bir sorundur. Siyaset, halkın çıkarları doğrultusunda, adaletli bir şekilde yapılmalıdır. İnsanlar, siyasi aktörlerin söyledikleriyle değil, yaptıklarıyla ölçülmelidir. Dünün dostlarıyla bugünün düşmanlarını yaratan, sadece menfaat odaklı hareket eden liderler, toplumun gözünde güvenilirliklerini kaybetmeye mahkumdur.
Sonuç olarak, siyasette şeffaflık ve dürüstlük, yalnızca liderlerin değil, toplumun her bireyinin sorumluluğudur. Güç paylaşımında adaletli ve eşit olmak, kişisel çıkarları bir kenara bırakıp halkın menfaatini ön planda tutmak, siyasetçilerin en büyük yükümlülüğüdür. Bugün, geçmişteki ittifaklarını unutarak sadece menfaat peşinden koşanlar, unutmasınlar ki halk, onları sadece sözleriyle değil, eylemleriyle de değerlendirecektir. Siyasi liderler, kendi çıkarlarını halkın çıkarlarıyla birleştirebildikleri ölçüde başarılı olabilirler.