İşgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerinden Nebil el-Kurd, İsrail makamlarının tehcir tehdidine karşı her gün nöbet tutuyor.
Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerinden Nebil el-Kurd, İsrail makamlarının tehcir tehdidine karşı her gün evinden çıkarılma korkusuyla sabahlıyor.
Son dönemde evlerinden tahliye edilme tehdidiyle karşı karşıya kalan Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yaşayanların hikayesi, milyonlarca Filistinli için zorunlu göç, yağma ve katliamların simgesi olan 1948’deki Nekbe’ye (Büyük Felaket) kadar uzanıyor.
İsrail’in Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan ettiği tarihte evsiz kalan 28 aile, 1956’da Ürdün aracılığıyla Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yerleştirildi.
Yıllardır burada yaşayan Filistinliler, bugün İsrail makamlarının tehcir tehdidiyle karşı karşıya. İsrail, burada yaşayan Filistinlilerin, evlerini Yahudi yerleşimciler lehine boşaltmasını istiyor.
Mahalle baskılara direniyor
Şeyh Cerrah sakinleri ise onlarca yıldır yaşadıkları evlerinden bugün tekrar çıkarılarak ikinci kez mülteci durumuna düşmek istemiyor. Mahalle sakinleri, İsrail makamlarının baskılarına direniyor.
Mahalle sakinlerinden Filistinli Nebil Dede de İsrail’in baskılarına boyun eğmeyerek, her gece evinde mahalleyi izleyerek nöbet tutuyor.
Sabaha kadar gözüne uyku girmiyor
Gece İsrail güçleri ya da Yahudi yerleşimcilerin mahalleye olası bir baskınına karşı tetikte bekleyen 76 yaşındaki Nebil el-Kurd, ancak gün ağardıktan sonra uyuyor.
Nebil Dede, evlerinden çıkarılma tehdidine karşı her gece sabaha kadar kameralardan mahalleyi izlediğini söyledi.
Mahallenin diğer sakinlerinin de kendisi gibi endişe içinde olduğunu, İsraillilerin baskınından endişe ettiklerini dile getiren yaşlı Filistinli, “Her an evimizden çıkarılmaktan korkuyorum. Bu ev bizim vatanımız. Burada büyüdüm, evlendim. Bütün hayatım burada geçti” dedi.
“Filistinliler köylerinden, evlerinden göç etmek zorunda kaldı”
Daha önce de evlerinden tehcir edildiklerini söyleyen Nebil el-Kurd, yaşadıklarını anlattı.
“Ailemiz aslen Kudüslü. Annem ve babam Kudüs’te evlenmiş, daha sonra Filistin’in kuzeyine göç ederek oraya yerleşmişler. Babam Hayfa Limanı’nda bir restoran açmış. O dönemde biz Nasıra’da oturuyormuşuz ben de orada doğmuşum. Daha sonra babamın restoranının bulunduğu Hayfa’da ikamet ettik. 1948’de savaş başladığında İsrailli çeteler Filistinlilere patlayıcılarla saldırmaya başladı. Bunun üzerine bu bölgelerdeki Filistinliler, köylerinden, evlerinden göç etmek zorunda kaldı. Biz de Kudüs’e geldik.”
Babasının silahlı Yahudi bir örgüt tarafından bir süre alıkonulduğunu daha sonra ailesinin Ürdün’e göç etmek zorunda kaldığını ekleyen Kurd, kısa bir süre Ürdün’de kaldıktan sonra tekrar Kudüs’e döndüklerini söyledi.
BM kuruluşuyla yapılan anlaşma sonucu Şeyh Cerrah’a yerleştiler
Kurd, Kudüs’e döndüklerinde bir süre dedesinin Vadi el-Cevz Mahallesi’ndeki 16 metrekarelik evinde ikamet ettiklerini anlattı.
“1954-1956 yıllarında Ürdün hükümeti ile Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı (UNRWA) arasında anlaşma imzalandı. Kudüs’te bizim de arasında olduğumuz 28 aile, 1956’da Ürdün aracılığıyla Şeyh Cerrah Mahallesi’nde iskân ettirildi. Bu dönemde Ürdün hükümeti bizimle sözleşme yaptı, UNRWA da bizden sığınmacı kartlarımızı aldı ve 1956’da bu evlerde ikamet etmeye başladık.”
Bu tarihten itibaren Şeyh Cerrah’taki evlerinde yaşadıklarını aktaran Kurd, Ürdün hükümetinin buradaki evleri, ikamet eden aileler üzerine kaydetme işlemini tamamlamadığını söyledi.
“İsrail makamları bizi tehcir etmeye çalıştı”
Kurd, Ürdün hükümetinin 1967’de kayıt işlemlerine başladığını ancak savaş başlayınca işlemlerin tamamlanamadığını, bunu İsrail’in yapması gerektiğini ama onun da yapmadığını dile getirdi.
İsrail makamlarının bunun yerine kendilerini tehcir etmeye çalıştığını dile getiren Kurd, ilk olarak 1972’de Yahudi yerleşimci bir örgütün buranın kendilerine ait olduğunu iddia ederek Filistinli 28 aile aleyhine dava açtığını ifade ettiç
“Mahkeme bizim kiracı olmamızı istiyor”
O zamandan bu yana mahkemelerin aralıklarla sürdüğünü ve bugüne dek 12 ailenin zorla tehcir edildiğini kaydeden Kurd, 2020’de kendileri aleyhine yeniden dava açıldığını ve 7 ailenin evini boşaltması yönünde karar çıktığını ancak karara itiraz ettiklerini söyledi.
“Mahkeme, bu evlerin malikinin Yahudi yerleşimciler olduğunu tanımamızı ve bizim kiracı olmamızı istiyor. Bu, bizi her an evlerimizden kovmalarına imkan veriyor. Bu nedenle mahkemenin ‘koruyucu kiracılık’ şeklindeki önerisini reddettik.”
{ilgili-haber-XXX}
İsrail’in tehcir politikasına karşı İslam dünyasından destek beklediklerini vurgulayan Kurd, İslam ülkelerinin özellikle de Ürdün’ün bu konuda net siyasi tutum sergilemesi gerektiğini dile getirdi.
İsrail’in bu politikaları nedeniyle ikinci kez mülteci konumuna düşmekten korkan Filistinli yaşlı adam, “Biz 1948’den beri mağlup olmuş bir halkız. 1948’de evlerimizden zorla çıkarıldık. Bir kez daha çıkarılmak istemiyoruz. İnşallah tekrar tehcir edilmeyiz” diye konuştu.
İsrail tehcirini dünyaya duyuran Filistinli kardeşlerin babası
Nebil Dede, aynı zamanda Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerine yönelik tehcir tehdidinin dünyaya duyurulmasında önemli rol oynayan ve Time dergisinin belirlediği “2021’in En Etkili 100 Kişisi” arasına giren 23 yaşındaki Filistinli aktivist Muna el-Kurd ile ikiz kardeşi aktivist Muhammed el-Kurd’un babası.
Nebil el-Kurd, çocuklarının küçüklüklerinden beri Yahudi yerleşimcilerin mahalledeki ihlallerini belgelemeye ve duyurmaya çalıştığını, büyüdüklerinde de mahallenin sesi olduğunu söyledi.
Instagram’da 2,5 milyonu aşkın takipçileri bulunan Filistinli aktivist kardeşler, yaptıkları paylaşımlarla Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yaşanan hukuksuzlukları ve İsrail polisinin saldırılarını tüm dünyaya duyurmaya çalışıyor.
Muna ve ikiz kardeşi Muhammed’in de aralarında bulunduğu Filistinli aktivistler Şeyh Cerrah’ta yaşananlara dikkati çekmek için Twitter’da #SaveSheikhJarrah etiketiyle bir kampanya başlatmış ve bu etiket kısa sürede dünya gündemine girmişti.
İsrail mahkemesinin kiracılık önerisi
İsrail Yüksek Mahkemesi, 4 Ekim’de Şeyh Cerrah Mahallesi’nde zorla evlerinden çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya olan Filistinli ailelere “koruyucu kiracılık” önerisinde bulundu.
Mahkemenin, Filistinli ailelerin 15 yıl boyunca veya başka bir anlaşmaya varılana kadar “koruyucu kiracı” olarak tanınmasını öngören teklifine göre, evlerine el konulması tehdidiyle karşı karşıya bulunan Filistinli aileler bu süre zarfında, evlerin yapıldığı arazinin sahibi olduğunu iddia eden “Nahalat Shimon” isimli Yahudi derneğine kira ödeyecek.
Kurd ailesinin de içinde bulunduğu Filistinli aileler, mahkemenin bu önerisini reddediyor ve evlerini kaybetmemek için mücadelelerini sürdürüyor.