Son günlerde bazı Türk Devletleri Teşkilatı üyelerinin Güney Kıbrıs’ta büyükelçilik açması ve KKTC’yi tanımayacaklarını açıklamaları kafaları karıştırdı, kalpleri kırdı. Hemen herkes şu soruyu sordu: “Biz ayrı devlet siyaseti izlediğimiz için mi böyle oldu?”
Ama hayır. Mesele sadece o değil. Çünkü yıllarca federasyon istedik, eşitlik dedik, çözüm aradık. Peki o dönemlerde Türk devletleri bizi tanıdı mı? Yine hayır. Demek ki sorun sadece bizden kaynaklanmıyor.
Artık dünya başka bir yere evrildi. Uluslararası ilişkilerde “kardeşlik”, “müttefiklik” gibi kavramlar yerini tamamen çıkara bıraktı. Bugün dost dediğin yarın başka biriyle masaya oturabiliyor. Eğer bu gerçeği kabul etmez, gelişmeleri duygusal gözle okumaya devam edersek, hayal kırıklığı da kaçınılmaz olur.
İşte bakın, bir zamanlar Türkiye ile İsrail’in arası neredeyse tamamen kopmuştu. O dönemde İsrail, Güney Kıbrıs’la yakınlaştı, ortak projelere imza attı. Şimdi ne oldu? Türkiye ile İsrail yeniden masaya oturuyor. Bu süreci kolaylaştıranlardan biri de Türk Devletleri Teşkilatı’nın önemli üyelerinden Azerbaycan. Yani çıkar nerede ise herkes oraya yöneliyor.
Kıbrıs meselesinde ister iki devletli çözüm isteyin, ister federasyon hayal edin… Sonuç değişmiyor. Bu işler artık sadece haklı olup olmamakla değil, gücün nerede olduğuyla ilgili. Onun için aklı başında, ayağı yere basan, soğukkanlı bir duruş şart.
Rahmetli Denktaş’ın bir sözü var: “Bu dava, bir toprak davası değil, bir varoluş davasıdır.” Bu söz bugün de geçerli. Ve Dr. Fazıl Küçük’ün dediği gibi: “Anavatan Türkiye olmadan bu ada Türk kalamaz.”
Bu yüzden herkes ne yaparsa yapsın, kim nereye yanaşırsa yanaşsın, bizim en büyük gücümüz Türkiye’nin yanımızda olmasıdır.
Bazen yalnız kaldığımızı hissedebiliriz ama şunu unutmayalım: Etrafımızda kimse kalmasa da Türkiye’nin varlığı bize yeter