Sosyal medyada aile üyeleriyle birlikte yaptığınız paylaşımlar ileriki zamanlarda canınızı sıkabilir, hatta dava bile edilebilirsiniz. Hem de çocuklarınız tarafından… Çünkü onların da hakkı var.
Ultrason görüntülerinden ilk adımına, en komik halinden ağlamasına her anı sosyal medyada paylaşılan çocuklar henüz büyümediler. Ebeveynleri tarafından habersizce oluşturulan dijital ayak izlerinin geleceklerini nasıl etkileyeceği net değil. Ancak bazı öngörüler var… Onlardan biri, çocuğun kişisel bilgilerini çevrimiçi paylaşmanın, potansiyel bir zarar kaynağına dönüşebileceği. Danimarka’da ailesinin paylaşımları yüzünden mahkemeye başvuran çocuklar ise, geleceğin nasıl şekillenebileceğine dair fikir veriyor.
Siber dünyada çocuklar için ailelerin kuşkusuz denetleyici rolündeler. Çocuğun internete erişimini sınırlayarak, siber zorbalık ve güvenlik tehditlerinin önüne geçmek için çaba harcayan ebeveynler var. Gerçekten de ebeveynler görünüşte çocuklarının dijital dünyasının doğal koruyucusu. Peki, koruyucunun kendisi zarar veriyorsa? Üstelik bunun kaynağı korumaya çalıştıkları çocuklarıyla ilgili kendi paylaşımlarıysa…
Ebeveynler sosyal medyada çocukları hakkında bilgi paylaştıklarında onların rızası olmadan yapar. Bu çağın çocuklarının dijital ayak izleri de önce ebeveynleri tarafından oluşturuluyor. Peki, bu durum çocukların geleceğini nasıl etkiler? Ya bir başkasının izinsizce bir çocuğun fotoğrafını paylaşması suç mu? Pek sorulmayan başka bir soru; afetlerde paylaşılan çocuk fotoğrafları o çocukların travmasını tetikler mi? Bu soruların yanıtlarını, konunun hukuki ve psikolojik boyutuyla birlikte alanında uzman isimlere sorduk.
Bilişim Hukukçusu Sertel Şıracı bize siber dünyada çocuk haklarının önümüzdeki yıllarda daha sık gündem olacağını anlattı. Ancak şimdilik kural koyucular, sosyal medya platformları.
Siber dünyada çocuk hakları için ne gibi düzenlemeler mevcut?
İnternet çocuk hakları konusunda dünyada çok az hukuksal konu var ki bütün ülkeler üzerinde ortak anlaşma sağlasın. Bütün dünya bütün çocuk konularda ortak hareket eder. Bu da bunlardan bir tanesi. Devletlerin bununla ilgi düzenlemeleri var mı dersek, doğrudan, çok sert bir şekilde, özel bir mevzuatla düzenleme yok. Burada kural koyan daha çok platformlar.
Sosyal medya platformlarının kendi toplum kuralları söz konusu, sözleşmeleri söz konusu. Bu işin akışını o kurallar belirliyor. Bir çocuğun istemediğiniz bir görüntü varsa, başvuru yapmanız halinde kaldırmaları gerekiyorsa kaldırıyorlar. Burada ortak bir anlaşma söz konusu. Daha çok uyar- kaldır şikayet tabanlı çalışıyor bu konular. Yoğun bir şikayet gelirse sosyal medya platformunda o zaman devreye topluluk kuralları giriyor.
Habersizce çekilen ve izin alınmadan yayınlanan fotoğraflar için nasıl bir yol izleniyor?
Elbette burada ciddi bir izin sorun çıkıyor zaten. Çocuk da olsa başka biri de olsa izinsiz herhangi bir şeyi paylaşamazsınız, mahremiyet problemi yaratır. Yaptırım da elbette var. Günün sonunda özel hayatın gizliliğini ifşa dediğimiz TCK’da özel düzenleme söz konusu. İzinsiz bir paylaşım söz konusuysa, cezai yaptırım var. Tazminat davasına da dönüştürülebilir. Çocuklar için özel çalışmalar da var. Unutulma hakları üzerinde duruyorlar. Zayıf bir konu da değil, bilinçlenilmesi gereken bir konu. ‘Çocuktur herkes paylaşmıyor mu’ diye bakılıyor belki ama aslında bu konudan rahatsızlık duyulduğu andan itibaren, mağdurların bunu şikayet hakkı söz konusu. Can sıkıcı noktalara gelebilir.
Ailelerin çocuklarının rızası olmadan paylaşım yapmasına yönelik düzenleme var mı ya da gelecekte olabilir mi?
Doğrudan bir düzenleme bulunmasa da talepte bulunulması halinde bu görüntüler kaldırılıyor. Platformların kuralları da bu yönde. Düzenlemeler olacaktır, gidişat bu yönde. İleride de çocuklar büyüdüklerinde dava açabilir bu konuda. Türkiye’de henüz rastlamadım ama dünyada var. Danimarka’da ailelerine dava açan çocuklar oldu. Lehlerine de sonuçlandı ama bunlar pratikte çok mümkün mü? Çok karşılaşmıyoruz çünkü masrafı, maliyeti de var. Derdiniz sadece içeriği kaldırmaksa, irtibat kuruyorsunuz, içerik kaldırılıyor. Ama bu aralar ciddi çalışmalar var bu konuda.
Çocuklarla ilgili düzenlemelerimiz ağır. Bütün dünyada böyle. Çocuk zaten 4-5 yaşında çocuğunuz rızasını alsak ne olur diye bakılıyor. Çocuk zaten 13 yaşına kadar ya da 15 yaşına kadar zaten vermiş olduğu rızanın çok bir hükmü yok. Zaten reşit olma yaşı on sekiz. Dört, beş yaşında bir çocuk için, ‘ona sorduk, o istedi’ gibi bir savunma söz konusu dahi olamaz. Bu tür savunmalar bazen geliyor. Bazı velilerin çocuklarını bu şekilde paylaşımı gelecekte sorun haline gelecek elbette. Gelecekte daha büyük sorunlar göreceğiz çünkü bu çocuklar büyüyecek, bu çocuklar örneğin belki bir gün belediye başkanı adayı olacak. Çocuklukta çekilen anları internette olacak… Bunu kaldırabilenler olabileceği gibi kaldıramayanlar da olabilir ilerde.
Çocuklarını paylaşarak gelir elde eden ebeveynler de mevcut. Bu konuda nasıl bir görüş hakim?
Velilerin çocuk üzerinden gelir elde etme modelleri var. Reklam, sponsorluk benzeri şekillerde… İçerik ileride çocuğu çok rahatsız etmeyecek şeylerse, zaten gelir de çocuğun faydalanabileceği yere aktaran hassasiyetteyse veliler, bu duruma daha ılımlı bakılabiliyor. Ancak çocuk üzerinden para kazanılıyor ve onun için kullanılmıyorsa, bunlar problemli konular.
Burada yükselen bir trend var. Elimizdeki mevzuatlar şu an için yeterli ama önümüzdeki yıllarda yeni düzenlemeler, emsal kararlar gelebilir. Siber dünyada çocuk haklarından önümüzdeki dünyada görüş ayrılığı olmadan daha çok konuşuluyor olabilir.
Her anı sosyal medyada paylaşılan çocuklar ilerde nasıl problemlerle karşılaşabilir?
Konunun psikolojik boyutu ile ilgili sorularımızı da Psikiyatri Uzmanı Prof. Nesrin Dilbaz’a yönelttik. Dilbaz, “çocuklarınıza ilerde zarar vermeyecek anları paylaşın” uyarısında bulunuyor.
Ebeveynler bu tür paylaşımların gelecekte ne tür riskleri olduğunu bilemeyebiliyorlar. Çocukların bir unutulma hakkı var. O resimlerin paylaşılması bu haklarını o çocukların elinden almış oluyor. Bu nedenle bakıldığında,psikolojik olarak da ileride çocuğa sorun yaratmaması açısından bakarsak, o zaman çocuklarımızın onaylanabileceği anları paylaşmanın psikolojik olarak problem yaratacağını düşünmüyorum. Yani paylaşım bir kişilik ihlali olmuyor burada ama neyin paylaşıldığını ve hangi ortamda paylaşıldığı önemli bir nokta. Özel hayatı ya da şerefi üzerinde herhangi bir negatif iz bırakmayacak durumlar olmalı.
Çünkü bunlar kişisel gelişim açısından ilerde sorun olabilir. Utanmasına ya da küçük düşmesine neden olabilecek fotoğrafların yayınlanması çocukları olumsuz etkiler. Kötü niyetli insanların eline geçebilir. İleride çocukları bu anlamda istismar edebilirler. Onun için paylaşılan fotoğrafların niteliği ve paylaşılan kişilerin sayısı, somut olaylar diye bakarsak, o zaman ileride çok ciddi bir problem yaratmayacaktır. Mesela bir doğum günü, mesela bir 10 Kasım kutlaması, okula ilk başladığı gün gibi çocuğun daha onurlanabileceği ona olumsuz kullanılmayacak bazı şeylerin kullanılabileceğini düşünüyorum.
Pek konuşulmayan bir konu da afetten kurtarılan çocuk fotoğrafları. Bu fotoğraflar yıllar sonra dahi o afetle birlikte anılmaya devam ediyor. Doğru bir yaklaşım mı o fotoğrafları yayınlamak?
Çok haklısınız. Bakın sadece çocuklar değil insanların fotoğrafları da kullanılıyor. Yasal olarak çocukların fotoğraflarının yayınlanması için ebeveynlerinden, kendilerinin fotoğraflarının yayınlanması için kendilerinden izin alınması gerekiyor. Yani o biçimde, o vaziyette yayınlanmak konusunda izin verilip verilmemesi ile ilgili… Ama birçok yerde bu yapılmıyor. Yani medya üzerinde maalesef henüz böyle bir denetleme yok. Genel denetlemelere gidiliyor.
Bir patlama olmuştu İngiltere’de hatırlarsanız hiçbir şekilde fotoğraf çekilmemesi kararı çıkmıştı. Yani benzer biçimde de, evet bir fotoğraf çekilebilir o bir simge olabilir ama çocuğun yüzü karartılabilir ya da flulaştırılabilir. Yani kimlik bilgilerinin saklı olması burada çok önemli. Çünkü çocuk o sırada bununla ilgili rıza verebilecek bir bilinçte değil. Duygusal olarak istismar. O bu çocuğun o fotoğrafları defalarca gösterilmesi o anın tekrar yaşatılmasına neden oluyor.
Peki, o çocuklar büyüdüklerinde bu tür fotoğraflar travmalarını tetikleyebilir mi?
Çocuk ya da bir yetişkin olarak baktığımızda travmanın unutulması gerekiyor. Yani travmayı tekrar tekrar yaşatmak, travma sonrası stres bozukluğunu artıran bir şey. Beyin şöyle çalışıyor, travma yaşadığımız olayların çoğunu unutmaya çalışıyor ama her seferinde, siz istemediğiniz halde başka mecralardan bu fotoğraf getirilirse tekrar travmayı yaşıyor oluyorsunuz. Yani travma sonrası stres bozukluğunu arttırabilir ve birileri buna neden oluyor. Böyle bir hakkı yok kimsenin. Aynı şey savaşlar için de geçerli. Yani savaşta ölen çocuklar ya da yaralı kurtarılanlar var. Hepsi için geçerli.
Aynı şey yardım kampanyalarında paylaşılan hasta çocuk fotoğrafları için de geçerli mi?
Duygusal olarak insanları duygusal yönlerini kullanarak yardıma teşvik etmekle ilgili tamamen yanlış. Yardım talep ederken o çocuğun yüz ifadesini oraya koymanız gerekmiyor. Ama yüz ifadesi olursa gözleri bakışı, o zaman biraz daha merhamet, acıma duygusu artıyor. İnsanlar daha fazla yardımda bulunuyor. Bu bir gerçek. Ama yüzlerinin karartılması kişisel hakları.