Yerli ve milli imkanlarla üretilecek “oksijenli ferdi kurtarıcılar”, madenler başta olmak üzere farklı endüstrilerde oksijen miktarının yeterli olmadığı ortamlarda kullanıcıya nefes olacak.
TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM), 2012’den bu yana hava tazeleme ve yaşam destek sistemleri üzerine çalışıyor.
Soma faciasından sonra acil durum kaçış maskeleri ve oksijenli ferdi kurtarıcıların yerli imkanlarla üretilmesi için gerekli Ar-Ge çalışmaları gerçekleştirdi.
MAM, oksijen üretici kimyasalların üretimine yönelik Ar-Ge çalışmalarını başarıyla sonuçlandırdı.
Ergonomik, taşınabilir ve modern
Bu kapsamda TÜBİTAK MAM ile kentte 2008’de solunum maskesi tesisi kurarak başladığı üretimini yurt içi ve yurt dışına satış yaparak sürdüren, maden ocaklarından demir çelik fabrikalarına kadar birçok sektöre solunum maskesi üreten MFA Maske arasında “Oksijenli Ferdi Kurtarıcının Geliştirilmesi” projesi imzalandı.
Tamamen yerli ve milli imkanlarla üretilecek ergonomik, taşınabilir ve modern ferdi kurtarıcılar ile kullanıcıya yeterli soluma havasının sağlanması amaçlanıyor.
Projeyle Türkiye’nin bu yöndeki ihtiyaç açığının kapatılması hedefleniyor.
Dünyada 3-4 üreticisi var
MFA Genel Müdürü Fatih Furtun, oksijenli ferdi kurtarıcı denilen Türkiye’de ağırlıklı madencilerin kullandığı kaçış maskeleriyle ilgili bir çalışma başlattıklarını söyledi.
Yaklaşık 18 ay sürmesi planlanan bu anlaşmayla teknoloji transferi yöntemiyle bu ürünü yerli ve milli imkanlarla üretmek, uygun fiyatlarla madencilerle buluşturmak istediklerini anlatan Furtun, “Şu anda bu ürünü dünyada 3-4 üretici üretiyor. Oldukça stratejik ve önemli ürünler kategorisinde. Oksijenin bulunmadığı patlama anlarında 30 ve 60 dakikalık versiyonları olan ve çalışanların bulundukları ortamdan güvenli ortama kaçmalarını sağlayan bir cihaz bu. Bu cihazı inşallah 18 ay sonunda Avrupa C belgeleri de alınmış şekilde piyasaya sunmayı hedefliyoruz. Bizim için de oldukça heyecan verici” dedi.
Furtun, Soma maden faciasında birçok maden işçisinin şehit olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:
“Hemen sonrasında TÜBİTAK bir çalışma yaptı. ‘Bunu yerli ve milli imkanlarla nasıl üretebilir, madencilerin güvenliğini nasıl sağlayabiliriz?’ diye. Yıllar içerisinde yaptıkları çalışmalarla içerisindeki kimyasal düzeneğin çalışmasını laboratuvar ortamında tamamladılar. Daha sonra bizimle yapılan görüşmelerde artık bunun nihai ürün haline geçmesi, saha çalışmalarının yapılmasıyla ilgili neler yapabileceğimiz üzerine görüştük ve ortak bir anlaşmaya imza attık. TÜBİTAK’ın geliştirmiş olduğu bu teknolojiyi biz artık seri ürün bazında nasıl yapabiliriz, bunun çalışmalarına başlamış durumdayız.”
Maden, uçak, deniz altı…
Hava beslemeli sistemlerin her ortamda kullanılabilecek ürünler olmadığına dikkat çeken Furtun, “Örneğin madende, uçakta, deniz altında ya da farklı alanlarda oksijenin bittiği anda riske girebileceğiniz yerlerde hava beslemeli sistemleri kullanamıyorsunuz. Bu teknolojilerin ise kendi içerisindeki kimyasaldan kaynaklı oksijen ürettiği için güvenlik anlamında daha üst düzeyde güvenliği var ve saklama ömrü olarak 10 yıla kadar süren, kenarda bekletebileceğiniz bir oksijen kaynağı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla kullanım alanları çok geniş. Sivil kullanımda, maden kullanımında, savunma sanayiinde çok farklı alanlarda kullanımı olan stratejik bir ürün” dedi.
Furtun, TÜBİTAK ile daha önce nanofiber yöntemli filtre üretim sistemleri üzerine çalışma yaptıklarını anlatarak, “Bu bizim ikinci iş birliğimiz. Bundan sonra da özellikle bu teknoloji temelinde farklı alanlara yönelik çok farklı ürünler geliştireceğimizi düşünüyoruz. Bu teknolojileri üretebilir halinde olmamız ülkemizin sanayi anlamında geldiği noktayı da gösteren bir işarettir” dedi.