Aile her çocuğun gelişiminde ve eğitiminde en etkili rolü üstlenen çevrelerden biridir. Yaşamla ilgili bazı davranış kalıpları, sosyal etkileşimlerle ilgili bazı kural ve roller, temel alışkanlıklar günlük ilişkiler sırasında öğrenildiğine göre; aile, çocuk için bütün bu becerilerin temelinin atıldığı ilk yer olarak önem taşır.
Her çocuk doğumdan sonraki büyüme ve gelişme dönemi içinde; fiziksel, zihinsel, dil, motor, sosyal ve duygusal gelişim yönünden bazı becerileri kazanabilmede ya da geliştirebilmede yetişkin desteğine gereksinim duyar. Çocuk için büyük önem taşıyan bu gelişim süreci içinde, anne-babalar genellikle bu görevi üstlenerek çocuklarının ilk eğitimcileri olmaktadırlar. Çocuk, normal gelişen bir çocuk ise; anne-babanın rollerini yerine getirebilmesi duygusal olarak rahat olduklarından çok da zor olmamaktadır. Oysa çocuk özel gereksinimli ise, suçluluk duyma ve acı çekme gibi bazı duygulara bağlı olarak rollerinin yerine getirebilmede zorlanmaktadırlar. Diğer bir deyişle; ailelerin içinde bulundukları bu durumdan ötürü duydukları panik, gelecekte neler yapabileceklerini bilmemenin verdiği üzüntü, kaygı ya da korku anne-babaları olumsuz yönde etkilemektedir. Sıklıkla özel bir çocuğa sahip olan aileler yaşadıkları problemleri kendi kişisel sorunları olarak algılamaktadırlar. Oysa özel gereksinimli çocuğa sahip tüm ailelerde benzer sorunlar yaşanmaktadır. Ancak yaşanan problemlerin yoğunluğu yetersizliğin tipine, derecesine bağlı olarak değişebilmektedir. Çocuğun yetersiz olarak algılanması ve aile bütünlüğünün bozulduğu inancının taşınması sadece otistik çocuğa zarar verecektir. Bu nedenle; çocuğun gereksinimlerinin karşılanmasına yönelik amaçların belirlenmesi, bu amaçları yerine getirebilmek için belirli bir zamanın ayrılması, aile içindeki diğer bireylerin gereksinimlerinin dengelenmesi ve üstlenilen sorumlulukların paylaşılması ile ailenin yaşantısının daha az zedelenmesi sağlanmış olacaktır. Otistik bir çocuğu büyütmek, çocuk ve aile arasında tercih yapılması şeklinde algılanmamalıdır. Aile bir bütündür ve bu bütünlüğünün bozulmaması gerekir. Otistik çocuk kadar aile içindeki diğer bireylerin de önemli olduğu unutulmamalıdır. Otistik bir kardeşe sahip olma anne-babalar kadar kardeşleri de olumsuz etkilemektedir. Otistik bir kardeşe sahip olan çocuk/çocuklar bir yandan kardeşlerinin farklılığını anlamaya çalışırken diğer yandan da normal bir kardeşe sahip akranlarına göre daha fazla sorumluluk aldıklarını ve anne-babalarından daha az ilgi gördüklerini düşünebilmektedirler. Ayrıca kızgınlık, kıskançlık, kaygı, utanç ve reddetme gibi olumsuz duygular yaşayabilirler. Tüm bu duyguların dengelenmesinde anne-babanın tutumları ve durumu kabullenmeleri son derece önemlidir.
Otistik çocuğu olan birçok aile, çocuklarına karşı neler yapacaklarını ya da çocuğun kendi yaşantılarını ne yönde etkileyeceğini bilememenin endişesini taşımaktadır. Bu endişelerin temelinde; ailelerin bilinmeyene karşı duydukları korku yatmaktadır. Otistik çocuğu olan ailelerden bazıları zaman zaman kendilerine olan güvenlerini yitirdiklerini hissederler. Bu tip duyguların yaşanmasına ne neden olmaktadır? Birincisi ve en önemlisi; otizmin nedeninin henüz kesin olarak bilinmemesidir. Anne-babalar tanımlanması oldukça güç olan bir seri davranış (sallanma, dönme, parmak ucunda yürüme vb.) ile karşı karşıya kalmaktadırlar. İkincisi; ailenin otizmi kabul etmesi ile birlikte; çocuğun günlük bakımı, toplum içine kaynaştırılması ya da eğitimi için gerekli koşulları sağlamak gibi bazı sorumlulukları yüklenmek zorunda kalmasıdır. Başlangıçta kimden nasıl yardım alacağını bilemeyen aile bireylerinin kendine yönelik olumsuz duygular geliştirmesi normaldir. Aile bireyleri gereken desteği aldıkça kendilerine olan güvenlerini yeniden kazanmış olacaklardır. Üçüncüsü; otizmden kaynaklanan problemler nelerdir?, problemlere nasıl çözüm bulunabilir? gibi bazı sorulara tam olarak karşılık bulunamaması sonucunda ebeveynler kendilerini yetersiz hissedebilmektedirler.
Anne-babaların yeterliliğini ya da kendilerine olan güvenlerini destekleyici yöntemlerden biri de; ailelerin otistik çocuğun bakımı, eğitimi ve sağlığına yönelik tüm girişimlerde bilgili ve becerikli hale gelmelerine yardımcı olmaktır. Bu da çocuğun doktoru, eğitimcisi ve ihtiyacı olduğu alanlarda destek alacağı diğer meslek elemanları ile kurulan sağlıklı iletişim ile gerçekleşebilir. Uzmanlar ve aile iletişiminde her iki tarafın da çocukla ilgili fikirlerinin, ilgilerinin ve beklentilerinin birbirine paralellik göstermesi önemlidir.