Yemenli milletvekili ve eski Taiz Valisi Ali el-Mimari, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) destekli Güney Geçiş Konseyi’nin (GGK) ülkenin güneyinde gerçekleştirdiği “isyanın” Suudi Arabistan’ı Abu Dabi ve Tahran karşısında zayıflattığını belirtti.
Daha önce 7 ay kadar Taiz Valiliği de yapan milletvekili Mimari, geçici başkent Aden’de yaşanan gelişmeler, Yemen hükümeti ile GGK arasında 2019’da imzalanan ancak uygulanamayan Riyad Anlaşması, Suudi Arabistan’ın bu konudaki tutumu ve BAE’nin bölgedeki faaliyetleri gibi konularda AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Riyad Anlaşması’nın pek çok engelle karşılaştığına işaret eden Mimari, Suudi Arabistan’ın GGK’nin taahhütlerini yerine getirmemesinden ve anlaşma maddelerini uygulamaktan kaçınmasından usandığını söyledi.
Mimari, “Suudi Arabistan (anlaşmanın gözetmeni) BAE tarafından desteklenen GGK’nin davranışlarını kontrol eden dış iradeyi dikkate almadı.” dedi.
Suudi Arabistan’ın ülkenin güneyindeki siyasi krizi ciddiyetle ele aldığına dikkati çeken Mimari, ancak Riyad’ın başlangıçta anlaşmanın maddelerinin süresi içinde uygulanması konusunda kararlı bir yaklaşım takınmadığını, bu durumun da GGK’ye anlaşma karşısındaki yükümlülüklerinden kaçabilme fırsatı verdiğini ifade etti.
“GGK’nin isyanı, Riyad’ı zayıflatıyor”
Mimari, hükümet güçleriyle şiddetli çatışmaların ardından Ağustos 2019’dan bu yana GGK’nin kontrolü altında bulunan Aden’de yaşananları, bölgesel lider olarak Suudi Arabistan’a bir meydan okuma şeklinde değerlendirdi.
Milletvekili Mimari, “GGK’nin gerçekleştirdiği isyan Suudi Arabistan’ı Abu Dabi ve Tahran lehine zayıflatıyor. Ayrıca Riyad’ın en tehlikeli jeostratejik bölge olan Yemen’in güneyi ve Kızıldeniz’deki konumunu ve rolünü de zayıflatıyor.” ifadelerini kullandı.
“Aden’de yaşananlar, doğrudan Suudi Arabistan’ın nüfuzunun dışında kalan, parçalanmış bölgelerde faaliyet göstermeyi amaçlayan İran tehdidine hizmet ediyor.” diyen Mimari, olayla rın ayrıca Riyad’a rakip olan Abu Dabi’nin bölgedeki rolünün bağımsızlığını artırdığını, Suudi Arabistan’ın ortaklarını ve nüfuzunu Yemen’den tasfiye ettiğini aktardı.
BAE’nin yıkıcı ajandası
Mimari, “BAE, Mart 2015’te çatışmaların patlak vermesinden bu yana Taiz’de yıkıcı bir ajanda uyguladı.” diye konuştu.
Yemen hükümetini destekleyen koalisyon güçlerinin ikinci büyük ortağı olan BAE’nin Taiz’in kurtarılmasını veto ettiğini belirten Mimari, ordunun, Husilerle mücadele için silah ve askeri teçhizata erişiminin engellendiğini söyledi.
Mimari, Abu Dabi’nin 2016’da sund uğu, Savunma ve İçişleri Bakanlıkları ile meşru kurumlar haricinde kendisine bağlı askeri ve güvenlik güçleri oluşturma teklifinin kabul görmemesinin ardından BAE’nin Taiz aleyhindeki saldırgan tutumunun arttığına dikkati çekti.
BAE’nin bundan sonra kaos ve söylentileri provoke ettiğini, Taiz’in farklı bölgelerindeki askeri isyanları desteklediğini kaydeden Mimari, Abu Dabi’nin ayrıca Taiz’in batı sahilini merkezden tecrit ettiğini ve o bölgeyi kendisine bağlı askeri oluşumlara teslim ettiğini savundu.
Taiz Valiliği sırasında yaşananlar
Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi’nin Ocak 2016’da aldığı kararla Taiz Valiliği görevine getirilen ve Husiler ile hükümeti destekleyen güçler arasında yaşanan çatışmaların şiddetlendiği bir dönemde 7 ay bu makamda hizmet veren Mimari, bu görevi vilayetin yaşadığı en zor ve karmaşık dönemde üstlendiğini ifade etti.
Mimari, Taiz’e karşı sorumluluk duygusunun, Husilerle devam eden çatışmalarla eş zamanlı olarak devlet kurumlarının düzenlenmesi ve yeniden faaliyete geçmesi için güçlü bir motivasyon oluşturduğunu dile getirdi.
Görevi sırasında kentteki ablukanın kaldırılması, savunma için askeri tugayların kurulmas ı, savaş yaralarının sarılması ve hükümet kurumlarının yeniden aktifleştirilmesi gibi pek çok dosya üzerinde çalıştığını aktaran Mimari, Ağustos 2016’da Suudi Arabistan’ın desteğiyle Husiler aleyhinde bir askeri operasyonu yürüttüğünü, operasyonun Ed-Dabbab bölgesinden Husilerin kovulmasıyla sonuçlandığını, batıda Taiz ile Aden arasında bir bağlantı hattı açtığını da söyledi.
Yemen’i bekleyen senaryolar
Mevcut duruma bakıldığında Yemen’i bekleyen 3 senaryodan söz edilebileceğini kaydeden Mimari, ilkinin, bu durgunluk halinin devam etmesi, Husiler ve GGK karşısında kararlı bir tutum sergilenmemesi olabileceğini dile getirdi.
Bu senaryonun Yemen’i parçalanmaya, dışarıdan kontrol edilen güçlerin yağmalamasına sevk edeceği uyarısında bulunan Mimari, bu durumun ayrıca Yemen ve Suudi Arabistan’ın güvenliği için ciddi bir tehlike teşkil edeceğini ifade etti.
Mimari, bir diğer senaryonun, Suudi Arabistan’ın Husilerin bölgeye sızma ve güneydeki bölünme tehlikelerinin farkına varması ve hükümet birliklerinin desteğiyle bu tehlikelerle mücadele etmesi olabileceğini belirtti.
Üçüncü senaryoya göre ise varılan mevcut durumun, Yemen’in sağduyulu isimlerini ve özgür oluşumlarını tüm tehlikelerle yüzleşmek için güçlü bir ulusal kitle oluşturmaya sevk edebileceği görüşünü aktaran Mimari, sonuncu olasılığın Husilerin yenilgiye uğramasını, devletin yeniden kurulmasını ve Yemen’in birliğinin muhafazasını içerdiğini sözlerine ekledi.