Evet, bu topraklardan 1893 ile 1963 yılları arasında bir Mehmet Efendi gelip geçti..
Lala Mustafa Paşa Cami’inde Müezzinlik görevi yapıyordu Mehmet Efendi..
Çok eskilerden onu tanıyanların bir kısmı, sufi kültüründen kaynaklı sakal ve bıyık traşından olsa gerek, “Hasan’ın Tek Bıyıklı Mehmet” diye tanırdı onu.
Görevini çok seviyor, bir ezanı veya bir selâyı okuyabilmek adeta can veriyordu Mehmet Efendi..
O dönem de öyle kolay değildi zaten, öyle çıkıp da minarelerden Allah ve Resulü adına milleti camiye veya ibadete çağırabilmek…
İngiliz Koloni yönetimi bir tarafta, Rumların değişik baskıları bir tarafta, dünyanın Kıbrıs’taki politikaları bir tarafta; taraf da çok, baskı da çok kısacası…
Hem gür bir ses lazımdı, hem de davasına inanan, hatta davası için can verebilecek kadar da fedakâr olan; tıpkı Erenköy’de silah taşımak için hem pazulu, hem de mangal yürekli vasıflara sahip gençlerin aranması gibi.
Her manevi değerin içinin boşaltılmaya çalışılması gibi, Mehmet Efendi’nin fedakâr tutumunu da başka mecralara çekmeye çalışan, başka kişilerin yaptığı çalışmaları Mehmet Efendiymiş gibi aktarmaya çalışan, bazı tarih yıkıcıların enkazları; bilgileri sulandırmaya çalışsa da Mehmet Efendi’nin ekteki mezar taşı yazısı herşeyi özetlemektedir aslında.
Konuyu dinleyen arkadaşların bir kısmı, yaşananları günümüz şartlarında düşünerek, bu ve benzeri yaşam öyküleri için “Bunlar hayal ürünü, kim canını feda eder ki?” Gibi cümleler kullandığını ara ara duysak da ; bu toprakların ve İslam Dinin bu günlere ne tarz fedakarlıklar ile geldiğini hepimiz bilmekteyiz…
Günümüzü düşünsenize mesela, herkesin herşeyi var ama herkes şikayetçi.
Hatta kimse halinden memnun değil, kimse bulunduğu yerden hoşnut da değil…
Fedakarlık ile beraber şükrü de kaybettik sanki de…
Biz asıl konuya, Mehmet Efendi’nin bir ezan okumak için yaptığı fedakarlığa gelelim bence.
Anlatılan bilgilere göre, Mehmet Efendi ezan ve Sela okumayı o kadar çok sevip o kadar çok fedakarlık yapmış ki ; günün birinde ezan veya Sela okuyacak kimse kalmayacak endişesine kapılıp kendi sesi ile okunan Selâyı tek kasetli büyük pilli teybine bile kaydederek bunu envanterine almıştı…
Kendinden küçüklere “Ben ölünce Sela okuyacak birini bulamazsanız, teyipten olsun selamı okuyun” vasiyetinde bulunduğu aktarılan bilgiler arasındadır…
Gerçi kendinden genç olan birçok arkadaşından sonra ölen Mehmet Efendi’nin 106 yaşına kadar yaşadığı, hayatındaki yaşam öyküsünün bir kısmının da henüz hayatta iken 1951 yılında Kypraki Epitheorisis Dergisine konu olduğu elde ettiğimiz bilgiler arasındadır.
Fedakarlığın, şükrün ve vefanın nerdeyse son bulduğu bu günlerde, Tek Bıyıklı Mehmet Efendi’yi rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz…