Sporcuların kas performanslarını ölçmek için giyilebilen teknolojiler geliştiren Neurocess firması, İngiltere Premier Lig takımları tarafından tercih edilmeye başlandı. Firma, gözünü şimdi de Amerikan Ulusal Futbol Ligi ve F1 takımlarını çevirdi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ilgili kuruluşu TÜBİTAK’ın desteğiyle 2016 yılında kurulan Neurocess firması, profesyonel sporcuların antrenman analizini çeşitli biyosensörlerden gelen verilerin kullanımıyla yaparak, performanslarını ve fizyolojik durumlarını gözlemleyebilen ve olası sakatlık risklerini hesaplayan giyilebilir bir ürün geliştirdi.
Türk gençlerin kurduğu firma, daha sonra TÜBİTAK’ın KOBİ Ar-Ge Başlangıç Destek Programı kapsamında da desteklendi.
Neurocess Kurucu Ortağı Erhan Ertan, şirketlerini üniversiteden mezun olur olmaz kurduklarını, vücut geliştirmeyle ilgilenen ve aşırı yüklenme nedeniyle sakatlanan arkadaşları nedeniyle böyle bir teknoloji geliştirme kararı aldıklarını söyledi.
Ertan, cihazın yaklaşık 6 yıllık Ar-Ge sonucu ortaya çıktığını belirtti.
“Biz, elektromiyografi sensörleri (EMG) teknolojisi geliştiriyoruz. EKG’ye oldukça benzer bir teknoloji. Kalp ritmini ölçmeye yarayan EKG birçok kişi tarafından biliniyor. EMG de kasın elektriksel aktivasyonunu ölçmeye yarayan sensörler. Bu teknolojiyle profesyonel sporcuların üzerine antrenman öncesinde sensörler yapıştırılıyor. Daha sonra kaslarının ne kadar güçlü, ne kadar zayıf olduğu, üzerine ne kadar yük bindiği ve ne kadar yorgun olduğu gibi analizler yapıyoruz. Buradan da sakatlıklarının önüne geçmeye çalışıyoruz ve antrenman performanslarına dair bazı dijital, sayısal veriler sunuyoruz.”
“Önceliğimiz sakatlıkları önden tahmin etmek”
Ertan, geliştirdikleri teknolojinin iki farklı kullanım amacı olduğuna işaret etti.
“Birincisi, sporcuların performanslarını takip ederek hem o performansın artırılmasını sağlıyoruz hem de sakatlığı önleyici bazı algoritmalar sunuyoruz. Hangi kasların, ne kadar güçsüz olduğuna bakıyoruz. Ona göre, ‘Sporcunun bu kası güçsüz, burayı geliştirmesi lazım.’ ya da ‘Bu antrenmanda buraya çok yükleniyor.’ diyoruz. Birinci önceliğimiz sakatlığı önden tahmin edebilmek. İkinci olarak da sakat sporcunun sahaya dönmesini erken kılmaya çalışıyoruz. Sporcuların sahaya dönüş süreçlerinde tekrar sakatlanma riskleri oldukça yüksek. Tam olarak hazır olduktan sonra bunu sağlamaya çalışıyoruz. Bu, sporcuların başarısını çok etkiliyor. Sporcular ciddi maaşlar alıyorlar. Hem boş ödenen maaşlar kulüplere külfet hem de tedavi masrafları ciddi paralar tutuyor. Dolayısıyla aslında iş kaybını minimuma indirmeye çalışıyoruz.”
Ertan, İngiltere’de de ofisleri bulunduğunu ve önceliklerinin global pazar olduğunu söyledi.
“Şu anda İngiltere Premier Lig’de birçok spor kulübüyle anlaşma yapmış durumdayız. İngiltere ve Avrupa’daki büyük liglere yatırımlarımızı artırıyoruz. Hedef kitlemiz olarak aslında orayı belirlemiş durumdayız. Dünyanın ve İngiltere’nin önde gelen kulüpleri cihazımızı kullanıyor. Neredeyse her antrenman öncesi ve sonrasında ya da sakatlanmış sporcuların takiplerinde bizim cihazlarımızdan yararlanıyorlar.”
Ertan, cihazın ilk olarak futbolda yaygın olarak kullanıldığını ancak İngiltere’de ragbi takımlarından da ciddi ilgi görmeye başladıklarını dile getirerek, “Düzenli müşterimiz olan futbol ve ragbi takımları var. Şu anda NFL ve F1 takımlarıyla da iletişim halindeyiz.” bilgisini verdi.
Teknolojilerinin tüm spor dallarında rahatlıkla kullanılabileceğini vurgulayan Ertan, cihazdaki sensörlerin, sporcuların takip edilmesi gereken kas gruplarına uygulandığını ve istenen bölgeye yerleştirilebildiğini kaydetti.