Çin Hong Kong Özel İdare Bölgesi’nde seçim yasasında yapılan değişikliklerden sonra yapılan ilk Yasama Meclisi seçiminin ardından Batı ülkelerinden gelen, “bölgede demokrasinin erozyona uğradığı” eleştirilerine tepki gösterdi.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cao Licien, “5 Göz” istihbarat ittifakı, G7 ülkeleri ve AB’nin eleştirilerini, “Çin’in iç işlerine apaçık müdahale” olarak niteleyerek kınadı.
Sözcü Cao, Hong Kong’da bu yılın başında seçim yasasında yapılan değişiklikleri “Tek Ülke, İki Sistem” politikası ile “Hong Kong’u vatanseverlerin yönetmesi” ilkesinin tam ve layıkıyla uygulanabilmesi ve bölgede demokrasinin gelişimi için gerekli bir adım olduğunu savundu.
“7. Dönem Yasama Meclisi seçimleri yeni seçim sisteminin başarılı bir uygulaması, Hong Kong karakteristiğine ve kentin gerçeklerine uygun bir demokratik sistemin gelişimi yolunda önemli bir sıçrama olmuştur.”
Sözcü Cao, hem 5 Göz İttifakı hem G-7’nin açıklamalarına öncülük eden İngiltere’yi kastederek, “Bazı Batılı ülkeler Hong Kong’un 24 yıl önce anavatana iade edildiği gerçeğiyle yüzleşmeli, Hong Kong’un işlerine ve Çin’in iç işlerine karışmayı bırakmalıdır” diye konuştu.
Katılım yüzde 30,2’de kalmıştı
Çin’in Hong Kong Özel İdare Bölgesi’nde seçim yasasındaki değişikliklerin ardından ilk yasama Meclisi seçimi 19 Aralık’ta yapılmıştı.
Demokrasi yanlısı muhaliflerin dışlandığı, merkezi hükümetin çizgisine yakın adayların yarıştığı seçime katılım yüzde 30,2’de kalmıştı.
İngiltere, ABD, Avustralya, Kanada ve Yeni Zelanda’nın oluşturduğu 5 Göz İttifakı ülkeleri, seçimin ardından dün yayımladıkları açıklamada, “Hong Kong Özel İdare Bölgesi’nin demokratik unsurlarının erozyonundan derin kaygı duyduklarını” bildirmişti.
Açıklamada, seçim yasasındaki değişikliklerin meclisteki doğrudan seçilen sandalye sayısını azalttığı, oy pusulasındaki çeşitliliği azaltan aday belirleme prosedürü getirdiği belirtilerek, “Hong Kong halkının haklarını, özgürlüklerini ve bölgenin özerkliğini baltalayan eylemler, kentin başarısına ilişkin ortak temenniye zarar vermektedir” ifadelerine yer verilmişti.
G7 ve AB’nin ortak bildirisinde de benzer kaygılar dile getirilmişti.
Hong Kong’daki seçim sisteminde değişiklik
Çin Halk Kongresi Daimi Komitesi, 30 Mart’ta Hong Kong Özel İdare Bölgesi’nde seçim sistemini revize eden yasal değişiklikleri onaylamıştı.
Hong Kong’un anayasası niteliğindeki Temel Yasa’nın 1. ve 2. ek maddelerinde yapılan değişikliklerle yerel yasama organı niteliğindeki Yasama Konseyinin sandalye sayısı 70’ten 90’a çıkarılmış, doğrudan seçimle belirlenen sandalye sayısı ise 35’ten 20’ye düşürülmüştü.
Hong Kong Baş Yöneticisi’ni seçmekle görevli Seçim Komitesinin üye sayısı 1200’den 1500’e çıkarılmış, komitenin Yasama Konseyinin 40 üyesini belirlemesine karar verilmişti.
Konseyin kalan 30 üyesinin ise iş ve meslek odaları ile sektör temsilcileri tarafından seçilmesi kararlaştırılmıştı.
Hong Kong’un statüsü
Hong Kong, 1898’de imzalanan “kira sözleşmesi” ile uzun yıllar İngiltere hakimiyetinde kaldıktan sonra 1997’de Çin’e devredilmişti.
İmzalanan ortak deklarasyon çerçevesinde Hong Kong’a 2047’ye kadar basın, ifade, toplanma, inanç ve serbest akademik çalışma gibi özgürlükleri ile bağımsız idari ve hukuki yapısını koruma hakkı tanınmıştı.
Hong Kong, Çin’e bağlı olmasına rağmen kendisine ait para birimi, dil, hukuk sistemi ve kimlik kullanıyor. Özerk yapılı bölgenin sadece savunma ve dış politika gibi konularda Pekin’e bağlı olduğu bu yönetim modeli, “bir ülke, iki sistem” olarak adlandırılıyor.
Pekin yönetiminin son yıllarda Ulusal Güvenlik Yasası gibi yasal değişikliklerle bölgenin özerk yönetim yapısını aşındırdığı eleştirileri yapılıyor.