Araştırmacı yazar Muhammed Lutfi Türkcan, AUKUS ve QUAD girişimlerini Çin’i Hint Pasifik bölgesinde ABD öncülüğünde dengeleme çabası olarak değerlendirdi.
Araştırmacı yazar Muhammed Lutfi Türkcan, TRT World Research Center’da kaleme aldığı “AUKUS ve Güç Politikaları Dengesi’nin Dönüşü” başlıklı yazısında AUKUS anlaşmasıyla oluşturulan bölgesel koalisyonu iç ve dış dengeleme kavramlarıyla açıkladı.
Muhammed Lutfi Türkcan’ın bahsettiği iç dengeleme, tehditler karşısında kendi kendine yetebilmek için ekonomik ve askeri gücü geliştirerek gücü artırmayı hedefleyen devlet faaliyetlerini içerirken söz konusu gelişmenin, askeri modernizasyon, yerli savunma sanayi yatırımları ve ekonomik çıktıların artırılmasıyla mümkün olabileceği ifade ediliyor.
Dış dengeleme, devletin ortak bir tehdide karşı koalisyonlara katılarak güç yeteneklerini artırma çabalarını kapsıyor. Her ne kadar iç dengeleme daha güvenilir olduğu düşüncesiyle devletler için ilk tercih olarak görülse de yetersiz kalındığında devletler dış dengelemeye de başvurulabiliyor.
Söz konusu kavramların ışığında AUKUS anlaşmasının imzalanması, İngiltere ve Avustralya’nın da katıldığı Çin’in Hint Pasifik bölgesinde egemen güç olma girişimlerini engellemeye yönelik ABD öncülüğündeki bir dengeleme çabası olarak düşünülebilir.
ABD yönetimi, Çin’in iddialı faaliyetlerini hem liderliğini yaptığı uluslararası sisteme hem de denizaşırı çıkarlarına karşı tehdit olarak algıladığını ortaya koymuştu. Çin’in ekonomik gelişiminin yanı sıra bir deniz gücü olarak ortaya çıkması ABD’nin bölgedeki endişelerini daha da derinleştirdi.
Çin yönetiminin özellikle Tayvan’a karşı yürüttüğü agresif politikaları ve son dönemde Güney Çin Denizi’nde artan faaliyetleri, Çin’in Hint-Pasifik bölgesine hakim olma girişimleri olarak kabul ediliyor. Bu bağlamda, Çin’e karşı oluşan ve giderek artan tehdit algısı sayesinde ABD’nin AUKUS vasıtasıyla Çin’e karşı dengeleyici bir koalisyon kurma inisiyatifini üstlendiği söylenebilir.
Güç dengesi teori beklentilerinin aksine Asya ülkeleri, Çin’in yükselişine karşı dengeleyici faaliyetlere katılmazken tam aksine Çin ile birlikte hareket ediyor görünüyor. Bu bağlamda, Çin’in artan gücüne rağmen bölgedeki birçok ülke, özellikle ekonomik anlamda Çin ile iyi ilişkiler geliştirdi.
Çin-Avustralya gerilimi
Öte yandan Avustralya’nın 2018’de Huawei 5G kullanımını yasaklama kararı, Pekin yönetimiyle ilişkilerde gerilime neden olan başat gelişmelerden biriydi ve Çin’in kendisine karşı olarak algıladığı “yabancı müdahale karşıtı yasa” da iki ülke arasındaki iplerin gerilmesine neden olmuştu.
Avustralya Başbakanı Scott Morrison, salgın nedeniyle defalarca Çin yönetimini suçlayan dönemin ABD Başkanı Donald Trump’ın destek vererek Kovid-19’un kökeni hakkında uluslararası bir soruşturma çağrısında bulunması ilişkileri daha da kötüleştirmişti.
Söz konusu gelişmelere tepki olarak Çin, Avustralya’dan gelen şarap ve arpa ithalatını sınırlandırmayı ve yüksek vergiler getirmeyi amaçlayan ekonomik yaptırım kampanyası başlatmıştı.
Çin’in Avustralya nezdinde tehdit olarak algılanmasına yardımcı olan ekonomik baskı, Canberra yönetiminin ABD öncülüğündeki güvenlik koalisyonuna katılma kararında anahtar görevi gördüğü kabul ediliyor.
Dörtlü Güvenlik Diyaloğu
ABD’nin Çin’in yükselişine karşı koyma çabalarının AUKUS ile sınırlı olmadığı, Washington’ın, Çin’in ABD karşısında güçlendiği ekonomi ve teknoloji gibi güvenlikle ilgili olmayan konularda bölge ülkeleriyle i birliğini de yoğunlaştırdığı ifade ediliyor. ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya arasındaki Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD), büyük güç rekabetinin hızlandığı zamanda en önemli gruplaşmalardan biri gibi görünüyor.
Temelleri 2004’te Hint Okyanusu tsunamisine yardım çabalarının bir parçası olarak ortaya çıkan QUAD’ın benzer düşüncelere sahip ülkeler tarafından önerilen ve geliştirilen “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” (FOIP) vizyonunun bir bileşeni olarak düşünülebilir.
Dönemin Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin önerisinin ardından kurulan QUAD’ın ilk resmi toplantı 2007’de yapılmıştı.
Hem QUAD hem de AUKUS’un rakip gruplaşmalar olmaktan ziyade, Çin’e karşı bölgesel düzeni koruma fikri etrafında ulusları bir araya getirmeyi amaçlayan ABD liderliğindeki “Özgür ve Açık Hint-Pasifik” stratejisinin kritik bileşenleri olarak görülüyor.
AUKUS’un bölgenin güvenliği için önem arz ederken QUAD ise Çin’in muazzam ekonomik nüfuzu ve teknolojik üstünlüğü sayesinde avantajlı olduğu ekonomi ve gelişen teknolojiler alanlarında Çin ile rekabet için kritik rol oynuyor.
Türkcan’a göre ABD, benzer düşünen ülkelerle ortaklıkları güçlendirerek Çin’e karşı koyma çabalarını hızlandırırken AUKUS konusunda Fransa gibi müttefiklerini yabancılaştırma riskini göze alıyor.
ABD-Fransa denizaltı gerilimi
AUKUS anlaşmasının imzalanmasıyla, dizel motorlu denizaltıların inşası için Avustralya ile 66 milyar dolarlık bir sözleşmeyi kaybeden Fransa’nın kızgın olduğu vurgulanıyor.
Anlaşma, Fransa’ya imzalanmadan birkaç saat önce bildirilmişti. Bu nedenle, Fransız Dışişleri Bakanı anlaşmayı ‘arkadan bıçaklama’ olarak nitelendirmiş ve hükümet hem Washington hem de Canberra’daki büyükelçilerini geri çağırmıştı.
Fransa için, denizaşırı toprakları sayesinde Hint-Pasifik, 1,5 milyon Fransız vatandaşı ve 8 bin askeri içeren önemli bir stratejik ve ekonomik bölge. Ek olarak, Fransa’nın münhasır ekonomik bölgelerinin yüzde 93’ü Hint-Pasifik’te bulunuyor.
Bu hareketin yalnızca ABD ile Fransa arasındaki çatlağı derinleştirme riskini artırmadığını yazan Türkcan, belirtilen niyetlere rağmen son hareket aynı zamanda ABD’nin güvenilirliğinin itibarını da zedelediğini ifade etti.
ABD ve Fransa arasındaki ikili gerilim azalmış gibi görünse de bu olay aynı zamanda uluslararası ortamda hızla değişen dinamiklerin, uzun süredir ayrıcalıklı statüye sahip olan devletlerin, yeni zorluklar karşısında statülerinin daha az geçerli hale gelebileceği gerçeğiyle yüzleşmesini gerektirecek bir durum ortaya çıkarabileceğini de gösteriyor.
Bu bağlamda Türkcan, ABD’nin AUKUS sürecini ele alış biçimini, Washington’un değişen stratejik öncelik ve çıkarlarının yanı sıra belirli ortaklıklar, koalisyonlar ve kurumlara verilen önemdeki kaymaların bir göstergesi olarak değerlendirdi.
Türkcan, Çin’in ABD liderliğindeki koalisyonlara karşı dengeleyici koalisyonlar kurmaya çalışması olasılığının yüksek olduğunu vurgulayarak Pekin’in, onları tarafsız kılmak ve hatta Çin kampına katılmalarını sağlamak için havuç ve sopa yaklaşımıyla ABD liderliğindeki koalisyonun üyeleri arasında bir ayrılık çıkarmaya da çalışabileceğini söyledi.
Çin’in muazzam ekonomik kaynakları ve coğrafi yakınlığı göz önüne alındığında, bölge ülkeleri ABD’nin kendi adlarına bunu yapacağı umuduyla Çin’e doğrudan karşı çıkmaktan kaçınma eğiliminde olabilir.
Dolayısıyla Çin’in kısa ve uzun vadede nasıl tepki vereceği, ABD politikasının gidişatı için belirleyici olacaktır.
Türkcan, ABD’nin hamlelerinin çatışmaların şiddetlenerek bölgedeki barış ve istikrarın ortadan kalkmasına neden olduğu düşünülürse, bölge ülkelerinin büyük güç rekabetinden uzak durmaya çalışmanın yollarını aramalarının beklenebileceğini ifade ederken bölge ülkelerinin AUKUS koalisyonuna verdikleri tepkilerin de farklılaştığının altını çizdi. Filipinler söz konusu savunma paktını desteklerken Endonezya ve Malezya olası bir silahlanma yarışı konusunda endişelerini dile getirdi.