Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Muratağa- Atlılar- Sandallar katliamlarının 47. yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada “Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünden vazgeçilemeyeceğini” bir kez daha belirtti.
Tatar, Kıbrıs’ta ırkçı görmek isteyenlerin katliamlara bakmasını istedi.
Cumhurbaşkanı Tatar’ın yazılı açıklaması şöyle;
“Kıbrıs’ı bir Helen adası yapmak için Yunanistan’daki askeri cunta ile EOKA terör örgütünün gerçekleştirdiği 15 Temmuz 1974 faşist darbesine karşı Anavatan Türkiye’nin uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan garantörlük hakkını kullanarak 20 Temmuz 1974’te başlattığı Barış Harekatı devam ederken, Türk askerinin ulaşamadığı bölgelerde, Rum askeri birlikleri ve EOKA terör örgütü mensupları tarafından işgal edilen Türk köylerinde ırkçılığa ve ırkçı zihniyete dayanan soykırım ve katliam yaşanıyordu.
Muratağa-Sandallar- Atlılar katliamları da Kıbrıs Türk halkına yönelik soykırım ve katliamların en önemli ve en acı örneklerinden biridir. Halkımıza yönelik bu katliamlar ilk olmadığı gibi, bu katliamlar halkımızı yok etmek ve Enosis’i gerçekleştirmek için 21 Aralık 1963 tarihinde başlatılan Kanlı Noel saldırılarının bir devamıdır.
14 Ağustos 1974 günü Muratağa, Sandallar ve Atlılar köylerine saldıran Rum askeri birlikleri ile EOKA mensupları, savunmasız durumda olan bu köylerdeki soydaşlarımızı esir aldıktan sonra katliam çukurlarına gömerek en büyük vahşeti ve en büyük insanlık suçunu işlemişlerdir.
Bu katliamlarda 126 soydaşımız şehit edilirken, en küçüğü 16 günlük Selden Ali Faik en yaşlısı ise 95 yaşındaki Hüseyin Osman olmak üzere, çoğu kadın ve çocuklardan oluşuyordu. Anneleri ile birlikte katledilen çocuklarımızı, katliam çukuruna gömülen ilkokul öğrencilerimizi ve tüm şehitlerimizi unutmak asla mümkün değildir. Onların tek suçu sadece Türk olmaktı ve onlara göre Kıbrıs’ta Türklerin yaşam hakkı yoktu.
Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Muratağa köyünde yürüttüğü kazılarda bulunan ve kimlikleri belirlenen yedisi kız 14 çocuğumuzu ancak geçen yıl defnedebildik. Ve hala daha anneler, babalar ağlıyor. Bu büyük acıyı da unutmak mümkün değildir. Bu arada bu katliamları gerçekleştirenlerin kimlikleri bilinmesine rağmen, bu katillerin Rum Yönetimi tarafından korunması ve yargılanmamaları ile insan haklarından bahsedenlerin buna seyirci kalması da bir diğer insanlık suçudur.
Bugün bizi gerçek dışı iddialarla “ırkçı” göstermeye çalışanlara tavsiyem, bu katliamlara bakarak Kıbrıs’ta gerçek ırkçıların kimler olduğunu görmeleridir.
Bizler, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşma için mücadele ederken, geçmişte yaşananları da dikkate almamız gerekir. Mücadelemiz, halkımızın bir kez soykırımdan geçirilip, katliam çukurlarına gömülmemesi, kendi vatanında kendi devletinin çatısı altında egemen, özgür ve korkusuzca yaşaması içindir. Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü de halkımızın güvenliği, huzuru ve varlığının devamı için gereken en önemli husustur. Bu nedenle Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ile Türk askerinden vazgeçilemez.
Bu acı katliamların 47. yıl dönümünde halkımıza, şehit ailelerine bir kez daha başsağlığı, tüm şehitlerimize de Allah’tan rahmet dilerim. Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun.”