CIA, Havana Sendromu’nun düşman bir güç tarafından ABD’li diplomat ve casusları hedef alan küresel bir kampanya olmadığı sonucuna vardı.
CIA’in, konuya ilişkin raporunun hastalığa yakalananlar arasında hayal kırıklığı yarattığı belirtilirken CIA yetkililerinden konuyla ilgili herhangi bir yorum gelmedi.
Rapora tepki gösterenler, CIA’in bulgularının geçici bir değerlendirme olarak kabul edilebileceğini ve Savunma Bakanlığı gibi konuyla ilgilenen diğer kurumlarla koordineli olmadığını iddia etti.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, 13 Ocak’ta, gizemli hastalığa yakalananların sayısının giderek arttığını ve konu ile ilgili araştırmaların sürdüğünü belirtmişti.
Havana Sendromu nedir?
Adını, ortaya çıktığı Küba’nın başkenti Havana’dan alan gizemli hastalık, ilk olarak 2016-2017 yıllarında Küba’da görev yapan Kanadalı ve ABD’li diplomatlar ile ailelerinde görülmüştü.
Ülkedeki diplomatik personel ve aileleri, baş dönmesi, denge ve duyma kaybı, anksiyete ve “bilişsel sis” diye nitelendirdikleri semptomları bildirmeye başlamıştı.
Bu kişiler, bir anda çevredekilerin duymadığı şekilde gürültüler duyduklarını ve ardından baskı ve titreme hissettiklerini belirtmişti.
Kanada’nın Havana Büyükelçiliğinde görevli personelde, 2017 ilkbaharında “Havana Sendromu” olarak adlandırılan gizemli rahatsızlığın yol açtığı baş dönmesi ve baş ağrısı gibi şikayetler görülmeye başlanmıştı.
ABD’nin Küba’daki büyükelçiliğinde görevli 21 kişide de benzer şikayetler görülmüş, Washington yönetimi, Eylül 2017’de ülkede ikinci derecedeki personelinin büyük bölümünü geri çekmişti.
Küba’da görevliyken gizemli hastalığa yakalanan Kanadalı diplomatlar, Ottawa hükümetine 21,1 milyon dolarlık tazminat davası açmıştı.
Küba hükümeti, ülkede görevli ABD’li diplomatların maruz kaldığı öne sürülen gizemli sonik saldırı iddialarının gerçeği yansıtmadığını açıklamıştı.