Pakistanlı liderler, uluslararası topluma yaptıkları çağrıda, Hindistan’ın Cammu Keşmir’de “işlediği çirkin suçlar” iddiasıyla Yeni Delhi yönetiminin sorumlu tutulmasını istedi.
Başkent İslamabad’da “5 Şubat Keşmir Dayanışma Günü” kapsamında düzenlenen yürüyüşte konuşan Cumhurbaşkanı Arif Alvi, dünyanın Cammu Keşmir’deki insan hakları ihlallerinin farkına varması gerektiğini belirtti.
Alvi, Pakistan’ın Keşmir sorununun Birleşmiş Milletler’in (BM) kabul ettiği halk oylaması ile çözülmesini istediğini belirterek, ülkesinin Keşmir konusundaki duruşundan vazgeçmediğini vurguladı.
Başbakan İmran Han da , uluslararası topluma yaptığı çağrıda, Hindistan’ın Cammu Keşmir’de “işlediği çirkin suçlar” olduğunu öne sürerek, Yeni Delhi yönetiminin sorumlu tutulmasını istedi.
BM’ye Keşmir mektubu
Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi ise BM Güvenlik Konseyi ile BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e gönderdiği mektupta Cammu Keşmir’de kötüleşen insan hakları ve insani duruma işaret etti.
Kureyşi, ülkesinin Hindistan dahil tüm komşularıyla barışçıl çözüm istediğini belirterek, Keşmir sorununun adil çözümünün Güney Asya’da kalıcı barış ve istikrar için önemli olduğunu kaydetti.
“Keşmir Dayanışma Günü”
Pakistan 1989’da 5 Şubat’ı, 75 yıldır çözüme kavuşturulamayan Keşmir sorununa dünya kamuoyunun dikkatini çekmek için “Keşmir Dayanışma Günü” ilan etmişti.
Keşmir sorunu
Nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan Keşmir halkı, 1947’de Pakistan’a katılmaktan yana tavır alsa da dönemin prensi, Hindistan ile birleşmeye karar verdi.
Karara Müslüman Keşmir halkı karşı çıktı.
Pakistan ve Hindistan’ın bölgeye asker göndermesiyle taraflar, 1947’de ilk kez savaştı. İki ülke arasında yine aynı nedenle 1965 ve 1999’da savaş çıktı.
Savaşların ardından sağlanan geçici ateşkes sonucunda Cammu Keşmir’in yüzde 45’i Hindistan’ın, yüzde 35’i Pakistan’ın kontrolünde kaldı.
Bölgenin doğusundaki yüzde 20’lik bir kısım ise sınırdaş Çin’in hakimiyetine verildi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), 1948’den itibaren aldığı kararlarla Keşmir’in askerden arındırılmasını ve geleceğinin halk oylamasıyla belirlenmesini öngörüyor.