Bir yıldır yeni hükümet kurma girişimlerinin devam ettiği Lübnan’da, bu görevi üstlenen üçüncü isim Necip Mikati oldu. Süreçle ilgili ‘olumlu bir atmosfer’ olduğu yönündeki izlenimler, hükümetin yakında kurulabileceği beklentilerini güçlendiriyor.
Bir yıldan beri yeni hükümet kurma girişimlerinin devam ettiği Lübnan’da, bu görev için kolları sıvayan son isim Necip Mikati oldu.
Yaptığı görüşmelerde olumlu bir atmosferin hakim olduğunu sık sık vurgulayan Mikati’nin hükümeti belki de ‘günler içinde’ hayata geçirebileceği dedikoduları da basında dolaşmaya başladı.
Beyrut’u sarsan liman patlamasının birinci yıl dönümüne günler kala ortaya atıla bu iddialar, ‘hükümet kritik gün öncesi açıklanır mı?’ sorusunu beraberinde getirdi.
Farklı din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmeler açısından oldukça kırılgan bir yapıya sahip Lübnan’da hükümet kurma sürecindeki son durum ne?
Lübnan’da 26 Temmuz’da hükümet kurmakla görevlendirilen eski Başbakan Necip Mikati, bu görevi yerine getirmek için hızlı bir görüşme trafiği yürütüyor.
Parlamentodaki siyasi bloklarla ön istişareleri tamamlayan Mikati, Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile de ilk toplantısını, görevi aldıktan bir gün sonra gerçekleştirdi.
Toplantıdan sızan bilgilere göre, Mikati 24 bakanlı ‘uzman hükümeti’ önerisini Avn’a iletti.
Sürecin hızlı ilerlediği yönündeki izlenim ülkede olumlu bir atmosfer yarattı. Son dönemde dolar karşısında rekor düşüşler yaşayan Lübnan lirası bu gelişmelerle kısmi bir toparlama kaydetti.
Mikati’nin her fırsatta yaptığı ‘olumlu bir atmosfer var’ vurgusu ve Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile toplantısından sonra ‘Cumhurbaşkanı ile görüşlerimiz büyük ölçüde örtüşüyor” şeklindeki açıklaması hükümetin ‘günler içerisinde’ doğabileceği beklentisini kuvvetlendirdi.
Şimdi ise gözler hükümetin Beyrut Limanı patlamasının birinci yıl dönümü olan 4 Ağustos’tan önce kurulup kurulamayacağı noktasına odaklandı.
Hizbullah Mikati’nin adaylığına destek verdi
Hükümet kurma görevinin Mikati’ye verilmesiyle ile ilişkin parlamentoda yapılan oylamada Hizbullah milletvekillerinin evet oyu kullanması dikkat çekici bir gelişme olarak kayıtlara geçti.
Hizbullah’ın müttefiki Hristiyan Maruni Cumhurbaşkanı Mişel Avn’a yakın isimler ise çekimser oy kullandı.
İki müttefikin arasındaki tutum ayrışmasının arkasındaki nedenlerle ilgili ise farklı görüşler var.
Kimi uzmanlar, Hizbullah’ın bu hamle ile bir yıldan beri başarısız kalınan hükümet kurma çabalarını baltalayan taraf olmadığını kanıtlamayı hedeflediğini belirtirken, kimisi ise Şii örgütün Sünni blokun uygun gördüğü bu ismi onaylayarak Şii-Sünni blokların arasında gerilime neden olabilecek adımlardan uzak kalmayı tercih ettiğini söylüyor.
Bazı uzmanlar meselenin farklı bir boyutuna da dikkat çekerek Şii Hizbullah’ın Necip Mikati’ye verdiği desteğin Hizbullah’a ‘alerjisi’ bulunan ABD ve Suudi Arabistan gibi aktörlerde Mikati’ye karşı olumsuz tavır tetikleyebileceğini belirtiyor.
Suudi Arabistan ve ABD’nin tavrı ne olacak?
Hükümeti kurma sürecinde özellikle Fransa’nın desteğini arkasına alan Necip Mikati’nin, ABD ve Suudi Arabistan’dan da yeşil ışık alması önemli.
İran destekli Hizbullah’ın Lübnan’da artan nüfuzundan rahatsız olan ABD, son dönemde Hizbullah’ı yaptırımlar yoluyla kısıtlamaya çalışıyordu.
ABD, Lübnan’da reformlar gerçekleştirecek ve Hizbullah’ın etkisini azaltacak yeni bir hükümetin kurulmasını genel prensipte destekliyor. Ancak Washington hükümetteki denge unsuruna özellikle önem veriyor.
Aynı şekilde Lübnan’da Hizbullah’ın yükselişinden rahatsızlık duyan Suudi Arabistan daha önce ülkeye yaptığı cömert maddi yardımları 2016’dan bu yana kesmiş durumda. Bu Lübnan ekonomisinde kötü gidişatı hızlandıran faktörlerden biri.
Lübnan’daki Sünni blokun destekçisi olarak bilinen Suudi Arabistan, Sünni Müstakbel Hareketi’nin Lideri Saad Hariri ile yaşadığı anlaşmazlık nedeniyle 2016’dan bu yana Lübnan’a ‘küskün’ bir tutum benimsiyor.
ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Dorothy Shea ve Fransa’nın Beyrut Büyükelçisi Anne Grillo, Lübnan’daki ekonomik ve siyasi krizi görüşmek üzere 8 Temmuz’da Riyad’da Suudi Arabistanlı yetkililerle görüşmesi Suudi Arabistan’ın Lübnan siyasetinde etkisinin hala kritik önemde olduğunu gözler önüne serdi.
Sızan bilgilere göre, Bu görüşmede Suudi Arabistan Lübnan’a desteğini yeniden sürdürmek için Hariri’nin hükümet kurma görevinden uzaklaştırılması şartını ön koşmuşu.
Necip Mikati’nin ABD ve Suudi Arabistan’dan yeşil ışık alabilmek için iyi ilişkilerinin bulunduğu Ürdün ve Mısır yönetimlerinden destek isteyebileceği belirtiliyor.
Avn’ın blokaj kotası talebi sürecek mi?
Necip Mikati’nin hükümet kurma çabalarında karşılaşacağı meydan okumalardan biri, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın daha önce ısrarcı olduğu kabinenin 3’te 1’ini (Sülüs muattil) elinde bulundurma arzusu.
Bir anlamda blokaj görevine karşılık gelen kavrama tutunan siyasiler, Lübnan Anayasası’nın 69. maddesini esas alıyor. Her ne kadar anayasanın 65. maddesine göre savaş ve barış kararı almak, olağanüstü hal ilan etmek, uluslararası anlaşmalara onay vermek gibi esas konular meclisin 3’te 2’sinin onayını gerektirse de 69. maddenin b fıkrasına göre, hükümetin düşürülmesi için 3’te 1’lik oy oranı yeterli.
Mişel Avn’ın ‘sülüs muattil’ yönündeki ısrarı daha önce Saad Hariri’nin liderliğindeki hükümet kurma müzakerelerinde önemli bir yer tutumuştu.
Hükümetin önünde büyük zorluklar: Elektrik, yakıt ve ilaç kıtlığı
Lübnan’da çözülmesi en acil sorunların başında elektrik hizmetindeki yetersizlik ile ilaç ve yakıt kıtlığı sorunu. Günde 22 saat elektrik kesintilerinin yaşandığı Lübnan’da vatandaşlar araçlarına yakıt alabilmek için saatlerce benzin istasyonlarının kuyruklarında beklemek zorunda kalıyor.
Ülkedeki döviz kıtlığı nedeniyle son dönemde ilaç sektöründe de ciddi bir tedarik sorunu yaşanıyor. Ülkede birçok ilaç bulunamaz hale geldi.
IMF ile anlaşma sağlamak
Yeni hükümeti bekleyen en önemli dosyalardan biri de IMF ile varılmaya çalışılan yeni borç anlaşması. Zira ekonomik krizin pençesindeki Lübnan bir süreden beri gözlediği IMF kurtarma paketine ulaşmak için öncelikle talep edilen reformları gerçekleştirecek yeni bir hükümete ihtiyacı var.
Farklı din ve mezheplere dayalı siyasi bölünmeler nedeniyle oldukça kırılgan bir yapıya sahip Lübnan ekonomisi, 1975-1990 yıllarındaki iç savaştan bu yana en büyük krizi yaşıyor.
Lübnan 2020’nin mart ayında vadesi gelmiş bazı borçları ödeyemeyerek ilk kez temerrüde düşmüştü.
Fransa başta olmak üzere birçok ülke, Lübnan’daki yüksek yolsuzluk nedeniyle şeffaflık mekanizmaları tesis edilmeden ülkeye bağış veya kredi vermekten imtina ediyor.
Liman patlamasından sonra başlayan hükümet krizi sürüyor
Beyrut limanındaki devasa patlamadan sonra Hassan Diyab hükümetinden gelen istifayla ülkede yeni hükümet arayışları maratonu başlamıştı.
Ancak aradan geçen bir yıla rağmen bu çabalar sonuçsuz kaldı. Hükümet kurmakla görevlendirilen 2 ismin başarısız kalmasından sonra Parlamento bu görevi son olarak Necip Mikati’ye devretti.
Daha önce bu görevi üstlenen Lübnan’ın Berlin Büyükelçisi Mustafa Edib, 26 Eylül’de, “Hükümeti kurma görevini aldığım sıradaki mutabakat artık yok” diyerek görevi iade etmişti.
Edib’in sunduğu kabine üzerinde anlaşamayan Müslüman ve Hristiyan siyasi gruplar, 22 Ekim’de hükümeti kurmakla görevlendirilen Müstakbel Hareketi Genel Başkanı Saad Hariri’nin yaklaşık 9 ay süren çabaları neticesinde teknokratlardan oluşacak yeni bir hükümetin kurulmasına da imkan tanımamıştı.
15 Temmuz’da başkent Beyrut’taki Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile bir araya gelen Hariri, görüşme sonrası düzenlediği basın toplantısında, “Cumhurbaşkanı ile anlaşamadığı için hükümeti kurma görevini iade ettiğini” duyurmuştu.