Çin’in Hong Kong Özel İdare Bölgesi Baş Yöneticisi Carrie Lam, 8 Mayıs’ta yapılması planlanan liderlik seçiminde ikinci dönem için aday olmayacağını açıkladı.
Baş Yönetici Lam, bugün COVID-19 salgınındaki durumu değerlendirmek üzere düzenlenen günlük basın toplantısında, söz konusu kararı “ailevi gerekçelerle” aldığını belirtti.
Kararını, merkezi hükümete geçen yıl martta bildirdiğini ifade eden Lam, Pekin’deki yetkililerin durumu saygı ve anlayışla karşıladığını kaydetti.
Görevi bırakmasındaki tek etkenin ailesi olduğunun altını çizen Lam, “Bu, benim bu görev dönemimdeki kişisel başarım ve Hong Kong hükümetinin başarısıyla ilgili bir sorun değil. Bu tamamen benim kişisel arzu ve isteklerimle, ailemin ne düşündüğüyle ilgili. Ailem eve dönme vaktimin geldiğini düşünüyor.” dedi.
Görev dönemindeki performansı ile ilgili sorulara yanıt vermekten kaçınan Lam, merkezi hükümete, kabinesine ve kamu görevlilerine teşekkür etti.
Hükümetin iki numaralı ismi Baş Sekreter John Lee Ka-chiu’nun baş yöneticiliğe aday olacağı iddiasına dair görüşü sorulan Lam, Lee’nin adaylık başvurusu için istifa dilekçesini kendisine sunmadığını ifade etti.
2019’daki hükümet karşıtı protestolar
Hong Kong Üniversitesinden 1980’de mezun olan 64 yaşındaki Lam, mezuniyetinin hemen ardından yerel hükümette çalışmaya başladı. Lam 40 yılı aşkın süre uzman, bürokrat, bakan ve en son baş yönetici olarak görev yaptı.
Baş yöneticiliğe 2017’de seçilen Lam, beş yıllık görevi boyunca büyük sınamalarla karşı karşıya kaldı. Pekin çizgisinde siyaset izlemeyi tercih eden Lam, kentteki demokrasi yanlısı muhalefetin eleştirine hedef oldu.
Haziran 2019’da adli şüphelilerin Çin’e iadesi yasa tasarısına karşı başlayan demokrasi yanlısı protestolar, Lam hükümetine karşı 6 ay süren büyük bir kitle hareketine dönüştü.
Lam hükümeti, tasarı 23 Ekim 2019’da geri çekmesine rağmen protestocular, “demokratik reform” talebiyle ve Çin’in Hong Kong’un demokratik özerkliğini aşındıran adımlarından rahatsızlıklarını dile getirerek gösterilerini sürdürdü.
Kitle protestoları ancak 2019 sonunda COVID-19 salgının ortaya çıkmasıyla sokağa çıkma yasakları ve sosyal mesafe tedbirleriyle yatışabildi.
Ulusal Güvenlik Yasası
Pekin yönetimi, protestoların ardından Haziran 2020’de, “devleti yıkmaya teşebbüs, vatana ihanet ve ulusal güvenliği tehlikeye atan eylemleri” suç haline getiren Ulusal Güvenlik Yasası’nı çıkardı ve bunun Hong Kong tarafından onaylanarak yürürlüğe girmesini sağladı.
İçeriği itibarıyla asıl olarak demokrasi yanlısı protesto hareketini hedef alan yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, Çin medyasınca “Hong Kong’un vatan hainleri” olarak nitelenen muhalif gazeteciler, siyasetçiler, iş insanları ve aktivistlerin “ulusal güvenlik” gerekçesiyle yargılanmalarının önü açılmıştı. Bu kapsamda 100’den fazla muhalif hakkında soruşturma başlatılırken, demokrasi yanlısı çok sayıda sivil toplum örgütü ve medya kuruluşu kapanmak zorunda kaldı.
Lam, bu süreçte demokrasi yanlılarının eleştirilerine karşı yasayı ve yasa kapsamında yürütülen soruşturmaları ve yapılan yargılamaları savundu, Pekin yönetiminin söylemini tekrar ederek “yasanın kaostan düzene geçişi sağladığı” tezini dile getirdi.
ABD’nin yaptırım uyguladığı isim baş yöneticiliğe aday olabilir
Lam’in ardından baş yöneticiliğe Pekin çizgisindeki bir başka ismin Baş Sekreter Lee’nin aday olabileceği öngörülüyor.
Lee, yerel hükümetin müsteşarlığı niteliğindeki, baş yöneticiden sonra en yetkili ikinci konum olan Baş Sekreter görevine Çin Devlet Konseyi tarafından, Lam’ın tavsiyesiyle 25 Haziran 2021’de atanmıştı.
Daha önce İç Güvenlik Sekreteri olan polis kökenli Lee’nin, 2019’da suçluların iadesi yasa tasarısına karşı başlayan hükümet karşıtı protesto hareketinin bastırılmasında ve 2020’de kabul edilen Ulusal Güvenlik Yasası’yla demokrasi yanlısı muhaliflere karşı yürütülen soruşturmalardaki rolü nedeniyle ödüllendirildiği yorumları yapılmıştı.
Baş Sekreter Lee, Baş Yönetici Lam ile birlikte ABD’nin, muhalefete yönelik baskılar nedeniyle yaptırım uyguladığı Hong Konglu yetkililer arasında yer almıştı.