Mağusa Bölgesi Kadın Örgütleri, “Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Birimlerinin” tüm bölgelerde açılmasını ve köy karakollarına uzanacak şekilde bir teşkilatlanma yapılanmasını talep etti.
Mağusa bölgesinden 10 kadın örgütü tarafından yapılan ortak açıklamada, kısa adıyla “İstanbul Sözleşmesi”, açık adıyla ise “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev içi Şiddetin Önlemesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olarak anılan sözleşmenin, Kuzey Kıbrıs’ta da iç tüzüğün parçası haline geldiği hatırlatıldı.
Açıklamada, 3 yıl sonra, 61/2014 sayılı yasa ile bu sözleşmenin devlete dayattığı yükümlülükler çerçevesinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi’nin (TOCED) kurulduğu ifade edilerek, dairenin görevinin, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve mücadelesinde taraf olan birçok devlet kurumu ve sivil toplum örgütünün koordineli çalışmasını sağlamak olduğu kaydedildi.
“DAİRE İŞLEVSİZ BIRAKILDI”
Toplumda Covid-19 sürecinin yıkımıyla fiziksel, cinsel, duygusal, ekonomik her türlü şiddetin arttığı savunulan açıklamada, TOCED yasasının birçok gereğinin yerine getirilmediği ve dairenin işlevsiz bir durumda bırakıldığı öne sürüldü.
Polisin yalnızca Lefkoşa’da bulunan “Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Birimlerinin” tüm bölgelerde açılması ve köy karakollarına uzanacak şekilde bir teşkilatlanma yapılanması talep edilen açıklamada, birimin bulunmadığı bölgelerde kadına yönelik şiddet suçlarına ilişkin yapılan ihbarların yeterince dikkate alınmadığı ve köy yerlerinde bu şikâyetlerin gerçekleşmesinin çok daha zor olduğu ifade edildi. Açıklamada, aleyhinde şikâyet bulunan kimsenin tanıdık ya da akraba olması durumunda ise, kadınların şikâyetinin alınmaktan imtina edildiği ileri sürüldü.
“Hacer Ulaş cinayetinde” yaşananlara değinilen açıklamada, “Polis ve savcılığın kadın cinayetlerini ciddiye almayan ihmalkâr tutumunu kabul etmiyor, kınıyoruz” denilerek, dosyanın kapatılmaması için Polis Genel Müdürlüğü göreve davet edildi.
7/24 hizmet veren profesyonelleşmiş deneyimli bir ekibin neden etkisiz hale getirilmek istendiği sorgulanan açıklamada, “19 Mart 2021 Türkiye Cumhuriyeti’nde, İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin bu kararı almanızda etkisi var mıdır?” sorusu soruldu. Açıklamada, etkin soruşturma yaparak, mücadele yürüten uzmanlaşmış birimi zayıflatmanın, kadına yönelik şiddetle mücadeleye vurulmuş önemli bir darbe olduğu kaydedildi.
Açıklamada, her bölgede şiddet önleme merkezleri ve sığınma evlerinin açılması, Alo 183 ihbar hattına alt yapı kazandırılarak vardiyalı sisteme geçilmesi, sosyal hizmetlere daha fazla bütçe ve personel tahsis edilmesi, polisin kadına yönelik şiddeti önleme birimlerinin her bölgede yaygınlaşması talep edildi.
“3 KADINDAN 1’İ ŞİDDETE MARUZ KALIYOR”
Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan raporlarda dünyada 3 kadından 1’inin yaşamları boyunca bir şekilde şiddete maruz kaldığı belirtildiğine işaret edilen açıklama, şu ifadelerle sonlandırıldı:
“Köklerini çok derin tarihsel, kültürel bir mirastan alan şiddet ve özellikle kadına şiddet olgusu bilinçli, bilimsel, uzmanlaşmış, kolektif bir çaba ve organizasyon gerektirir. Gerek dünyada gerekse ülkemizde önemli bir halk sağlığı ve hak ihlali olan şiddet gerçeği göz ardı edilemez, gizlenemez. Ataerkil düzenden güç alan erkek egemen yönetimler bilmenizi isteriz ki, biz kadınlar yıllardır verdiğimiz mücadelenin geriletilmesine asla izin vermeyeceğiz.”
Açıklamaya imza atan örgütler şöyle:
“Mağusa Kadın Merkezi Derneği (MAKAMER), Yeniboğaziçı Kadınlar Derneği, Akova Kadınlar Derneği, Serdarlı Sağlık ve Kültür Derneği, Mağusa Kültür Derneği, Mesarya Kadınları İnsiyatifi, Kadın Eğitimi Kollektifi, Bağımsızlık Yolu Mağusa Örgütü, CTP Mağusa İlçesi Kadın Örgütü, Kadın Eğitimi Kollektifi.”