Saint Joseph Fransız Hastanesi, İsrail ordusunun ateşinde öldürülen Filistinli kadın gazeteci Şirin Ebu Akile’nin tabutuna saldırıdan İsrail polisini sorumlu tutarak, olayı yargıya taşımak için çalıştıklarını söyledi.
Saint Joseph Fransız Hastanesi Müdürü Cemil Kusa, Kudüs Latin Patriği Pierbattista Pizzaballa, Rum Ortodoks Kilisesi Patriği 3. Theophilos ile Fransız Konsolosluğu ve Vatikan temsilciliğinden yetkililer, İsrail polisinin Filistinli gazeteci Ebu Akile’nin cenazesine ve tabutunu taşıyanlara saldırısını değerlendiren bir basın toplantısı düzenledi.
Hastane Müdürü Kussa, İsrail polisinin hastaneye girdiği, tabuta saldırdığı, acil bölümüne yaptığı baskını gösteren görüntüleri paylaşarak, “Cenazede herhangi bir şiddet yoktu. İsrail polisi doğrudan tabuta saldırdı ve tabutu hedef aldı.” dedi.
Cenazede polise herhangi bir saldırı olmadığını, bilakis polisin saldırgan davrandığını vurgulayan Kussa, görüntüler eşliğinde İsrail polisinin hastane binasının girişini basarak ses bombası ve göz yaşartıcı gaz bombası attığını, bu sırada doğuma gelen bir hamile kadının da kapıda bu saldırıya maruz kaldığını anlattı.
“Hastaneden herhangi bir saldırı yoktu. Tüm hastalar ve ziyaretçiler içeri doğru kaçıyordu. (İsrail polisinin) Tek amaçları hastane binasını basmaktı. Onlara saldırı yapan veya direnen biri yoktu. Bu sırada tabut arabaya yüklenmişti.”
İsrail polisinin ses bombası ve kauçuk kaplı mermiyle müdahalesinde 30 kişinin yaralandığını aktaran Kussa, hastane yönetiminin avukat heyetiyle görüştüğünü ve yargıya başvurmak üzere bir dosya üzerinde çalıştığını söyledi.
Kussa, İsrail polisinin baskınından kısa süre önce AB Filistin Topraklarındaki Temsilcisi ve Fransa’nın Kudüs Başkonsolosu ile birlikte rütbeli polislerle görüştüklerini ve cenazenin barışçıl biçimde hastaneden çıkmasını talep ettiklerini dile getirdi.
Hastane Müdürü, “Filistin bayrakları taşınır ve bazı sloganlar atılmaya devam ederken Ebu Akile’nin cenazesi kapıdan bir santim dışarı çıkarsa, polisin güç kullanarak müdahale edeceği” yanıtını aldıklarını paylaştı.
“Tabuta saldırmaları karşısında şaşkına döndük”
Kussa, basın toplantısının ardından açıklama yaptı.
“Bizler İsrail polisini, cenazeye karşı eylemlerinden dolayı kınıyoruz. Cenaze barışçıldı. Avrupa Birliği Temsilciliği polise cenazenin barışçıl şekilde çıkarılmasını istediğini bildirdi. Bu merasime saygı duymalarını beklerdik. Hastanenin kapılarını açarak karşı taraftan herhangi bir saldırı olmaksızın tabuta saldırmaları karşısında şaşkına döndük. Hastanenin ana girişine, koridorlarına ve acil servise saldırılması karşısında şok yaşadık.”
İsrail polisinin “kendilerine taş atıldığı” yönündeki açıklamasına ilişkin video kayıtlarında bir ize rastlanmadığını aktaran Kussa, polisin cenazede atılan sloganları ve Filistin bayraklarını hedef aldığını ifade etti.
“Bunun Hristiyanlıkla bir alakası yok, bu insani bir durumdu. Benim görevim hastalara sağlık hizmeti sağlamak. Burası bir hastane, savaş sahası değil. (Polis) Hastaneyi savaş alanına çevirdi.”
Kussa, İsrail polisinin tabuta saldırısını değerlendirdi.
“Bu (tabuta saldırılması) insan hakkının ihlalidir. Cenazeyi taşıyanlar gayet barışçıldılar. Polise saldırmadılar, polis direkt tabuta saldırdı. Sizlerin de videoda gördüğü gibi tabut neredeyse düşüyordu. Hedefleri tabuttu.” dedi.
Kudüs’teki Hristiyan Kiliseler de İsrail polisinin saldırısını kınadı
Kudüs’teki Hristiyan Kiliseler adına yapılan yazılı açıklamada da İsrail polisinin Filistinli gazeteci Şirin Ebu Akile’nin cenazesine saldırısı kınandı. Açıklamada, polisin, Hristiyan bir sağlık kurumuna baskın düzenlediği, tabutu taşıyanlara saldırdığı ve müteveffanın hatırasına saygısızlık yaparak tabutun neredeyse düşmesine neden olduğu aktarıldı.
İsrail polisinin, baskını, kauçuk kaplı mermi, ses bombası, göz yaşartıcı gaz ve copla orantısız güç kullanarak müdahalesi “inanç özgürlüğü dahil olmak üzere temel insani haklara, uluslararası normlara ve kurallara karşı feci bir ihlal olduğu” paylaşıldı.
Al Jazeera muhabiri Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesi
Katar merkezli Al Jazeera televizyonunun deneyimli saha muhabiri Şirin Ebu Akile (51), 11 Mayıs’ta İsrail güçlerinin Batı Şeria’da bulunan Cenin’deki mülteci kampına düzenlediği baskını takip ettiği sırada, İsrail askerlerinin açtığı ateşle öldürülmüştü.
Ebu Akile’nin yanında bulunan gazeteci Ali es-Sumudi de sırtından yaralanmıştı.
Ebu Akile’nin görevi başında ve üzerinde “basın” yazılı çelik yelek varken İsrail askerlerince gerçek mermiyle vurularak öldürülmesi tepkilere neden olmuştu.
İsrail’in öldürdüğü Filistinli gazeteci, işgal altındaki Doğu Kudüs’te on binlerce kişinin katılımıyla cuma günü son yolculuğuna uğurlanmıştı.
İsrail polisi, Ebu Akile’nin tabutunu hastaneden alarak işgal altındaki Doğu Kudüs’ün Eski Şehir bölgesine taşımak isteyenlere kauçuk kaplı mermi, ses bombası ve coplarla müdahale etmiş, bu sırada tabutun düşme tehlikesi yaşaması uluslararası kamuoyunda tepkiyle karşılanmıştı.
Polis, Eski Şehir’de ve çevresinde cenazeye katılmak için toplanan gruplara karşı gün boyu güç kullanmıştı.
İsrail polisi, cenazede yaşanan olayları soruşturmak üzere müfettiş görevlendirdiğini duyurmuş ancak açıklamasında polisin tabutu taşıyanlara karşı güç kullanmasına ilişkin detay yer almamıştı.