El Kaide’nin 1 numarası Eymen El-Zevahiri, ABD’nin Afganistan’da insansız hava aracı ile düzenlediği saldırıda öldürüldü. Peki, şimdi El Kaide’yi ne bekleniyor? Bu tür lider kayıplarında örgütler nasıl refleks gösteriyor? Daha da önemlisi, Zevahiri’nin Taliban kontrolündeki Kabil’de öldürülmesi yeni dönemi nasıl etkileyecek? Detaylar haberimizde.
ABD’nin askeri gücü Afganistan’dan ‘kaçarcasına’ ayrılırken başta Taliban yönetimi olmak üzere ülkenin geleceğine dair öngörüler müthiş bir belirsizlik içindeydi. Gelinen noktada Taliban bir yanda ülke içinde durumu ‘düzeltmeye’ çalışırken diğer yandan da ‘dünyaya açılma’ çabaları gösteriyordu.
Neredeyse herkesin ‘ne olacağını anlamak için biraz daha beklemek gerek’ düşüncesiyle hareket ettiği bir dönemde ABD Başkanı Joe Biden kameralar karşısına geçti ve önemli bir açıklama yaptı.
Buna göre, El Kaide’nin Lideri Eymen El-Zevahiri, ABD’ye ait bir insansız hava aracı tarafından atılan füzeyle öldürüldü. Biden bu gelişmeyi duyururken “Başkan Bush, Obama ve Trump dönemlerinde bıkıp usanmadan Zevahiri’yi aramıştık. İstihbarat ekibimiz bu yılın başlarında Zevahiri’nin yerini tespit etti. Aile üyeleriyle yeniden bir araya gelmek için Kabil’in merkezine taşınmıştı” bilgisini de paylaştı.
Daha sonra ABD medyasına kimi bilgiler ‘sızdırıldı’ ve biz de operasyona dair bazı detaylara erişebildik. İddialara göre, ABD bir şekilde Zevahiri’nin Kabil’de bir evde saklandığı bilgisini aldı. Burada bir parantez açalım ve söz konusu evin Taliban hükümetindeki bir bakana ait olduğuna yönelik söylemler olduğunu hatırlatalım.
ABD Başkanı Biden, Mayıs ve Haziran ayı boyunca bilgilendirildi. 1 Temmuz’da ise operasyon planı Başkan’a sunuldu. 25 Temmuz’da saldırı emri verildi ve ABD SİHA’sından ateşlenen bir füze ile El Kaide lideri öldürüldü.
Eymen El-Zevahiri kritik bir isim. 2011’de ABD güçlerinin Usame bin Ladin’i öldürmesinin ardından El Kaide’nin başına geçti. Her ne kadar 2001’de yaklaşık 3 bin kişinin hayatını kaybettiği 11 Eylül saldırılarının organizatörü olmakla suçlansa da farklı faaliyetler için de baş şüpheli idi.
Örneğin, 12 Ekim 2000’de Yemen’deki USS Cole donanma gemisine düzenlenen ve 17 ABD denizcisini öldürüp 30’dan fazla kişiyi yaralayan saldırıyı Zevahiri’nin planladığına inanılıyor. 7 Ağustos 1998’de Kenya ve Tanzanya’daki ABD büyükelçiliklerinin bombalanarak 224 kişinin ölümüne ve 5 binden fazla kişinin yaralanmasına neden olan olaylardaki rolü nedeniyle de Zevahiri ABD tarafından suçlanan bir isimdi.
Zevahiri’nin ölümünden sonra süreç nasıl işleyecek?
El Kaide Lideri Zevahiri’nin neden önemli olduğuna dair genel bir çerçeve çizdikten sonra asıl meseleye gelelim ve bu operasyonun muhtemel yansımalarına bakalım…
Süreci, özellikle istihbari ve askeri konularda önemli çalışmaları bulunan bir isim olan Tolga Ökten ile konuştuk. İlk merak ettiğimiz husus, küresel bir terör örgütünde liderin öldürülmesinin ne gibi sonuçları olabileceği…
Zevahiri’nin öldürülmesini ABD açısından önemli bir istihbarat başarısı olarak değerlendiriyor Ökten. Ancak lider kadro operasyonlarının taktiksel sonuçları ve örgütler üzerinde caydırıcı/zorlayıcı bir etki yaratıp yaratmayacağının terör literatüründe çokça tartışılan bir konu olduğunu da hatırlatıyor.
El Kaide için sonun başlangıcı mı yoksa yeni bir ‘ara dönem’ mi?
El Kaide gibi esnek yapıya sahip örgütlerde, liderin stratejik yönlendirmede etkisi şüphesiz. Buna rağmen hücrelere de geniş bir taktiksel inisiyatif verildiği biliniyor. Ayrıca, Bin Ladin, Zerkavi ve Bağdadi’ye yönelik olarak gerçekleştirilen operasyonlardan sonra da örgütlerin hayatlarına devam ettiklerini gördük.
Ökten’e bunları hatırlattığımızda ayrı bir parantez daha açıyor ve “Merkez El Kaide’nin örgüt üzerindeki etkisi ve sahip olduğu eylem gücü de tartışmalı bir konu. Merkeze esnek bir hiyerarşiyle bağlı olan bölgesel örgütlerin ve yerelde radikalleşen yalnız aktörlerin Avrupa için daha büyük bir tehdit olduğu savunuluyor” diyerek son derece önemli bir konuya işaret ediyor.
Ayrıca, daha önceki kimi örnekleri de anımsatıyor Ökten. Örgütlerin lider kadrolarına yönelik operasyonların ardından yeni lider yönetimi altında hızlı bir eylemsellik sürecine girdikleri belirtiyor ve “Gerek yeni yönetimin örgüt üzerine kontrol sağlaması, gerekse operasyona misilleme yapıldığı mesajının verilmesi amacıyla eylemlerde kısa bir sürede olsa artış görülebilir” uyarısında bulunuyor.
Dümende ABD Özel Kuvvetleri değil CIA var
Tolga Ökten ile konuşurken son derece ilginç bir detayı daha öğreniyoruz…
ABD’nin El Kaide kadrolarına yönelik olarak ülke dışındaki hedefleme faaliyetini özel kuvvetler ve CIA üzerinden yürüttüğü ikili bir istihbarat mekanizmasına sahip olduğunu anlatıyor Ökten.
Özellikle Irak ve Afganistan gibi silahlı kuvvetler vasıtasıyla fiziki alan hakimiyetine sahip olduğu coğrafyalarda bu görevleri özel kuvvetlerin yürüttüğünden bahsediyor ve CIA ile diğer kurumların ise yardımcı rol oynadıklarını kaydediyor.
Ökten, “Pakistan gibi ülkelerde ise CIA yetkilidir. Hatırlamak gerekirse Zerkavi’nin Irak’taki konumunu özel kuvvetler, Bin Ladin’in Pakistan’daki konumunu ise CIA tespit etmişti” bilgisini de paylaştıktan sonra devam ediyor:
“Zevahiri’nin Afganistan’ın merkezinde CIA tarafından öldürülmesi, çekilme sonrasına ortaya atılan istihbarata dayalı ‘over the horizon’ stratejisi çerçevesinde değerlendirilebilir. Bu stratejiyi kabaca ‘Fiziki alan hakimiyeti tesis edilemeyen bölgelerde teknik ve eleman kaynaklı istihbarata dayalı hedefleme faaliyeti’ olarak tanımlayabiliriz.
Ordunun alan hakimiyetinin kaybetmesi ve taktik seviyede yerelden bilgi akışını kesilmesi sonrasında, CIA ve NSA’in rolünün artması beklenmeli. Yeni süreçte, kaybedilen fiziki alan hakimiyeti elektronik vasıtalar, Taliban içerisinde uzaktan sevk idare edilen elemanlar ve Taliban yönetimi ile kurulan istihbarat diplomasisi/iş birliği ile kapatılmaya çalışılıyor.”
Madalyonun ‘Taliban’ tarafı bize ne anlatıyor?
Eğer bir olay Afganistan’da meydana geliyorsa o denklemi Taliban olmadan anlamaya çalışmak süreci mutlaka eksik bırakır. Biz de Zevahiri operasyonuna hem ABD hem de El Kaide penceresinden baktıktan sonra bir de Taliban tarafına eğilmek istiyoruz.
Zevahiri’nin Kabil’de Hakkani ailesinin kontrolünde olduğu bir bölgede öldürülmesinin önemli olduğunun altını çiziyor Ökten. “Taliban’ın El Kaide ile mücadelesine şüpheyle yaklaşanlar açısından önemli bir kanıt.” diye de ekliyor.
Bu kesim, El Kaide’nin hala Afganistan’da etkili olduğunu, Hakkani ağının kontrol edilemediğini ve Zevahiri’nin aslında Taliban sayesinde rahatça hareket edebildiğini öne sürüyor.
Tolga Ökten, ABD askerilerinin Afganistan’ı fiziken kontrol ettiği 20 yıl boyunca yakalanmayan Zevahiri’nin, ABD’nin ülkeden çekilmesinden hemen sonra öldürülebilmesini ‘dikkat çekici’ buluyor.
Bu operasyonda en önemli noktanın hedefin konumuna ait bilginin kaynağı olduğunda hem fikiriz. “Operasyona ilişkin detaylar açıklanırsa Zevahiri’nin yerinin nasıl bulunduğu sorusuna yanıt bulabilir miyiz?” diye soruyoruz.
Ökten pek umutlu değil… Afganistan iç siyasetindeki dengeler ve kaynak hassasiyeti gibi teknik konular nedeniyle bilginin kaynağının açıklanmasını beklemiyor. “Eğer bilgi Taliban içerisinden gelmemiş ise ABD’nin istihbarata dayalı ‘over the horizon’ stratejisinin en azından bu aşamada çalıştığını değerlendirebiliriz” diyerek sözlerini tamamlıyor.