Dünyanın çevresindeki uyduların sayısı hızla artıyor. TÜRKSAT gibi uzak mesafeli uydular sorun olmasa da özellikle internet gibi hizmetler için yerleştirilen dünyaya yakın uydular, bilimsel gözlemler ve gökyüzü fotoğrafçılığı için sorun olmaya başladı.
Dünya nüfusu ve şehirler büyüyüp kalabalıklaşınca ortaya çıkan sorunlardan biri de ışık kirliliği. Işık kirliliği ile birlikte gökyüzünün fon parlaklığı arttı. Bunun sonucunda özellikle büyük metropollerde yaşayanlar için çok parlak yıldız, takımyıldız, yakın birkaç gezegen ve Ay dışında, gece çıplak gözle görülebilir gök cismi kalmadı.
Durum böyle olunca metropollerde samanyolunu görmek artık hayal. Özellikle uydu teknolojisinin gelişmesi ve devlet kurumları yanı sıra özel sektörün de bu alana girmesiyle, yeni bir sorun daha ortaya çıktı: Uydu kirliliği…
Sputnik 1’den bugüne
Dünyanın çevresine bugüne kadar gönderilen uydu sayısı 11 bini, yörüngede dönen uydu sayısı 7 bini geçti.
Bu uydulardan aktif olanların sayısı 4 bin. Diğerleri ya hurda olarak düşürülmeyi bekliyor ya da uzay çöpü olarak terk edilmiş durumda.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) ilk uydu Sputnik 1’i 1957 yılında fırlatmasından bu yana bilimsel araştırma, meteoroloji, haberleşme ve askeri amaçlarla uzaya binlerce uydu gönderildi. Hali hazırda dünya çevresinde ABD’nin 2 bin 27, Çin’in 224, İngiltere’nin 129, Rusya’nın 83 ve Japonya’nın 82 uydusu var.
Asteroit gözlemi ve fotoğrafçılığı
Uyduların en çok etkilediği iki alan ise asteroit (göktaşı) gözlemleri ve gökyüzü fotoğrafçılığı oldu. Özellikle gökyüzü gözlemine meraklı olan kişiler, yeryüzüne yakın uydularla sorun yaşıyor.
Türkiye’nin önemli astronomlarından Prof. Dr. Ethem Derman da gökyüzü fotoğrafçılığı yapan isimlerden biri. Bu amaçla şehirden uzak ve fon parlaklığı düşük bir bölgede yaşamayı tercih eden Derman’ın en büyük şikayeti uydu izi:
“Gökyüzü fotoğrafçılığı normal fotoğrafçılıktan farklıdır. Normal fotoğrafta kadrajı ayarlar ve deklanşöre basarsınız. Gökyüzü fotoğrafçılığında ise beş, on dakika arasında uzun pozlamalar veriyor ve aynı yeri otuz, kırk kez çekiyorsunuz. Sonra bu fotoğraflar üst üste yerleştirilerek uzay fotoğrafları ortaya çıkıyor. On dakikalık bir pozlama verdiğinizde, içinde iki uydu geçmiş olursa, fotoğraf üzerinde uydu izleri kalıyor. Bu uydu izlerini yok etmek için yazılımlar geliştiriliyor ama sorun gittikçe büyüyor çünkü bugün on dakikada iki uydu geçerken, yakın zamanda otuz uydunu geçtiği bir döneme girilecek.”
En hızla çoğalan: İnternet uyduları
Dünyadan pek çok gökyüzü fotoğrafçısı ve gözlemci bu sıkıntıyı yaşıyor. Bir önlem olarak uyduların geçiş saatlerini gösteren yazılımlar, internet siteleri, mobil uygulamalar var.
Ancak yine de sorun aşılamıyor, çünkü uydu sayısı hızla artıyor. Elon Musk’a ait ‘Starlink’ projesi tüm dünyayı kapsayacak internet hizmeti için binlerce uyduyu dünya çevresine yerleştirmeyi hedefliyor. Prof. Dr. Ethem Derman’a göre bu önemli bir problem.
“Starlink için Ağustos ayında 5 roket fırlatıldı ve her birinde 50 uydu vardı. Projenin tamamı için ise 42 bin uydunun yerleştirilip tüm yeryüzünü kapsayacak şekilde internet hizmeti verilmesi amaçlanıyor. Burada şu sorun ortaya çıkıyor: TÜRKSAT gibi uydular dünyaya 36 bin km mesafede yörüngeye oturtuluyor ve dünya çevresinde dönüşü 24 saat sürüyor.
İnternet için fırlatılan bir uydu ise gecikme sorunu olmasın, kablo ile gelen internetle rekabet edebilsin diye 400-450 km mesafeye yerleştiriliyor. Roketle yaklaşık 100 km yukarıda bırakılıyor ve ion motorları ile yavaşça yükselmeye devam ediyorlar. Bu uydular dünya çevresini 1 buçuk saatte dolanıyor. Gökyüzünde her 1 buçuk saatte bir, aynı uyduyu görüyorsunuz. Asıl sorun burada ortaya çıkıyor çünkü güneş panelleri parlamaya ve dünyadan görülmeye devam ediyor. Bunu engellemek için çalışmalar yapılsa da 2 kadir parlaklıktan daha azına düşürülemedi.”
Gözlemleri de etkiliyor
Yakın mesafeli uydular bilimsel gözlemleri de etkiliyor. Türkiye’nin de Erzurum’da inşa etmeye devam ettiği 4 metrelik dev teleskop gibi önemli teleskoplarla gökyüzü sürekli izleniyor. Bu izlemelerin bir kısmı, asteroitlere yoğunlaşmış durumda. Dünyanın farklı noktalarında, özellikle gün doğumu öncesinde dünyaya yakın küçük asteroitler incelenerek yörüngeleri hesaplanıyor.
Asteroidin dünyaya yakın geçip geçmeyeceği ya da çarpıp çarpmayacağı, bu gözlemle anlaşılıyor. Ancak dünyaya yakın uydular, bu gözlemleri de olumsuz etkiliyor. ABD Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA), bu amaçla Gezegen Savunma Koordinasyon Ofisi (PDC0) kurmuştu.
Ortaya çıkan bu yeni sorunlara küresel bazda çözüm arayışları devam ediyor.
Haber: Uğur Becerikli