Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Rusya’nın Ukrayna’ya veya bölgeye olası nükleer bir saldırı gerçekleştirmesi durumunda, Paris’in nükleer bir karşılık vermeyeceği açıklamaları, ülkesinin “nükleer caydırıcılığı doktrini ve Ukrayna’ya yönelik var olduğu ileri sürülen dostluğu”nun” tartışılmasına yol açtı.
L’Express gazetesinde yer alan haberde, Fransız Cumhurbaşkanı’nın Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik nükleer saldırısı durumunda, ülkesinin hayati çıkarları gereği nükleer karşılık vermeyeceğini belirtmesiyle elindeki kartları Rusya’ya gösterdiği şeklinde değerlendirildi.
Haberde, Moskova’nın, Macron’un bu açıklamalarını artı bir not olarak hanesine kaydettiği ve memnuniyet içinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e ilettiği yorumu yapıldı.
Paris’in Ukrayna’ya yönelik dostluk meselesinde müttefikleri ABD ve İngiltere’den daha çok gösteriş yaptığı belirtilen yazıda, Macron’un bu açıklamalarıyla bahsedilen dostluğun “sözde kaldığı” ifadesi kullanılan haberde, ABD yönetiminin yaptığı açıklamalarla Fransa’dan daha samimi bir tablo ortaya koyduğuna işaret edildi.
Macron’un önceki ifadeleriyle çeliştiği yorumu
Ouest France sitesinin haberinde de Stratejik Araştırmalar Vakfının kıdemli araştırmacısı Benjamin Hautecouverture’ün konuya ilişkin değerlendirmesine yer verilerek “nükleer caydırıcılığın, düşmanın olası bir saldırısında cevabın nasıl olacağının belirsizliğiyle alakalı olduğu” ifadeleri kullanıldı.
Haberde, Macron’un yeni açıklamalarının 2020’de yaptığı “Açık olalım, Fransa’nın hayati çıkarlarının artık bir Avrupa boyutu var ve Fransız nükleer gücün özellikle Avrupa’da caydırıcı bir rol oynadığı kesin.” şeklindeki açıklamalarıyla çelişkili olduğu vurgulandı.
Öte yandan selefi François Hollande ise Macron’un sözlerine ilişkin “Caydırıcılık, ne yapacak olduğumuzu belli etmemeye bağlıdır.” ifadelerini kullandı.
Macron, 12 Ekim’de konuk olduğu France 2 kanalında, Fransa’nın açıkça belirtilmiş ve hayati çıkarlarına dayalı bir nükleer doktrine sahip olduğunu, Ukrayna’ya veya bölgesine yönelik bir nükleer saldırıda bu çıkarların tehlikeye atılmasının mevzubahis olmayacağını açıklamıştı.