Dünya teknoloji devlerinin ihtiyaç duyduğu kobalt ve koltan gibi çok sayıda değerli madene sahip Kongo Demokratik Cumhuriyeti, yıllardır silahlı grupların ve kaçakçıların ülkeden kaçırdığı maddi serveti korumaya çalışıyor.
Birleşmiş Milletlere (BM) göre, el değmemiş yaklaşık 24 trilyon dolarlık zengin yer altı rezervine sahip ülkede gümüş, bakır, kobalt, altın, koltan ve elmas, çıkarılan onlarca kıymetli madenden sadece bazıları olarak öne çıkıyor.
Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC), 5G teknolojisinin yanı sıra pille çalışan elektronik gereçlerde ve elektrikli araçların pillerinde kullanılan madenlerin üretiminde ve rezervinde dünya lideri olarak biliniyor. Ülkenin çıkarılmayı bekleyen petrol rezervleri için de çok uluslu enerji şirketleri şimdiden sıraya girmiş durumda.
Küresel Açlık Endeksi’nde 121 ülke arasında 118. sırada yer alan KDC halkı, çok uluslu şirketler, kaçakçılığa göz yuman komşu ülkeler ve bunların uzantısı olmakla suçlanan silahlı gruplardan ötürü servetinden yoksun bir halde yaşam mücadelesi veriyor.
KDC hükümeti, onlarca silahlı grupla barış müzakerelerine devam ederken, özellikle komşusu Ruanda’yı bazı hareketlere doğrudan destek vermekle suçluyor.
Öte yandan 2023 sonunda cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacak olması ve eski Cumhurbaşkanı Joseph Kabila’nın tekrar aday olup olmayacağı ülkedeki siyasi gerginliği daha da artırıyor.
BM barış gücü her yıl 1 milyar dolar harcıyor
Birinci ve İkinci Kongo Savaşı’ndan sonra komşu ülkelerin sık sık iç işlerine karıştığı ve çatışmalara yol açtığı ülke, son olarak güvenlik arayışıyla Doğu Afrika Topluluğuna (EAC) katılarak komşu ülkelerin şemsiyesi altına girdi.
Onlarca teknoloji devi, bataryalarda kullanılan madenlere talebin artmasından ötürü bu ülkeden çıkacak madenlere gözünü dikmiş durumda.
İrili ufaklı onlarca silahlı grubun kol gezdiği KDC’de bu grupların bazıları etnik, bazıları ise siyasi motivasyonlarla etrafına kolayca asker toplayabiliyor.
BM’nin en büyük ve uzun süreli barış gücü olan MONUSCO’da şu anda yaklaşık 20 bin asker görev yapıyor ve BM’ye yıllık maliyeti 1 milyar dolardan fazla.
BM Güvenlik Konseyi’nin KDC uzmanlarınca 2020 ve 2021’de hazırlanan raporlar, maden kaçakçılığının boyutunu gözler önüne sererken, kendi rezervi olmayan komşu ülkelerin bu maden ihracından elde ettikleri gelirlere de işaret ediyor.
Madenlerin çıkış yerlerinin belli olması için taşıması gereken sertifikalar olmadan aracı tüccarlara, oradan da sınırdan diğer ülkelere taşınıyor.
Koltan ve kobalt üretiminde dünya lideri
Koltan (kolumbit-tantalit), içerdiği mineraller sayesinde işlem gördükten sonra şarj cihazlarının vazgeçilmez parçalarından birini oluşturuyor.
Dünyadaki koltan üretiminin yaklaşık yüzde 80’ini tek başına yapan KDC’de hükümetin kontrolünün zayıf olmasından ötürü bu maden, çoğunlukla isyancı grupların eliyle küçük tüccarlara, buradan da tüm dünyaya taşıyacak aracı şirketlere aktarılıyor. Ülkenin bütün doğu hattında bulunan bu maden, sıklıkla teknoloji kullanmadan elle çıkarılıyor.
Elektrikli araçlarda ve diğer elektronik aletlerdeki lityum-iyon bataryalarda kullanılan kobalt madeninin yüzde 70’inden fazlası da KDC’de üretiliyor.
ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezine göre KDC, 2021’de dünyadaki 170 bin tonluk kobalt üretiminin 120 binini tek başına yaptı. Bu ülkeyi 7 bin 600 tonla Rusya ve 5 bin 600 tonla Avustralya izledi.
Bakırla birlikte çıkarılan kobalt madeni, daha çok ülkenin güneyinde ve çatışmaların daha az olduğu bölgede bulunuyor. Hükümetin üretim ve satışını merkezileştirmeye çalıştığı kobalt madeni, büyük şirketlerin çalışma koşullarından ötürü sık sık başını ağrıtıyor.
ABD’li şirketler ve Hunter Biden’ın şirketi, tüm hisselerini Çinli şirkete sattı
Ülkedeki en büyük bakır ve kobalt üreticisi olan ve 2009’da kurulan Tenke Fungurume Madencilik şirketinin çoğunluk hissesi, ABD’li Phelps Dodge’da iken zaman içinde parça parça Çin’e geçti.
Çinli Molybdenum grubu, son hisse satın alımını ABD Başkanı Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden’ın ortağı olduğu Çin merkezli BHR gruptan satın aldı.
KDC’nin madenleri işletmek için kurduğu Gecamines, şu anda yüzde 20 hisseye sahip iken, Çinli Molybdenum bu şirket hisselerinin yüzde 80’inine sahip.
Tenke Fungurume Madencilik, 2021’de tek başına 209 bin ton bakır, 18 bin 500 ton kobalt üretimi yaptı. İş için bu ülkeye gelen Çin vatandaşları, doğuda sık sık yerel halkın ve isyancıların saldırılarına uğruyor.
Uganda’nın ihraç ettiği altınların yüzde 95’i ülkesinden çıkmıyor
Ülkenin değerli maden üretiminde diğer başı çekenler ise altın ve elmas. Silahlı grupların birçoğu gelirini altından kazanırken, kaçırılan altınlar sıklıkla Uganda, Burundi, Ruanda, Tanzanya ve Birleşik Arap Emirliklerine götürülüyor.
BM’ye göre, Kongo ordusunun rüşvet karşılığı izin verdiği kaçakçılık ağı, tüm çabalara rağmen yıllardır sürüyor.
Raporda, Uganda’nın 2019’da yaptığı altın ihracının yüzde 95’inin kendi ülke topraklarından çıkmadığına işaret ediliyor.
Diğer komşu ülkelerin, resmi altın üretim ve ihracatı rakamlarını paylaşmamasından ötürü ne kadar üretim ve ihracat yapıldığına ulaşılamıyor.
Büyük şirketler döngüden kurtulmak istiyor
KDC’de milyonlarca kişinin gelirini sağladığı madencilik alanındaki insanlık dışı koşullar, birçok büyük şirketi zor durumda bırakıyor.
2019’da çocukları ülkenin güneyindeki kobalt madeninde hayatını kaybeden ya da yaralanan 18 kişi, ABD’de davacı olduğu Apple, Google, Tesla, Microsoft ve Dell gibi firmalardan tazminat talep etti.
Bu tür davalardan uzak durmak isteyen BMW, Volkswagen, Samsung gibi bazı şirketler, “Kalkınma için Kobalt” adında bir inisiyatif kurarak, madenlerde yaşanabilecek ihlallerin önüne geçmek için çalışma başlattı.
Tesla gibi şirketler ise bağımlılığı azaltmak için içerisinde kobalt olmayan demir fosfat bataryaları geliştirmeye başladı. Tesla, 2022’nin ilk çeyreğinde ürettiği bataryaların yarısında kobaltın olmadığını açıkladı.
23 Mart Hareketi
Ülkede şu anda onlarca isyancı grup bulunurken, bazıları hükümete yönelik tehdidin boyutu nedeniyle ön plana çıkıyor.
KDC ordusuna mensup eski askerlerce kurulan isyancı 23 Mart Hareketi (M23), ülkenin doğu bölgesinde faaliyet gösteriyor.
Diğer adı “Kongo Devrim Ordusu” olan ve 23 Mart 2009’da yapılan barış anlaşmasının bozulmasıyla doğan M23, Ruanda’yı yöneten Paul Kagame’nin de kabilesi olan Tutsilerden oluşuyor.
İlk olarak 2012’de hükümete karşı isyana başlayan ve Kuzey Kivu’da etkin olan M23, daha önce defalarca büyük şehirleri ele geçirdi ve BM güçlerince geri püskürtüldü.
Şu anda Doğu Afrika Topluluğu askerlerinin M23 önünde tampon kurduğu Kuzey Kivu’da barış anlaşmalarından dolayı ateşkes ilan edildi.
Grubun liderliğini, Ruanda İç Savaşı’nda Ruanda Halksever Cephesi için savaşmış Sultani Makenga yapıyor.
Mai-Mai Kata Katanga
“Mai-Mai Kata Katanga”, ülkenin en zengin eyaleti olan Katanga’nın bağımsızlığı için savaşan isyancı grup olarak biliniyor.
Katanga eyaletinin en büyük şehri Lubumbashi’yi kendilerine başkent olarak seçen “Mai-Mai Kata Katanga”, bölgede kendi bayraklarını kullanıyor.
Grubun, insanlığa karşı suç işlemekten hüküm giymiş ve hapishaneden kaçmış Kyungu Mutanga liderliğinde Eylül 2011’de kurulduğu tahmin ediliyor.
Katanga’nın Mitvaba bölgesinde çok güçlü olan isyancı grubun, 3 binden fazla savaşçısı olduğu tahmin ediliyor.
“Mai-Mai Kata Katanga”, 2015’ten sonra siyasi parti kurarak, bağımsızlık için barışçıl yollar denemeye çalışsa da şiddet eylemlerine devam ediyor.
Örgüt, son olarak 29 Ocak’ta Mitwaba bölgesinin kontrolünü ele geçirmeye çalıştı ve ordunun sert müdahalesiyle geri çekilmek zorunda kaldı.
BM’ye göre örgüt, gelirinin büyük çoğunluğunu elinde tuttuğu altın madenlerinden elde ediyor.
Demokratik İttifak Güçleri
Uganda ve KDC tarafından terör örgütü olarak kabul edilen Demokratik İttifak Güçleri (ADF), 1990’ların sonlarında Uganda’da kurulduktan sonra komşu KDC’de faaliyet göstermeye başladı.
ADF, Uganda Ulusal Kurtuluş Ordusu (NALU), Uganda Müslüman Kurtuluş Ordusu ve Tebliğ Cemaati hareketi gibi hareketlerin eski üyelerinin bir araya gelmesiyle kuruldu.
KDC ve Uganda ordusu, birçok defa kapsamlı ve büyük askeri operasyonlar düzenleyerek, ADF’ye darbe vurmuş olsa da dışarıdan finans desteği aldığı tahmin edilen örgüt, her defasında yeniden güçlenmeyi başardı.
ADF grubu, 2015’te önderleri Cemil Mukulu’nun tutuklanmasının ardından liderlik koltuğunu ele geçiren Musa Baluku ile şiddet eylemlerini artırdı.
ADF, daha yumuşak politikaları savunan Mukulu taraftarı ve radikalliği savunan Baluku taraftarı olmak üzere iki gruba ayrılmış durumda.
Örgütün amacının, bölgede İslam devleti kurmak olduğu ileri sürülüyor.
KDC’nin doğusundaki otorite eksikliğinden faydalanıp alan kazanmaya çalışan ADF’nin saldırılarında, 2014’ten bu yana binlerce sivilin öldüğü, 100 binlerce kişinin yerinden edildiği tahmin ediliyor.
Ruanda’nın Kurtuluşu İçin Demokratik Güçler
KDC’nin doğusunda 2000’li yıllardan bu yana aktif olan Ruanda’nın Kurtuluşu İçin Demokratik Güçler (FDLR), çoğunlukla Tutsilere karşı çıkan Hutulardan oluşuyor.
Aralarında 1994’te devrilen eski Ruanda rejimi ordusunun üyelerinin de bulunduğu FDLR, çok sayıda terör saldırısından sorumlu tutulurken, eski liderlerinden bazıları Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanıyor.
KDC’ye tehdit olmanın yanı sıra mevcut Ruanda hükümetini de devirmeyi amaçlayan gruba bağlı binlerce asker bulunuyor.
Kongo’nun Kalkınması İttifakı
İlk olarak 1970’te Bernard Kakado tarafından tarım kooperatifi olarak kurulan Kongo’nun Kalkınması İttifakı (CODECO), Lendu etnik grubunun haklarını savunma iddiasıyla silahlı isyancı bir harekete dönüştü.
KDC’nin doğusundaki Ituri eyaletinde faaliyet gösterin CODECO’nun silahlı ayağının kuruluş amacının, bölgedeki bir başka etnik grup Hemalar tarafından alındığını ileri sürdükleri topraklarını geri kazanmak ve yabancıların ülke kaynaklarını sömürmesini engellemek olduğu belirtiliyor.
Ituri bölgesinde, Hema etnik grubuna karşı sık sık saldırılar düzenleyen CODECO’nun saldırılarında binlerce kişinin öldüğü tahmin ediliyor.
Grubun birçok lideri, BM tarafından savaş suçu işlemekle suçlanıyor.