Netflix’te yayınlanan bir dizideki Türkiye haritası ‘hatası’ seyirci tarafından tepkiyle karşılandı. Üstelik platform bu ‘hatayı’ ilk kez yapmadı. Tekrar eden hatanın arkasında ne var? Uzmanlar, yalan bilgilerin doğruymuş gibi paylaşılmasında propaganda ya da dezenformasyon amacı olduğuna işaret ediyor.
Ekrandan izlediğimiz her detay bir anlatının parçası… Ayrıntıların her biri de o olayın yapı taşı niteliğinde. 220 milyondan fazla abonesi olan Netflix en çok izlenen dizi ve filmlerin adresi konumunda. Öyle ki geçen her dakika yeni bir ekranda bu platformun bir içeriği açılıyor. Ancak böylesine yaygın bir mecrada izlediğimiz her şey ‘doğru’ olmayabiliyor.
Bazen bir filmde ya da dizide, hatta belgeselde dahi ekrana yansıyan kimi detaylar gerçeği farklı aktarıyor. Günümüzde teknolojinin geldiği noktayı düşünürsek, gerçek bilgiye ulaşmak eskisinden daha kolay. Yine de dev platformlarda böyle hataların yapılması tepki de beraberinde getiriyor.
Aslında Netflix ya da kimi küresel oyuncuların bu tür ‘hataları’ pek de masum olmayabilir. Uzmanlar, yalan bilgilerin doğruymuş gibi paylaşılmasında propaganda ya da dezenformasyon amacı olduğuna vurgu yapıyor.
Sınırlar üzerinden propaganda
Bahsettiğimiz sürece dair son örnkelerden biri Netflix’te 17 Kasım günü yayınlanmaya başlanan ‘Pepsi, Where’s My Jet’ (Pepsi, Jetim Nerede) isimli mini dizide karşımıza çıkıyor. İlk bölümünün 20’nci dakikasında bir harita dikkati çekiyor. Bu haritada Türkiye’nin kuzeydoğu bölgesinin üstünde Ermenistan yazısı yer alıyor.
Bu detayı fark eden izleyiciler Netflix’in böyle bir ‘hata’ yapmasına tepki gösterdi. Ancak platformun yaptığı ilk hata bu değil ve belli ki son da olmayacak…
Bölünmüş harita duvarda asılıydı
Netflix’in Suriye’deki bir MOSSAD ajanını konu alan “The Spy” dizisinin dördüncü bölümünde yine Türkiye sınırları hatalı şekilde gösterilmişti. Söz konusu sahnede duvardaki haritada ‘bölünmüş’ bir Türkiye haritası dikkatlerden kaçmamıştı.
Netflix’teki “İkinci Dünya Savaşı’nın En Önemli Olayları” adlı belgeselin beşinci bölümünde yine benzer bir görüntü vardı. Bir haritada Türkiye’nin kuzeydoğusuna yine Ermenistan yazılmıştı.
Vietnam’ın sınırları da yanlış
Çok sayıda örneğin ardından bu tür hataların sadece Türkiye için yaşandığını düşünmek pek de doğru olmaz. Vietnam’da yayınlanan “Pine Gap” isimli bir Netflix dizisinde de benzer sorunlar vardı. Dizinin bir bölümünde ekrana yansıyan Güney Çin Denizi haritasındaki sınırlar gerçeği yansıtmıyordu. Vietnam halkının tepkisinin ardından Vietnam Yayıncılık ve Elektronik Bilgi Dairesi’nden de açıklama gelmiş ve “Netflix’in ihlali Vietnam halkını kızdırdı ve üzdü. Bu, 12 ay içerisinde Netflix’in Vietnam’ın toprak bütünlüğünü tehdit eden üçüncü yapımı.” bilgisi paylaşılmıştı.
6 bölümlük dizide yer alan harita büyük tepki çektiği için içerik platformu diziyi Vietnam’dan kaldırıldı.
Reklam filmi ABD’yi ayağa kaldırmıştı
Sınırları yanlış çizilen bir diğer ülke de ABD olmuştu. Bir içki şirketi reklam kampanyasında ABD’nin güney eyaletleri Meksika’nın parçası gibi gösterilmişti. Bu olay ABD halkı tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştı. Reklamda kullanılan “Büyük Meksika” haritası yüzünden Amerikalılar boykot çağrısı bile yapmış ve hatayı yapan markanın ürününü kullanmayacağını söylemişti.
Tepkiler arttı şirket özür diledi
Sınırlar, ülkelerin en önemli milli güvenlik meselelerinden biri. Bu nedenle söz konusu alanda yapılan hataların pek de ‘iyimser’ karşılanmadığı bir gerçek. Yapılan hataların ortaya çıkardığı dezenformasyon ya da benzer işlerin tekrar tekrar yapılması ‘Bir amaç uğruna hareket ediyorlar’ algısını çok hızlı şekilde oluşturur.
Biz de bu sürece daha yakından bakmak ve söz konusu yanlışların basit birer ‘hata’ mı yoksa kasıtlı mı olduğunu anlamak için Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zakir Avşar ile konuştuk.
İyimser bir tablo pek mümkün değil
Prof. Dr. Avşar, günümüzde kirli, yanlış ve yanlı bilginin gerçek bilgiymiş gibi sıklıkla verildiğine işarete diyor. Dijital ortamların getirdiği rahatlık ve kolaylıkla da hızlı bir şekilde dünyayı dolaştığına değiniyor.
“Dizilerde, dijital oyunlarda, filmlerde, hatta haberlerde bazen kelimeler, bazen kavramlar, bazı hallerde de görseller üzerinden bu türden enformasyonlar insanlara sunuluyor” diyor Prof. Dr. Avşar.
Kirli, yanlış ve yanlı bilgileri aktaran yapıya karşı ‘yanlış biliyorlar’ deyip geçmenin pek de doğru olmadığının altını çiziyor ve “Ya da ulaştığı kaynakların onu yanılttığına dair bir iyimserlik içinde olamayız. Günümüz dünyasında hemen her bilginin pek çok kaynaktan doğrusuna ulaşabilmenin imkanı varken böylesi bir iyimserlik kirli bilginin daha fazla ve hızlı yayılmasına katkı sağlar.” diyerek süreci özetliyor.
“Bilgiler tasarlanarak veriliyor”
Avşar, karşımıza çıkan yanlış bilgilerin aslında belli bir plandan geçerek verildiği meselesine değinip, devam ediyor:
“Kesin inançlar, militan akıllar, hasımlıklar, önyargılar, kasıtlar bize çok masum ortamlarda, hiç ummayacağımız formatlarda ulaşan bilgilerin aslında uzun uzun hesaplar yapılarak, düşünülüp tasarlanılarak çarpıtıldıktan sonra servis edilebildiğini gösteriyor.
Yabancı korkusu olarak adlandırabileceğimiz zenofobi, islamafobi, ırkçılık, uluslararası ihtilaflar, ideolojik yaklaşımlar, tarihsel hasımlıklar kesinlikle bu tür bilgi ve enformasyon çarpıtmasında etkili oluyor.”
“Değerlere yönelik girişimler ustaca yediriliyor”
Bu tarz dezenformasyon yayan bilgilerin itinayla ekranda izlediğimiz ya da oynadığımız içeriklere ustaca yerleştirildiğini de belirtiyor Avşar. Anlattığına göre, toplumlara, inançlara, kutsallara, değerlere yönelik mütecaviz girişimler özellikle dizilerin, filmlerin, dijital oyunların içine ustaca yedirilerek gerçekleştiriliyor.
Sıklıkla kullanılan çarpıtma ve saldırma yolları olarak günümüzde kutsal mekanların görsellerinin uygunsuz bir biçimlerde ve uygunsuz bağlamlarda kullanılması da Avşar’ın üzerinde durduğu bir diğer konu oluyor.
“Kutsal metinlerin ve simgelerin aşağılayıcı bir şekilde zikredilmesi, haritaların gerçekdışı şekillendirilmesi olarak karşımıza çıkıyor.” cümleleriyle yaşanan örneklerin nasıl okunması gerektiği sorusunu da yanıtlamış oluyor.
“Gri propaganda sinsi yöntemlerle gerçekleştirilir”
Bilindiği gibi propaganda biçimleri, beyaz, kara ve gri olarak da sınıflandırılıyor. Avşar, “Beyaz propagandanın kaynağı açıktır, içeriği ciddi bir tehdit oluşturmaz” diyor ve ekliyor:
“Kara propaganda dost kaynaktan ulaşır, fakat düşmanca bir tavır takınarak yürütülen propaganda türüdür. Gri propaganda ise sinsi yöntemlerle gerçekleştirilir. Dezenformasyon temellidir. Bilgiyi çarpıtır. Derdi gerçeklerledir. Gerçekleri ters yüz etmek, tahrif amaçlıdır.”
“Hedef ülke insanları arasında düşmanlıkları canlı tutmak”
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda daha temel bir soru karşımıza çıkıyor… Netflix ya da bir başkası… Bu tür hataları neden yapıyorlar ve nihayetinde nereye varmak istiyorlar?
Prof. Dr. Avşar, hedeflenenin ‘düşmanlığı canlı tutmak’ olduğunun altını çiziyor. Coğrafyalar üzerinden gri propagandaların işe yaramayacağını belirtip, sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Türkiye maalesef günümüzde pek çok açıdan bu neviden gri propagandaların hedefi oluyor. Tarihe ve coğrafyaya dair çarpıtmalarla, haritalar üzerinden yapılan dezenformasyonla ülkeler arasındaki tarihsel sorunların giderilemeyeceği, sınırların değiştirilemeyeceği elbette biliniyor. Ancak burada hedeflenen gri propaganda ile hedef ülke insanları arasında düşmanlıkları canlı tutmak. Ekrana yansıyanları bir de bu gözle izlemenin daha doğru olacağına inanıyorum.”