Devlet kurumları, fırınlar, şirketler… Suriye’de kışın gelmesiyle baş gösteren enerji krizi hayatın her alanında etkisini gösteriyor. Çözüm olarak ise, fiyat artışları ve tatiller devreye giriyor.
2011’de başlayan iç savaş ve ekonomik ambargolar Suriye’de Esed rejimi kontrolündeki bölgelerde hayatı her geçen gün biraz daha zorlaştırıyor. Diğer Arap ülkeleri gibi doğal kaynaklara sahip olmayan ülkede en büyük sorun akaryakıt.
Uzun süredir neredeyse her kış rejim bölgelerinde yaşanan yakıt krizi bu sefer daha derinden hissediliyor.
Öyle ki, İç Ticaret ve Tüketiciyi Koruma Bakanlığı, sübvansiyonlu 90 oktanlık premium benzinin tüketici fiyatının litre başına 2 bin 500 liradan 3 bin Suriye lirasına çıkarıldığını ancak karaborsada 5 bin 900 Suriye lirasına kadar ulaştığını belirtti. Bakanlık ayrıca 90 oktanlı benzinin litresinin 4 bin liradan 4 bin 900 liraya, 95 oktanlı benzinin fiyatını 4 bin 500 liradan 5 bin 300 Suriye liraya çıkarılmasına karar verdi.
Öte yandan rejimin resmi haber ajansı SANA yeni bir zam haberini duyurdu.
Buna göre, 90 oktan benzinin litre fiyatı yüzde 22,5 artışla 4 bin Suriye lirasından 4 bin 900 Suriye lirasına yükselirken, 95 oktan benzinin litre fiyatı ise yaklaşık yüzde 18 artışla 4 bin 500 Suriye lirasından 5 bin 300 Suriye lirasına çıktı.
Sanayide kullanılan mazotun litre fiyatı ise yüzde 20 artışla 2 bin 500 Suriye lirasından 3 bin Suriye lirasına yükseldi.
Ancak bunlar resmi zamlar. Ülkede akaryakıt bulunmaması nedeniyle halk, karaborsada resmi fiyatların 2-3 katını ödeyerek benzin almak zorunda kalıyor.
Suriye lirasının dolar karşısında tarihi değer kayıpları da krizin etkisinin derinleşmesindeki en büyük etkenlerden birisi.
Suriye lirası sadece bu yıl dolar karşısında yaklaşık yüzde 80 değer kaybetti. 1 ABD doları Şam’daki karaborsada yaklaşık 6 bin 100 Suriye lirasına denk geliyor.
Fırınlar bir bir kapanıyor…
Akaryakıt kriziyle mücadele konusunda Esed rejiminin elindeki enstrümanlar ise oldukça kısıtlı. Rejimin hâlihazırda bulabildiği ilk çözüm: Zam. Suriye Başbakanı Hüseyin Arnus bu durumu şu sözlerle anlatıyor;
“İki seçeneğimiz vardı. Ya petrol türevlerini piyasadan tamamen kaldıracak ya da durumu güvence altına almak için fiyatı biraz artıracaktık. Bu karar alınmasaydı, mevcut durum ekonomik faaliyetlerin ve vatandaşlara sunulan tüm hizmetlerin durdurulması yönünde olurdu.”
Ancak akaryakıt fiyatlarındaki aşırı artış, birçok sektörü durma noktasına getirdi. Isınmak için bulunamayan yakıt artık temel gıda maddelerine erişimi de zorlaştırıyor. Yakıta gelen zamlar hamur ve ekmek fiyatlarını da doğrudan etkiledi.
Özellikle sübvansiyonlu akaryakıtın bir süredir fırınlara verilmemesi, fırıncıları karaborsaya yönlendirdi. Bu da maliyetleri çok artırdı. Yerel medyada yer alan haberlere göre Şam ve çevresinde üretim yapan fırınların yüzde 50’si çalışmayı durdurdu.
Çözüm: Tatil
Rejimin krizle mücadelede başvurduğu ikinci yöntem ise tatil.
Resmi ajansta yer alan haberlere göre rejim bölgelerinde kamuda yılın son haftası tatil edildi. Rejim, geçtiğimiz günlerde de kriz nedeniyle futbol ve basketbol müsabakalarının ertelendiğini duyururken, kamu kurumlarında haftalık tatil günleri olan cuma ve cumartesiye iki haftayı kapsayacak şekilde pazarı da eklediğini duyurmuştu.
Petrol kaynakları PKK işgalinde
Ülkeyi kasıp kavuran enerji krizi akıllara zaten ksııtlı olan petrol kaynaklarını getiriyor. Suriye’nin kuzeyinde bulunan kaynaklar 8 yıldır ABD destekli terör örgütünün işgali altında.
Bu kaynaklar ülkedeki petrol kaynağının yüzde 70’ini oluşturuyor. Petrol rafinerileri ise rejim güçlerinin kontrolü altında bulunuyor. Rejim terör örgütünden petrol satın alıp, işliyor.
İran ve Rusya nerede?
Suriye’de eşi benzeri olmayan bir ekonomik krizin yaşandığı konusunda herhangi bir şüphe yok. Yakıt yokluğundan dolayı hayatın neredeyse durduğu, şehirler arasında otobüs seferlerinin bile askıya alındığı rejim bölgesine dış yardımlar da ulaşmıyor. 2011’de başlayan iç savaşta Esed rejiminin en büyük destekçisi Rusya ve İran’dı.
Suriyeli aktivistlerin sosyal medyadan yazdıkları hastanelerin bile yakıt krizinden dolayı çalışma saatlerini kısalttığını ortaya çıkarıyor. Hal böyle iken daha önceki krizlerde rejimin yanında yer alan ülkelerin neden destek vermediği sorusu önemli hale geliyor.
Muhaliflerle yapılan iç savaşta ibrenin Esed rejiminden yana dönmesiyle birlikte İran ile Rusya arasında nüfuz mücadelesi başladığı biliniyordu. Ordu komutanlarının atanmasından, istihbarat teşkilatlarındaki görevlendirmeye, boşalan bölgelere yerleştirilecek Şii militanlardan, limanların işletim haklarına kadar birçok alan iki ülke arasındaki yarışa sahne olmuştu.
Ancak ekonomik yardımları Esed rejimi üzerinde “nüfuz kurma aracı” olarak kullanan söz konusu ülkeler hâlihazırda yaşanan krizde etki gösteremiyor. Zira, hem Rusya hem de İran rejimden daha önemli olarak gördükleri işlerle meşgul.
Şubat ayının son günlerinden itibaren Ukrayna ile giriştiği savaşla meşgul olan Rusya, Suriye’deki varlığını azaltmadı. Aksine özellikle İdlib ve çevresinde hava saldırılarına devam ediyor. Ancak ekonomik olarak rejime destek konusunda hala adım atmadılar.
Zaten ABD öncülüğündeki yaptırımların da Esed rejiminin uluslararası piyasalardan akaryakıt almasını zorlaştırdığı biliniyor.
Rejimin bir diğer önemli müttefiki İran ise hem nükleer müzakereler hem de ülke içinde başlayan protestolarla uğraşıyor. Önceki krizlerde İran ambargolara rağmen Suriye’ye gemilerle petrol göndermeyi başarıyordu. Ancak son krizde yardım sözü vermesine rağmen İran yardımlarının Suriye’ye ulaştığına dair en ufak bir emare bile yok.