Girne Amerikan Üniversitesi (GAU) 21-25 Aralık Milli Mücadele ve Şehitleri Anma programı kapsamında Tabip Binbaşı Nihat İlhan ailesini ağırladı.
GAU Eğitim Fakültesi ve İletişim Fakültesi ile BRT iş birliğinde düzenlenen programa Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, program kapsamında KKTC’ye gelen Binbaşı Nihat İlhan’ın kızı Yrd. Doç. Dr. Şebnem İlhan ve akrabası Prof. Dr. Nafia Fulya İlhan, GAU COO’su Doç. Dr. Hüda Hüdaverdi, GAU Rektörü Prof. Dr. Ali Haydar, GAU Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Tülin Bodamyalı ve Doç. Dr. Oya Ertuğruloğlu, GAÜ Genel Sekreteri Aylin Ayhan, İletişim Fakültesi Dekanı Doç. Dr. Neriman Saygılı, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Umay Türkeş başta olmak üzere çok sayıda akademisyen ve öğrenci katılım gösterdi.
Program aziz şehitlerin hatırasına Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı okunmasıyla başladı. Ardından günün anlam ve önemine dair konuşmalar yapıldı. Konuşmaların ardından, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar tarafından, Yrd. Doç. Dr. Ayşe Şebnem İlhan’a plaket takdim edildi.
Girne Amerikan Üniversite öğrencilerinden Dilan Hafız şiir dinletisi gerçekleştirdi. Günün anlam ve önemi Ayşegül Zaim ve ekibinin sahne almasıyla ağıtlarla anıldı. BRT ve GAÜ İletişim Fakültesi işbirliğinde hazırlanan, İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı, Basın Yayın Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Muharrem Özdemir’in yapım ve yönetmenliğini üstlendiği “Kucakta 3 çocuk sırtta 27 mermi” adlı belgeselin ilk gösterimi gerçekleşti.
TATAR: BU ACIYI HİÇBİR ZAMAN UNUTMADIK, UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yaptığı konuşmada, “59 yıl önce Kıbrıs Türk halkı bu acıları yaşarken, soykırımdan geçerken, o acımasız katliamlar bizlerin geleceğini sıfırlamak, bizleri meçhul bir geleceğe taşımak için yapılan saldırılara karşın mücahit ruhu ile direnen bir halk vardı. En büyük acılardan biri Kumsal Baskını, Kıbrıs Türk halkının kalbinde müstesna yerini koruyacak olan Mürüvvet Hanım ve üç evladı Kutsi, Murat, Hakan… Bu yaşananlar tüm dünyaya manşet olmuş bir hadiseydi” diyerek olayların yaşandığı tarihlerde üç yaşında bir çocuk olarak anne – babasının konuşmasını hatırladığını aktaran Cumhurbaşkanı Tatar, “Rahmetli annem, rahmetli babama ‘Rüstem iki sokak daha ileri gelselerdi bizi de öldüreceklerdi’ demişti. O korkuyu, yaşamış hissetmiş bir kişi olarak unutamıyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ilk ziyaretini Elazığ’da İlhan ailesine gerçekleştirdiğini aktaran Tatar, “Devletin en üst makamından en kalbi duygularımla bir kez daha İlhan ailesine sabırlar diliyorum. Bu acıyı hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız” diyerek etkinliği düzenleyenlere teşekkür etti. Böyle olaylar önemli tarihi belgeleridir, bizlerin acısıdır, bunları belgelemek, gençlerimizle geleceğe taşımak hepimizin milli bir görevidir” ifadelerini kullandı.
İLHAN: BEN BÜYÜRKEN BENİMLE BİRLİKTE KALBİMDE BABAMIN YAŞADIĞI ACI BÜYÜDÜ
Dr. Nihat İlhan’ın kızı, Yrd. Doç. Dr. Ayşe Şebnem İlhan, KKTC topraklarında adı tarihe maalesef kanlı harflerle yazılmış şehit edilmiş bir ailenin ferdi olarak konuşma yapmanın oldukça zor olduğuna dikkat çekerek, “Duygularım çok karışık bir yandan aziz hatıralarını bıraktıkları yerde, tüm yaşadıklarına, gördüklerine rağmen vatan sağ olsun diyebilmemiş böylesine güçlü bir babanın evladı olarak tüm İlhan ailemin temsilen bulunmanın gurur ve onurunu yaşıyorum” ifadelerini kullandı.
Dr. Nihat İlhan ile ilgili anılarından bahseden İlhan, babasına her yaşında hayran olduğunun altını çizerek, “Asker üniformasını giydiğinde milli bayram ve resmi törenlerde o kadar hayran gözlerle bakardım ki bir fotoğraf karem bile var gözlerimi babamdan alamamışım. Büyürken, fark ettim ki babam çok tanınan biriymiş bazen televizyonda, bazen yazılı basında, bazen de bir dizi de Dr. Nihat İlhan adı geçiyordu, babamdan hep acı hikayesini dinledim ama bahsettiğim diziden sonra evdeki konuşmaları, babamın gözlerindeki yaşları hatırlıyorum Albümlere ilk kez baktım, ben evin en küçüğü olduğum için o günün otopsi fotoğrafları olmak üzere saklamışlardı. Bir şekilde o fotoğrafları gördüm, dehşet vericiydi. Bir anne ve üç masum çocuğuna nasıl yapılabilirdi bu kötülükler? İnsan insana kıyar mıydı? Ama maalesef kıydılar. 1963 Kanlı Noel’inde Şehit Mürüvvet annem ve üç ağabeyime kıydılar, maalesef ateş sadece İlhan Ailesi’nin İrfan Bey sokak, 2 numaralı evine düşmedi. nice evde benzer acılar yaşandı” şeklinde konuştu.
“Ben büyürken benimle birlikte kalbimde babamın yaşadığı acı büyüdü. Babamı, yaşadıklarını, Kıbrıs Türkü’nün varlık mücadelesini daha çok gözümde canlandırmaya başladım” ifadelerini kullanan İlhan, “Özlem hiç geçmiyor ama yaşamaya devam etmeyi de öğreniyoruz. Babama baktığımda bazen kulaklarında çocuklarının sesini duyduğunu, bazen gözünün önüne hayallerinin geldiğini, evimizin salonunda ve daha birçok terinde rahmetli ağabeylerimin ve Mürüvvet annemizin fotoğrafları vardı istisnasız her sabah fotoğrafların başına gider, tek tek bakar, bize belli etmemeye çalışsa da dua ettiğini, gözlerinin buğulandığını istisnasız her sabah gördüğümü hatırlıyorum. Şehit Mürüvvet annem ve şehit ağabeylerim fotoğrafları, oyuncakları, aksesuarları, kıyafetleriyle daima evimizde ve hayatımızda oldular ve olacaklar. Hem şehit ailesi olmanın gurur ve acısını yüreğimizde yaşarken babamızdan öğrendiklerimizle vatanımıza hizmet etmeye, mücadele etmeye devam ediyoruz, her daim de devam edeceğiz” dedi.
ERTUĞRULOĞLU: RUMLARIN BAŞLATTIĞI SOYKIRIM HAREKETİ TARİHİN UTANÇ SAYFALARINDA
Rektör Yardımcısı Doç. Dr. Oya Ertuğruloğlu, tarihte yaşananları şu sözlerle aktardı, “59 yıl önce Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak hedefiyle Rum terör örgütü EOKA tarafından Kıbrıs Türklerine yönelik planlı ve kanlı bir saldırı başlamıştı. Ada’da Kıbrıs Cumhuriyeti var olduğu dönemlerde Rumlar bu cumhuriyetin varlığına inanmamış kurulan düzeni Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için bir sıçrama tahtası olarak görmüşlerdir. Türklerin adadan yok edilmesi için Rum çeteleri Türklere saldırmaya başladı. Rumların başlattığı bu soykırım hareketi tarihin utanç sayfalarından biri haline dönüşmüş Kanlı Noel olarak adlandırılmıştır. Banyo katliamı ile hafızalara kazınan Kumsal baskınında Rum barbarlığının izleri günümüzde de net bir şekilde görülmektedir.”
SAYGILI: “KENDİ ULUSUMUZUN, KİMLİĞİMİZİN SESİ OLALIM”
İletişim Fakültesi Dekanı Doç. Dr. Neriman Saygılı günün anlam ve önemine ilişkin konuşmasında, Dr. Nihat İlhan ile olan bir anısını ömrü iz bırakan bu anıyı katılımcılarla paylaştı. O katliam gecesinin ardından bir daha Ada’ya gelmemeye ant içen Dr. Nihat İlhan’ın cinnet geçirdiği, çocuklarını ve eşini katlettiği yalan haberi üzerine sözünü de çiğnemek zorunda kaldığını kaydeden Saygılı, “Dr. İlhan’ı havaalanında karşıladım. Havaalanında uçaktan inerken ağlamaya başladı. Toprağa basarken bile dikkat ediyordu, ‘Ben kendime söz vermiştim bir daha bu topraklara ayak basmayacaktım, bastığım her yerde evlatlarımı eşimi ve burada katledilmiş insanları görüyorum” dediğini unutamadığını aktardı ve gençlere “geçmişi birlikte unutturmayalım, unutturmayacağız, kim olduğumuzu bilelim kendi milletimizin, kendi ulusumuzun kimliğimizin sesi olalım” dedi.
TÜRKEŞ: “BÖYLE ACILARIN YAŞANMAMASI İÇİN ÇALIŞMALIYIZ”
Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Umay Türkeş, konuşmasında dünyadan örnekler vererek gençlere seslendi. Türk tarihinin en yıkıcı ve acı olaylarından biri olduğuna dikkat çeken Türkeş, “Teselli edecek sözü bulamamakla beraber yeniden böyle acıların yaşanmaması, artık şehitler vermemek için sözlerin çok olduğunu düşünenlerdenim” dedi. Kıbrıs’ta yaşanan dramların birçok coğrafyada yaşandığını ifade eden Türkeş, “Batı Trakya’dan tutun Asya’daki Türk coğrafyalarına kadar benzer acılar yaşanmış ve bugünde Türkistan’da hali hazırda yaşanmaktadır. Biz de öldürelemeyen milletlerden olma kararı vermeliyiz, değerli akademisyenler, Türk ordusunun yönetim kadroları, politikacılarımız, strateji alanında çalışmalar yapan kurumlarımız birleşmeli, çeşitli devletlerin ve milletlerin tarih boyunca yaptıkları ve kendilerini korumak üzere geliştirdikleri stratejiler gibi stratejiler geliştirmemiz lazım” şeklinde konuştu.