Özel haber…
Son yıllarda suç oranlarındaki belirgin artışın, başta yoğun nüfus ve ekonomik kriz olmak üzere birçok faktörden kaynaklandığını belirten Manavoğlu, daralan yaşam koşullarının bireyleri suça yönlendiren en önemli etmenlerden biri haline geldiğini ifade etti. Ekonomik eşitsizliklerin, fırsat eşitsizliklerinin ve işsizlik oranlarının yüksekliğinin, vatandaşları çözüm bulmak yerine suça yönlendirdiği görüşünü dile getirdi.
Manavoğlu, “Ekonomik adaletsizlik, toplumsal huzuru bozan, suç oranlarını artıran en büyük unsurlardan biridir. Yaşam standartlarındaki düşüş, özellikle genç nüfus arasında suçların artmasına neden oluyor” dedi. Bu bağlamda, ekonomik eşitsizliklerin derinleşmesiyle birlikte suçların daha sistematik ve yaygın hale geldiğini vurguladı.
Cezaevindeki Suçluların Çoğu Yabancı Uyruklu
Bir başka önemli konuya değinen Manavoğlu, cezaevlerinde bulunan suçluların çoğunun yabancı uyruklu olduğuna dikkat çekti. Cezaevlerinde, özellikle uyuşturucu ve organize suçlardan tutuklananların büyük bir kısmının, ülke vatandaşı olmayan kişiler olduğunu belirten Manavoğlu, “Bu durum, suçların sadece yerel değil, dışarıdan gelen unsurlar tarafından da etkileniyor olduğunu gösteriyor. Suç ithalatının önüne geçmek için daha ciddi ve etkili politikalar üretmek zorundayız” dedi. Bu tür olguların, yalnızca toplumsal güvenliği tehdit etmekle kalmadığını, aynı zamanda devletin güvenlik sistemine olan güveni de zedelediğini kaydetti. Manavoğlu, suç ithalatını engelleyecek yasal düzenlemeler ve güvenlik tedbirlerinin acilen hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
Suçların Önlenmesi Gerekiyor
Manavoğlu, suçların yalnızca cezai anlamda cezalandırılmasının yeterli olmayacağını, en etkili yaklaşımın suçları ortaya çıkmadan engellemek olduğunu söyledi. “Suçların önlenmesi, sadece bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda toplumun refahı, huzuru ve ekonomik istikrarı için de kritik öneme sahip bir konudur. Önceden alınacak tedbirler, suç oranlarını düşürmekle kalmaz, aynı zamanda toplumsal maliyetlerin de önüne geçer” dedi. Suçların topluma getirdiği ağır maliyetlerin, yalnızca adalet sistemine değil, sağlık, eğitim ve ekonomi gibi diğer alanlarda da yıkıcı etkiler yarattığını belirtti.
Güvenlik Sorunları Tüm Sektörleri Etkiliyor
Güvenlik zafiyetlerinin yalnızca bireylerin güvenliğini tehdit etmekle kalmadığını, aynı zamanda ekonomiyi ve tüm sektörleri olumsuz etkilediğini belirten Manavoğlu, hükümetin güvenlik konusunda daha etkin adımlar atması gerektiğini söyledi. “Güvenlik sorunları, toplumsal huzursuzluğa yol açarken, ticaretin, turizmin, eğitim ve sağlık hizmetlerinin de sekteye uğramasına neden oluyor. Bu yüzden güvenlik, sadece polisiye bir mesele olmaktan çıkmalı ve bir devlet politikası haline gelmelidir” dedi.
Manavoğlu, polis ve yargı sisteminin mevcut kapasitesinin aşıldığını, suçla mücadelede mevcut yapının daha fazla yükü taşıyamaz hale geldiğini belirtti. Bu nedenle, suçlarla mücadele için özel bir kriz masası oluşturulması gerektiğini savundu. Ayrıca, güvenlik tedbirlerinin yalnızca yasaların uygulanmasından ibaret olmaması gerektiğini, bunun yanında sosyal ve ekonomik politikaların da güvenliği sağlamaya yönelik bir stratejiye dahil edilmesi gerektiğini vurguladı.
Kriz Masası ve Yeni Stratejiler
Manavoğlu, güvenlik alanındaki sorunların daha etkin bir şekilde çözülebilmesi için, bir kriz masası kurulmasının gerekliliğine işaret etti. Bu masanın, güvenlik, adalet ve ekonomi alanlarında işbirliği yaparak, suçu önleyici ve müdahaleci stratejiler geliştirmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve güvenlik birimlerinin bir arada çalışarak daha etkin bir çözüm süreci oluşturabileceğine inandığını belirtti.
Halkın Güvenliği İçin Etkin Politikalar
Son olarak, devletin güvenlik politikalarını daha etkin ve geniş kapsamlı hale getirmesi gerektiğini belirten Gülşah Sanver Manavoğlu, halkın güvenlik endişelerinin giderilmesi ve toplumda oluşan tedirginliğin ortadan kaldırılması adına hükümetin daha güçlü adımlar atması gerektiğini söyledi. Manavoğlu, “Güvenlik politikaları, yalnızca suçlarla mücadele etmekle kalmamalı, aynı zamanda toplumun tüm kesimlerinin huzur içinde yaşaması için gerekli uzun vadeli önlemleri de içermelidir” dedi.
Hükümetin, güvenlik alanındaki politikalarını halkın güvenini yeniden kazanacak ve toplumsal huzuru sağlamak adına daha güçlü bir şekilde uygulaması gerektiğinin altını çizen Manavoğlu, bu kapsamda, güvenlik konusunda atılacak her adımın sadece cezai değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini ifade etti.