Afrika’nın en büyük petrol rezervlerine sahip Libya’da, 17 Şubat 2011’de başlayan ayaklanmaların ardından Kaddafi dönemi, NATO’nun askeri müdahalesi ile sona erdi. Ancak ülkede 10 yıldır istikrar sağlanamadı.
Libya’yı 42 yıl “demir yumrukla” yöneten Albay Muammer Kaddafi, “Arap Baharı” olarak adlandırılan sürecin ülkesine ulaşmasıyla, kitlesel gösterilerle baş başa kaldı.
Gösterilerin kısa sürede silahlı çatışmaya dönüşmesinin üzerinden 6 ay geçtikten sonra başkent Trablus, muhaliflerin eline geçti. Kaddafi ise bu tarihten 2 ay sonra doğduğu Sirte kentinde öldürüldü.
Kaddafi sonrası ülkede ortaya çıkan siyasi yapılar, siyasi gruplar üzerinde etkinliğini sağlayamadı. Silahlı gruplar arasında devam eden çatışmalar, siyasi süreçleri de doğrudan etkiledi.
Şimdi gelin Kaddafi’nin devrilmesinden sonra, Libya’da 10 yılda yaşanan önemli gelişmelere yakından bakalım.
“Arap Baharı”nın rüzgarı Libya’da
17 Şubat 2011: Tunus’ta fitili ateşlenen “Arap Baharı” isimli süreç Libya’ya ulaştı. Başta Bingazi olmak üzere birçok kentte kitlesel gösteriler başladı. Kaddafi yönetimi, gösterileri gerçek mermiyle bastırmaya çalışınca onlarca kişi hayatını kaybetti ve gösteriler ülke geneline yayıldı.
19 Mart 2011: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) yapılan oylamanın ardından, Libya’da sivillerin kurtarılması için NATO’nun uygulayacağı uçuşa yasak bölge ilan edilmesi kararı alındı. Kararın ardından başta Fransa ve İngiltere olmak üzere çok sayıda NATO ve Arap ülkesi, Libya’ya hava saldırılarına başladı.
Trablus muhaliflerin eline geçti
21 Ağustos 2011: NATO bombardımanının da katkısıyla, muhalifler başkent Trablus’a girdi. Başkentte bulunan Babül Aziziye Sarayı’ndaki çatışmaların ardından Kaddafi, Trablus’tan kaçarak saklanmaya başladı.
Kaddafi öldürüldü
20 Ekim 2011: Libya’yı 42 yıldır demir yumrukla yöneten Kaddafi, memleketi Sirte’de muhalif savaşçılar tarafından yakalanarak öldürüldü. Libya’da geçiş döneminin siyasi temsilcisi olarak kabul edilen Ulusal Geçiş Konseyi, 8 aylık mücadelenin ardından Libya’nın “kurtarıldığını” ilan etti.
19 Kasım 2011: Kaddafi’nin veliahtı olarak kabul edilen oğlu Seyfulislam Kaddafi, muhalif gruplar tarafından ülkenin güneyindeki Sebha bölgesinde yakalandı.
Silahlı gruplar arasında çatışmalar başladı
Temmuz-Ağustos 2012: Libya’da devrimden sonra ilk genel seçimler gerçekleştirildi. Ulusal Geçiş Konseyi, görevi kurucu meclis niteliğindeki Milli Genel Kongre’ye (MGK) devretti. Libya’daki devrim döneminde mücadele eden birçok silahlı grup, silah bırakmayı reddetti. Başta Bingazi olmak üzere birçok kentte, silahlı gruplar arasında çatışmalar başladı.
ABD Konsolosluğuna saldırı
11 Eylül 2012: ABD’de internetten paylaşılan bir filmin Hazreti Muhammed’e hakaret içerdiği gerekçesiyle başlayan olaylarda, silahlı gruplar Bingazi’nin ABD Konsolosluğu’na saldırdı. ABD Büyükelçisi Cristopher Stevens, 3 Amerikan koruma görevlisi ve onlarca Libyalı saldırılarda hayatını kaybetti.
Hafter’in “başarısız darbe” girişimi
Şubat-Mart 2014: Eski asker Halife Hafter, 14 Şubat 2014’te televizyon ekranlarından yaptığı açıklamada, askeri ve hayati öneme sahip noktaların ele geçirildiğini, MGK’nin de çalışmalarının durdurulduğunu açıkladı. Hükümet ise Hafter’in girişimini “başarısız bir darbe” şeklinde niteledi.
MGK’nin görev süresini uzatma kararının ardından silahlı göstericiler parlamentoya girdi, havaya ateş açtı. Ülkenin doğusundaki Sidra limanına izinsiz demir atan Kuzey Kore bandıralı bir petrol gemisine silahlı gruplar tarafından Libya petrolü yüklenmesi ve geminin demir almasının ardından, Libya meclisi MGK, Başbakan Ali Zeydan hükümetinden güven oyunu çekti.
2 meclis ortaya çıktı
25 Haziran 2014: Libya’da, düşük katılımla gerçekleşen seçimlerin ardından, MGK seçimleri tanımadığını açıkladı. MGK ve yeni seçilen Temsilciler Meclisi’ne bağlı gruplar arasında çatışmalar başladı. Yeni temsilciler meclisi, Trablus’ta çalışamadığı için ülkenin doğusundaki Tobruk kentine taşındı. Tobruk’ta Temsilciler Meclisi’nin faaliyetlerinin ardından Libya’da silahlı gruplar üzerinden iktidar savaşı veren 2 meclis ortaya çıktı.
Ekim 2014: Suriye’de Rakka ve Irak’ta Musul’u ele geçiren DEAŞ terör örgütüne bağlı gruplar, Libya’da yönetim boşluğundan faydalanarak güç kazanmaya başladı. DEAŞ’a bağlı milisler, liman kenti Derna’da yönetimi ele geçirdi. DEAŞ militanları, Kaddafi’nin memleketi Sirte’yi de Şubat 2015’te ele geçirerek Libya’da etkisini arttırdı.
Suheyrat Anlaşması
17 Aralık 2015: Birleşmiş Milletlerin (BM) girişimleriyle Fas’ın Suheyrat kentinde varılan “Libya Siyasi Anlaşması” uyarınca Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanlık Konseyi kuruldu. BM Güvenlik Konseyi 2259 sayılı kararla Başkanlık Konseyini Libya’nın tek meşru temsilcisi olarak tanıdı ancak Konseyin sunduğu hükümet listeleri, Halife Hafter’in baskıları nedeniyle Tobruk’taki Temsilciler Meclisinde onaylanmadığı için süreç tıkandı.
Hafter petrol bölgelerini ele geçirdi
Eylül-Aralık 2016: Libya’da Halife Hafter’e bağlı güçler, eylül ayında ülkenin doğusundaki petrol sahalarını kanlı çatışmaların ardından ele geçirdiğini duyurdu. Başkanlık Konseyi’ne bağlı silahlı gruplar ise sahil kenti Sirte’yi 18 aylık mücadelenin ardından DEAŞ güçlerinden temizlediğini açıkladı.
11 Haziran 2017: Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfulislam Kaddafi bir milis grubu tarafından serbest bırakıldı.
Temmuz 2017: Bingazi’nin 3 yıl süren çatışmaların ardından DEAŞ’tan temizlendiği açıklandı. Libya’nın en büyük ikinci kenti Bingazi, operasyonların ardından büyük yıkım yaşadı.
Siyasi çözüm çabaları başarısız oldu
Eylül 2017: BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, 3 aşamalı bir eylem planı önerdi. Selame, BM tarafından kabul edilen Suheyrat Anlaşması’nın reformu, ülkedeki tüm grupları bir araya getirecek ulusal diyalog forumu düzenlenmesi, son olarak anayasa referandumu ve bu anayasaya bağlı parlemento cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılmasını çözüm olarak sundu. Ancak bugüne kadar BM çözüm planındaki hiçbir adım tamamlanmadı.
Aralık 2017: Akdeniz üzerinden Avrupa’ya göçmek için Libya’ya giden ve burada silahlı gruplar tarafından köle pazarlarında satılan Afrikalı göçmenlerin haberleri BM’yi harekete geçirdi. BM, Afrikalı göçmenlerin Libya’dan çıkarılması için çalışmalara başladı.
Ağustos 2018: Afrika’nın kanıtlanmış en büyük petrol rezervlerine sahip Libya’nın toplam petrol ihracatının yüzde 60’ının yapıldığı Petrol Hilali bölgesinde yaz boyunca süren çatışmalar şiddetlendi.
Nisan 2019: Taraflar anlaşmaya uyacaklarını beyan ederken, sahada çift başlı hükümetlerin varlığı devam etti. Doğu’da Tobruk merkezli paralel hükümet iş başında iken Batı’da Faiz es-Serrac yönetimindeki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) görev başındaydı. Esasen bugünü şekillendiren son adım takvim yaprakları 4 Nisan 2019’u gösterdiğinde atıldı.
Birçok uluslararası güçten siyasi, askeri ve mali destek alan Hafter, başkent Trablus’u ele geçirmek için saldırı başlattı. Kısa süre içinde milis güçler, başkent Trablus’un arka sokaklarına kadar vardı. Hafter, Rus paralı milis grubu Wagner, Sudan’ın savaş suçlusu Cancavid’leri ve Esed rejimi bölgesinden sevk edilen milislerden sahada destek alıyordu.
Uluslararası toplum ise BM tarafından resmi olarak tanınan hükümete (UMH) destek vermekten çok uzaktı. Batılı ülkeler, Hafter saldırılarını kınamaktan bile imtina ederken, UMH’ye askeri desteğe kimse yanaşmıyordu. Bugün, birçok Libyalı yetkilinin açıkladığı üzere, UMH en 4 farklı ülkeden askeri destek istemişti. Ancak bu çağrıya bir tek Türkiye olumlu cevap verdi.
Yapılan anlaşmaların sonrasında sahada durum hızla değişmeye başladı. Öyle ki, başkent merkezine 10 kilometreye kadar yaklaşan Hafter milisleri, 500 kilometre öteye, Sirte’ye kadar itildi.
Sahada denge: Müzakere masası…
Türkiye’nin kısa süre içerisinde UMH’ye verdiği etkili askeri destek sahada durumu değiştirmekle kalmadı. Bir süredir kurulamayan müzakere masasının da kurulmasını sağladı. Zira, Hafter ve destekçileri karşılarındaki güçleri muhatap kabul etmiyor hatta “terörist” olmakla suçluyordu.
Şubat 2021: Bu şartlar altında, şubat ayı başında Birleşmiş Milletler himayesinde İsviçre’nin Cenevre kentinde toplanan Libya Siyasi Diyalog Forumu, ülkeyi 24 Aralık 2021’de seçimlere götürecek Başbakan Abdülhamit Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti’ni ve üç üyeli Başkanlık Konseyi’ni seçti.
İki hükümetli Libya’ya dönüş…
Ancak seçimlerin anayasal taslağı bir türlü çıkarılamadı. Libya Yüksek Seçim Kurulu, 24 Aralık’ta seçimlerin yapılmasının mümkün olmadığını duyurdu. Seçimlerin gerçekleştirilememesi yeni krizin en önemli sebeplerinden biri oldu.
Akila Salih önderliğindeki Temsilciler Meclisi (TM), mevcut hükümetin görev süresinin dolduğunu ve ülkeyi seçimlere yeni bir hükümetin götürmesi gerektiği konusunu gündeme getirdi. Başbakanlık için Başağa’dan başka adaylar olsa da seçim gününe kadar hepsi çekildi.
Mart 2022: Ülkenin batısındaki milletvekillerinin çoğunun katılmadığı oturumda tek aday olan Başağa’yı başbakan seçen TM, 1 Mart’ta da Başağa hükümetine güvenoyu verdi.
Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe ise görevinin başında olduğunu vurguluyor. Temsilciler Meclisi’ni Cenevre Anlaşması’nda belirlenen yol haritasından ayrılmakla suçlayan Dibeybe, görevi ancak seçilmiş bir hükümete teslim edeceğini tekrarlarken, Başağa da her fırsatta görevini başkent Trablus’ta devralacağını ifade ediyor.
Ağustos 2022: Başkent Trablus’ta Başağa destekçisi askeri gruplar ile Dibeybe’ye bağlı güçler arasında çatışmalar yaşandı. Başağa’ya bağlı güçler ya tutuklandı ya da kaçmak zorunda kaldı.