MERHABA,
Ağustos ayı, Türk milleti (ulusu) için kutlu bir ay…Osmanlı’nın küllerinden doğan bir ulusun müstevlileri denize dökmesini ve mazlum ulusların umutlarının yeşermesini sağlayan, emperyalistleri “geldikleri gibi gitmek “ zorunda bırakan, ülkeye, tüm dünyada onur ve saygınlık kazandıran şanlı zaferin ayı
İnsanlarımızın hassas olduğu konulardan biri de bayramlardır. Üzerinde çok konuşulan, çok tartışılan, değerlerimizi içerdiği için herkesi ilgilendiren konu olması, toplumsallığımızın birliğini ve bütünlüğünü bir noktada toplaması açısından önemli görülür…
Bu konudaki duyarlılık herkeste farklı şekilde ortaya çıkarken; ağzı olan konuşuyor hale gelince, toplumsal barışımız zedeliniyor…
Bayramlar bizim milli ve dini değerlerimizi taşır, taşınan bu değerler, rastgele kaşınmaz, kaşınırsa da değerler taşınmaz..?! Taşınmayan değerler, EĞER-le buluşur, MEĞER-le karşılaşır, KEŞKE-lerle günah çıkartılır, kocaman ÖZÜRLER bir işe yaramaz, yarasa da bu milletin olmaz… Bu milletin olmayan özürleri, içteki-dıştaki lafazanlara “öküz altında buzağı araması” yaptırır…
Bayram gibi özel, bayram gibi birleştirici, bayram gibi bütünleştirici kavramlar üzerinde oynayanlar, BAYRAM eder ki bizler bunu kabul edemeyiz..…
Bu duruma düşmanlar güler, ülkemizin gelişmesine katkı yapan çalışmalar ve bu çalışmalara dünden-bu güne zemin hazırlayan bayramlar gölgelenirse, vatan coğrafyası kahrolur, vatan coğrafyası için toprağa düşenler, ŞEHİT unvanı alanlar mahvolur, bunların vebali bizleri-sizleri boğar; ŞEHİT olanların çocukları bu memlekette farklı doğar, farklı bakar, maalesef boynu bükük ve EZİK gezer; bunu yaşatmaya da kimsenin hakkı yoktur…
Aylardan Ağustos, günlerden Cuma
Arkamızda dün bulunan Osmanlı’yı tanımak, Türk’ü anlamak demektir. Atatürk’ü anlamak, Türk’ün atasını ve atalarını tanımaktır ki; Ziya Gökalp’in:
“Diride olmazsa, ölüye hürmet,
Çözülür bağları dağılır millet…!”
Anlayışını eleştirel kılarak, çözümlemekten ve bu anlayışı etkin kılmaktan kısacası yaşamaktan, geçer… Geçmişe sahip olmak, tarih bilincini kişide ve toplumda özümsetmekten, geçer… Millet olarak, Türkiye Cumhuriyeti devletimizin bir ferdi olarak, soyumuzun inkârı gibi bir anlayışın içinde olmadık, olamayız. Çok sık kullandığımız aşağıdaki atasözümüze baktığımızda, bu anlayışa yakın, anlamı bulmakla kalmayız, ağır bir suçlamayla da karşı karşıya kalırız:
“ Aslını inkâr eden, haramzadedir…” demek, nesebimizin bilinmezliğini ortaya çıkarır ki, bu da bizler için ar olur, yüz kızartır…
Türk devletinin ve milletinin devamlılığı, bu coğrafyada, bu tarihte önem taşırken, bunu sağlamak; Türk adına, Türk milletini millet yapan değerler adına, Türk büyükleri adına, Atatürk adına hepimize düşer…
Toplumun ortak değerleri vardır, bunlar; “ vatan, millet, devlet, aile, dinin yanında, milliyetçilik, Atatürkçülük ve İslâm inancımız ortak değerlerimizdir. Bu değerler, bir zümrenin, bir grubun, bir inanışın ve ideolojik anlayış taşıyan partilerin olamaz, çünkü, bunlar bizi biz yapan ortak paydalarımızdır.
Dün 26 Ağustos’tu, üç gün sonra 30 Ağustos, Zafer Haftası, ne haber !?…
Malazgirt Savaşı, 26 Ağustos 1071 tarihinde Alparslan tarafından yönetilen Selçuklu ordusu ile Bizans ordusu arasında gerçekleşmiş, Bizans İmparatorluğu’nun yenilgisi ve İmparator 4. Romen Diyojen’in esir düşmesiyle sona ermiştir.
30 Ağustos 1922 tarihi, Türk ulusunu esir etmek isteyen emperyalist güçlere karşı; kadınıyla çocuğuyla, ordusuyla topyekûn verdiği bir savaşın ve ulusal benliğini kurtardığı ve Zafer Destanı’nın yazıldığı gündür.
Türk tarihi zaferlerle doludur. Ama 30 Ağustos 1922’de zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı, Türk ulusunun yeniden dirilişidir.
Malazgirt Savaşı’yla (1071) 26 Ağustos’ta Türklere, Anadolu’nun kapılarını açan kahraman ordumuz; Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle de Anadolu topraklarının “Türk Vatanı” olduğunu, önünde durulmaz bir iradeyle düşmana ispatlamıştır. Ve yine ulusumuzun iradesiyle Cumhuriyet kurulmuştur.
Her Türk yurttaşının okuması gereken Nutuk’da Atatürk savaşa nasıl hazırlandığımızı bizimle paylaşır…
Unutmayınız ki, bizler bu coğrafyada, bu tarihte; birbirimizi sevmeye, birbirimize tahammül etmeye, “devlet-i ebed müddet” adına birbirimizi kabullenmeye MECBURUZ…! ”
Bayramları oluşturan; bayramları bizlere yaşatanlara sevgi, saygı, rahmet ve minnet duygularımız var…
Zafer Haftamızı kutluyorum…
KKTC’den SEVGİLER …