Çanakkale gazisi İvrindi’nin Mallıca köyünden AZMAN lakaplı gazi104 yaşında ağlayarak anlatıyor: “Bir hücum sırasında bölük erimişti. Yüzbaşı telefonla takviye istedi. Gece yarısı siperleri takviye için istediğimiz askerler geldi. Hepsi askere alınmış gencecik insanlardı. Ama daha çocuk denecek yaşta üç-dört asker vardı ki hemen dikkatimizi çekti.
Bölüğü düzene soktum. Yüzbaşı gelenlerle tek tek ilgileniyor, karanlıkta el yordamıyla üstlerini başlarını düzeltiyor, sabah yapılacak süngü hücumuna hazırlıyordu. Sıra o çocuklara geldiğinde, o cıvıl cıvıl şarkı söyleyerek gelen çocuklar birden çakı gibi oldular. Yüzbaşı sordu; “Yavrum siz kimsiniz?” İçlerinden biri, “Galatasaray Mektebi Sultanisi talebeleriyiz Vatan için ölmeye geldik!.”
diye cevap verdi. Gönlüm akıverdi o çocuklara. Bu savaş için çok küçüktüler. Daha süngü tutmasını bile bilmiyorlardı. Onlarla ilgilendim. “Mermi böyle basılır. Tüfek şöyle tutulur. Düşmana saldırılır!.” diye onları karşıma alıp bir bir gösterdim.
Siperlerin arkasında ay ışığında sabaha kadar talim yaptık. Gün ışımadan biraz dinlensinler diye siperlere girdik. Ortalık hafif aydınlanır gibi olunca hep yaptıkları gibi düşman gemileri gelip siperlerimizi bombalamaya başladılar. Yer gök top sesleriyle inliyordu Her mermi düştüğünde minare gibi alevler yükseliyor bir gün önce ölenlerin kol, bacak, el, ayak parçaları havaya kalkan toprakla siperlere düşüyordu.
Mermiler üzerlerimizden ıslık çalarak geçiyordu. Siperler toz duman içinde kalmıştı. Bir ara yüzbaşı “Azman yandık!.” diye siperin köşesini işaret etti. O şarkı söyleyerek gelen, sanki çiçek toplarmış gibi neşeli olan o çocuklar siperin bir köşesinde bir yumak gibi bir birine sarılmış tir tir titriyorlardı. Ürkmüşlerdi. Yüzbaşı yandık demekte haklıydı. Muharebede bir ürküntü panik meydana getirebilirdi.
Tam onlara doğru yaklaşırken içlerinden biri avaz avaz bir marş söylemeye başladı!. Annem beni yetiştirdi bu yerlere yolladı. Al sancağı teslim etti Allah’a ısmarladı. Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana Sütüm sana helal olmaz saldırmasan düşmana. Baktım biraz sonra bir arkadaşı daha katıldı. Biraz sonra biri daha, Marş bitiyor yeniden başlıyor. Hücum anı geldiğinde hepsi süngü takmış, tüfeklerine sımsıkı sarılmış, gözleri yuvalarından fırlamışbekliyorlardı.
Yüzbaşı “HÜCUM” diye bağırdı, Bütüğn bölük, bütün tabur, bütün alay cephenin her yerinden fırladık. İşte tam o anda, o çocuklar kurulmuş yay gibi siperlerinden fırlayıverdiler. Tam o an bir makineli yavruları biçiverdi. Hepsi sipere geri düştüler. Kucağıma dökülüverdiler. Onların o gül yüzleri gözümün önünden gitmiyor. İşte ben o çocuklara ağlıyorum.”
RABBİM BİZE BİZİM İÇİN MÜCADELE VEREN ŞEHİTLERİMİZİ GEÇMİŞTEKİ KAHRAMANLARIMIZI UNUTTURMASIN.
TEBESSÜM: O, ÜLE İSTERMİŞ.
Bir sayım günü Roman hemşerilerimizin yaşadığı evlerden birine giren sayım memurlarını altmışlı yaşlarda bir kadın karşılıyor.
Sayım soruları başlıyor.
“Kocan yok mu.?
“Kocam üldü (Öldü).”
Sayım alıp kalkılıyor. Tam kapıdan çıkacaklarken bir adam öksürüyor.
“Başka biri daha mı var?” Diye soruyor görevlilerden biri. Kocam üksürür (öksürür) diye cevaplıyor kadın. “E HANİ KOCAN ÖLMÜŞTÜ?.” “ÜLMEDİ AMA BEN ÜLE İSTERİM.”