En iyi şeyler küçük çıkınlarda taşınır. Küçük bir beden çoğu kez büyük bir ruha yataklık eder. Ufak balıklar lezzetli olur.
Ateşe küçük odunlar atılırsa alevler artar, büyük odunlar ateşi söndürür. Her küçük şey mutlaka işe yarar.
Denizin deniz olmasında küçük derelerin payı vazgeçilmezdir. Birçok küçük, bir büyük eder. Sağanak dediğimiz, küçük damlacıklardan ibarettir.
Ufacık bir yağmur kocaman bir toz bulutunu yok edebilir. Muazzam bir aydınlık küçük bir delikten görülür.
Saç telinin bile küçük bir gölgesi vardır. Saman çöpü rüzgarın yönünün ne tarafa olduğunu gösterir. Tüm hasat bir kıvılcım yüzünden yanıp kül olur. Büyük bir geminin batması için küçük bir delik yeterlidir.
Ne kadar küçük olursa olsun her karınca mutlaka ısırır. Yükte hafif olmak, pahada ağır olmaya hiçbir zaman engel değildir.
Deve büyük, ama ot yer. Şahin küçük ama et yer. İnsan küçük bir adama iyiliği dokunduğu zaman cömertliği öğrenir, büyük adama iyilik edersen öğreneceğin şey ızdırap olur.
Büyük makinaları küçük çarkların çalıştırdıkları bir gerçektir.
KÜÇÜK BAŞLANGIÇLAR OLMADAN BÜYÜK SONUÇLAR ASLA BAŞARILI OLAMAZ.
TEBESSÜM: HOCA’NIN İNATÇI EŞEĞİ.
Nasreddin Hoca doğduğu yer olan Sivrihisar’daki evinde, sürekli ahırda duran emektar eşeğini hava alsın diye dama çıkarmış.
Eşekle birlikte kendisi de bol temiz hava alan Hoca bir süre sonra ”Yeter artık, inme vakti geldi” diyerek eşeği yularından çekmiş ama nafile. İnatçı eşek direnmiş bir türlü inmemiş. İnatçı hayvanla uğraşmaktan kan ter içinde kalan Nasreddin Hoca “Ne halin varsa gör!” diyerek onu damda bırakıp gitmiş.
Kendisine oynama alanı bulan eşek damın üstünde sevinçle hoplamış zıplamış. Hem de öyle bir zıplamış ki, dam delinmiş aşağıya uçmuş.
Eşeği hazin akıbetini ibretle izleyen Nasreddin Hoca bundan şu dersi çıkarmış: “DEMEK Kİ EŞEĞİN MERTEBESİNİ YÜKSELTİRSEN, HEM BULUNDUĞU YERE ZARAR VERİYOR, HEM DE KENDİSİNE. NALLARI DİKİYOR BÖYLE!”